Cuma, Eylül 26, 2008

HARİ PUTTAR

Hahhaaaaaa, yok Harry Potter'i yanlış yazmadım....

Benim çılgın Hint'liler bu isimde bir film yapmışlardı ve de 12 eylülde vizyona girecekti. Holywood Bolywood'u dava etti "olmaz canım artık bu kadar da" diyerek.

Dava, Bombay'da ( artık Mumbai deniyor ) görüldü ve hakim " canım ne var bunda gayet normal Hari bizde sık rastlanan bir isimdir ayrıca Puttar ise oğlan çocuğu anlamına gelir ki gayet hintçe" demiş işte size filmin afişi

Ama bu kadarla da bitmiyor filmin hikayesi de şöyle :

”Hintli Hari Puttar, ailesi tatile gidince evde yalnız kalan ve hırsızlara karşı tek başına mücadele eden bir Hintli çocuğun hikayesini anlatıyor".

80 li yılların meşhur çocuk artisti Macaulay Culkin'in rol aldığı "Evde Tek Başına" filminin aynı olsa gerek :) :)

Arkadaşlar bildiğiniz gibi özellikle son yıllar da sevgili ile olmak üzere çok yıllardır Hindistan'a giderim, genelde yoga aşramlarında kalınır ama otelde kalındığı geceler bu hint film ve müzik kliplerini izler yerlere yatarım....

Aman bu filmi bir izleyebilsem hahhhhaayt..

Bu arada film gösterime dün girdi....

bu da you tube daki fragmanı http://www.youtube.com/watch?v=yas1SJ5bZ1I&feature=related

Perşembe, Eylül 25, 2008

VISULOG

VISULOG

Sevgilimin talebi başım üzerine diyerek hemen visulog a girdim ve de test yaptım. Ne diyeyim çok zorlanmadan hemen tıkladım seçenekleri, özellikle de havalara girneden kendi kendime yalan söylemeden tıkladım.Sonuçları aynen beyan ederim, yani ben şuymuşum :


Sofistike
Firari
Keyif düşkünü
Aşk böceği

vayy
iyi mi kötü mü bilemedim
ayrıca detayları da var :

Ruh hali: Sofistike
Ya sürekli şımartılan birisin ya da o kadar yoğun bir hayatın var ki kendine zaman ayıramıyorsun.Zevk seçimin değerlerine bağlı olduğunu gösteriyor. Aile her zaman önceliklidir ve onlarla vakit geçirmeye asla doyamazsın.Romantik sayılırsın ve egzotik olan herşeye ilgin var.Açık havada plansız yürüyüşlere çıkıyor ve doğanın dayanılmaz cazibesine her seferinde hayran oluyorsun – Oturmuş ve sakin görüntünle insanlarda yarattığın izlenim; "sağlam".. iyi ses kalitesine ulaşmak için teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanırsın . İyi bir kulağa sahipsin ve hep bir adım önde olmayı seviyorsun.Sanata bakış açın oldukça klasik. Tarihe ve yüzyıllar boyunca yaşayan eserlere özel bir ilgin var. Gerçek sanatın zamana direnebilen olduğuna inanıyorsun.

Eğlence: firari
Tatilde deniz, kum ve güneşin olduğu her yere gidebilirsin. Tatil, pilleri yeniden doldurmaktır.Tutkularının sana yön vermesini seviyorsun.Muhtemelen yalnız vakit geçirmekten zevk alıyorsun, içgüdülerin ve merakın seni bütün dünyayı keşfetmeye zorluyor.Kafanı rahat tutmayı ve dengede kalmayı seviyorsun. Sakin ruh halin başkalarına ders niteliğinde.Derin bir nefes al ve Omm!...Seni rahatsız eden şey nedir? Hiç kimse mükemmel değildir ama bazı kötü alışkanlıklar kabul edilemez. Sağlığın en büyük hazine olduğunun farkındasın.

Alışkanlık:Keyif düşkünü
İlgiye, alakaya, insanları etkilemek için uğraşmaya asla doymuyorsun.Tek yönlü olduğun söylenebilir.. Konuşmaktan çok aksiyona inanıyorsun.Evinde modern ve "cool "bir zevkin var.Tarz yaratan birisin. Dekorasyon sadece fonksiyonel değil, tarz sahibi de olmalı.mmm.. kafein..sakinlikten ve alışkanlıkların keyfinden hoşlanıyorsun. Bazen devam etmek için ekstra bir desteğe ihtiyaç duyuyorsun . Onsuz ne yapardın ?

Aşk:Aşk böceği
Gerçek bir romantiksin, biraz da hayalperest.Aşk senin için kendini adamak ve sevecenlik. Hislerini her gün ufak sürprizlerle ifade etmeye çalışıyorsun. Kalbin ortada Senin için özgürlük anı yaşamak demek. Oldukça gözükarasın ve önüne çıkan fırsatları değerlendirmekten çekinmiyorsun.

Valla benim hakkımda en iyisini sevgili bilir, ama bir soru var orada ki o doğru "onsuz ne yapardın" işte ona cevabım allah başımdan eksik etmesin... Aman nazar değmesiiiiinnn maaşallaaaaaaahhh maşallaaaaah tuh tuh tuh....

Şimdi ben de Şebo'yu Verda'yı ve Tubik'i sobeliyorum hahhhaaayt

Pazartesi, Eylül 22, 2008

USSA ya da ASBD

Şimdi bunlar ne diyeceksiniz.
Kolay, USSA : United Socialist States of America yada bizde yaygın kullanıldığu gibi ;
ASBD : Amerika Sosyalist Birleşik Devletleri.... istermisiniz olsun eeee öyle olma yolunda emin adımlarla gidiyor.


Yahu şu dünyanın geldiği duruma bakın, kapitalizmin anası, babası, herşeyi olan Amerika'da TMSF benzeri bir kurum kurulmuş, devlet bazı büyük özel şirketlerinin ( yatırım banlaları gibi) yönetimine el koymuş. Devlerin sırtladığı rakkam şu anda 700 milya dolar, alka ziyan bir rakkam yani . Dolayısı ile artık her amerikalı doğuştan hemde epeyce borçlu......
Hani tek kutupluı dünya, hani yıkılmaz kale kapitalist sistemin büyüklüğü.
Dini imanı para olan bir sistemin bir üflemeyle çökmesi mukadder ve de müstahaktır.
İnsanların dini bile paraya tahvil ettikleri bir düzenin püf denildiğinde böyle yaralar alması zaten normaldir.
Ben solcu falan değilim hiç te olmadım, ama görünen köy kılavuz istemiyor. Durum ortada.
Ey amerika Jim Carrey' oynadığı ünlü Truman Show filminin gerçek yaşantıya dönmüş hali, çocukluğumuzun rüyalar ülkesi, eeee geçmiş olsun zaten çok ahlar almıştın... Asla terörle değil ama sen de bizler gibi ekonomik olarak sıkıl bakalım biraz, yani yarın sabah elindeki paranın ne olacağını bilme , ya da işler güçler hep belirsizlikte olsun , e biz yıllardır böyle yaşıyoruz, yahu hiç merak etme alışılıyor.. Artık dünya küçük ve hayatın gerçekleri bunlar. ben şu yaşıma kadar hep yaşadım, halen de yaşamaktayım. Üzülme zamanla alışırsın develüasyona, enflasyona.... Hani bizdeki şu meşjun deyişle yeterki allah sağlık versin....

Çarşamba, Eylül 17, 2008

Kitaplar.







Bir anda bir sürü kitap okuma huyum vardır, aç gözlülük olsa gerek ama nedense kendimi alamam.



Son günlerde sevgili ile kendimizi kitap okumaya verdik. Aslında ben biraz daha rahatım ders aralarında kitap okuyabiliyorum. Özellikle Santral İstanbul'daki derslerimden daha önce oraya varıp çimlerin üzerinde sırtımı bir ağaca dayayarak okumak çok zevkli geliyor bana.



Sevgilinin benim istediğim kitapları toplu halde bana alması ne kadar güzel. Şimdilik 7 kitap var okumakta ve okumak üzere olduğum. bunların 5 adedini sevgili getirtti bana, bunlar çok istediğim yeni baskılar olan,


1- Cahillikler Kitabı .....John Lloyd - John Mitchinson ......NTV Yayınları
2- Anayasa Projeleri ... J.J.Rousseau .... SAY Yayınları

3-Siyasal fragmanlar /Ekonomi politik üzerine söylev . J.J.Rousseau .SAY Yayınları

4- Toplum Sözleşmesi ...... J.J.Rousseau .... İş Bankası Yayınları

5- toplumsal Mukavele .... J.J.Rousseau

Görüldüğü üzere, Siyasalda okuduğum üniversite yıllarından beri gayet severek okuduğum klasikler olan Jean-Jacques Rousseau toplanması yapılmış vaziyette keyifle okama halinde olacağım.

Ayrıca şu iki kitabı da bizzat aldım

6- Halkidona'dan Kadıköy'e .. Orhan Türker .... SEL Yayıncılık

7- Kala-Afiyet ... Ümit Hamlacıbaşı ... TROYA Yayıncılık

Su anda üzerinde oturduğumuz evin bulunduğu arazi 1870'te ( önceleri ailenin yazlığı olarak) yılından beri ailemizin, daha önceleri karşıda otururlarmış, ben ise daha sonraları ufalan bu arazıda 1957 yılından beri ikamet etmekteyim. Eh İstanbul'lu, Kadıköy'lü, Çiftehavuzlar'lı sayılırım. Bu nedenle Kadıköy'ün geçmişine ait olan kitap ilgimi çekti.

Kala-Afiyet ise Açık radyoda severek dinlediğim Deniz Koloğlu'nun Bozcaada'dan yaptığı yayın olan Deniz Aşırı programında yazarını severek dinlediğim bir kitaptı onu almak benim için vazifeydi.







Salı, Eylül 16, 2008

Müzikseverler için hüzünlü bir haber


Artık Pink Floyd asla birlikte çalamayacak !!!!!!!!

Çünkü, grubun temel taşlarından Richard Wright dün öldü. Grubun müzik hayatına ilk başladığı topluluk olan "Sigma 6" ekibinden itibaren içlerine bulunan, dahi klavyeciydi. 2006 ya kadar da david Gilmour ile yolculuğuna devam etti.

Kısa bir hastalık döneminden sonra dün sonsuzluğa ulaştı 65 yaşındanydı.

Benim ilk Pink Floyd albümüm 1973 aldığım o zaman için inanılmaz olan ( hala da öyledir) Dark side of the moon'dur. lise son sınıftaydım günlerce gecelerce bıkmadan usanmadan Dual pikabımda dinlerdim. Diyebilirim ki uzun süre bundan başka plak dinlememiştim. Her notayı adeta ezberlemiştim. Bu albümün 5 parçası vardı kiiii "the great gig in the sky", belki de binlerce kez çalınmaktan aşınmıştı. Burada Clare Torry'nin inanılmaz vokal performansı ise gerçekten de bir rüyaydı... İşte bu şarkının kompozitörlüğüne de Richard Wright yapmıştı.

Sigma 6 ile, Pink Floyd ile, solo albümleri ile, David Gilmour ile ve Syd Garret ile muhteşem eserlere imza attı.

Son anına kadar müzik içinde yaşadı, öldüğü sırada yakında çıkaracağı solo albümüne hazırlanıyordu.

Ne mutlu ki eserleri belki de yüz yıllarca dinlenecek.

Yolu ışık olsun.

Bakın o unutulmaz şarkının çok kısacık olan sözlerinde ne diyor....

and I am not frightened of dying,

any time will do,

iDont mind. why should I be frightened of dying?

Theres no reason for it, youve gotta go sometime.

i never said I was frightened of dying.

Bu şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim

Pazartesi, Eylül 15, 2008

son günlerin düşündürdükleri

Sevgili diyor ki; "yahu atacaklar seni de içeri" . Ben de diyorum ki; "Neden ki kimseyle alıp veremediğim yok", yanlızca kendimce haklı gördüğüm şeyleri söylüyor, bunu yaparken de kimseye pek bulaşmıyor ve hakaret etmiyorum....

Gördüklerimden duyduklarımdan birkaç not ve düşünce....

Bu sabah Boğaziçi Köprüsü yolundan yoğun trafikte giderken birşey gördüm, İstanbul Ticaret Üniversitesi yazılı bir servis aracı gidiyordu, içinde tamamı sıkmabaşlı kızlar oturmaktaydı, heralde bu üniversitenin harem-selamlık uygulaması var, öyle ya bir acık başlı kız yada herhangi bir erkek öğrenci yok....Hayırlı olsun. Neyse bir önünde Atatürk devrimlerine uygun bir belediye otobüsü vardı merak etmeyin....

*****
Muhterem Başvekil'in dikkat ettiğim bir hitabı var, bazı mevzular üzerine konuşuyorken diyor ki;


"Falan falan mevzıda İçişleri Bakan'ım araştırıyor."...." filan filan olayı Belediye Başkan'ım takip ediyor" yani bu hiyerarşik olarak alt seviyede bulunanlara bakanım, başkanım, vesaire gibi sözler ile betimliyor. Bu bana, bir padişahın, "vezirim", "nazırım" deyişini anımsatıyor..... Tam böyle düşünürken aklıma bir şey geldi, padişahlar cuma selamlığına çıktıklarında, halk ( yani padişahın kulları) saray çıkışında toplanır ve onu alkışlarlardı ve de " padişahım çok yaşaaaaaa" diye bağırırlardı. Arada ise bir kaç kişi " mağrur olma padişahım senden büyül Allah var" şeklinde bağırırlardı..... Hayret ki bunlara kimse birşey yapmazmış, neden mi, bunlar bizzat saray tarafından para ile tutulanadamlarmış vazifeleri de bu olguyu padişaha her an hatırlatmakmış ne güzel bir düşünce........

*******

Muhterem Başvekil bazı mevzularda konuşurken, dinsel kriterlere yer verir, mesela " şu mevzuu ulemaya sormak lazım" gibilerinden. Zat'ı şahaneleri de zaten bildiğim kadarı ile İmam Hatip lisesi mezunudur. Nedir imam ve hatip.... Türk Dil Kurumu internet sözlüğünden baktım;
İmam için :
Cemaate namaz kıldıran kimse.
Müslümanlıkta mezhep kuran kimse.
Hz. Muhammed'den sonra onun vekilliği görevini üzerine alan halifelere verilen unvan.
Bazı küçük İslâm devletlerinde devlet başkanı.
En önde bulunan, önder.


hatip için ise:
Topluluk karşısında söz söyleyen kimse, konuşmacı.
Bir topluluk karşısında etkili, açık, düzgün konuşarak bir düşünceyi anlatmada, bir duyguyu aşılamada...... ....... ......
diye devam ediyor.

Hmmmm demek ki bu okullar yukarıda yazılı vasıfları taşımak üzere insan yetiştiren meslek okulları. Kişi bu vasıfları haiz olarak mezun oluyor ve diploma alıyor. Aman sakın İmam Hatip Lisesi'lerini karalama edebiyatı yapacağımı düşünmeyim. İmam Hatip okulları apayrı bir konu ve ben bunubu ayrıca yazacağım, Kötüleme değil saptama maksatlı olacak.

Bu durumda bu okul mezunlarının hem dinsel bilgileri ve hem de hitabet güçleri ile konuşmalarında çok dikkatli olmaları gerekiyor. Başvekilimiz de bu okul mezunu....
Aylardan Ramazan ( hani herkes şu günlerde mübarek ramazan günü diye söze başlıyor ya) acaba bu mübaret Ramazan gününde bir hatip, oruç ağızla bir başkası için hoş olmayan sözler söyleyebilir mi. Mesela birine "alçak", "şerefsiz", "kaçakçı" ve daha birçok sözleri alenen söylemek, kişi öyle olsa bile, dinen caiz midir. Bence bunu İmam ve Htip olma yetkisini haiz başvekil bilir. Ama Başvekil birilerine böyle hitap ediyor ! Yoksa ulemaya mı sormalı .....

Neyse,

Muhterem Başvekilimiz, yarım asırı devirmiş bir vatandaşım ben ve de siyasal bilimler mezunuyum üstelik. %47 oy almış bir hükümetin iktidarındaki memlekette sulh ve sükun olur. Hükumet rahat rahat işerini yapar memlekete refah gelir. O hükumet, ağız dalaşları ile acaip gündemlerle hiç uğraşmaz, arkasına aldığı %47 oya ile güçlü ancak karşısında olan %53 oy ile de sorumlu olarak memleketin asıl meseleleri olan işler ile uğraşır. Başarırsa gene hükunmet olur başaramazsa başka birileri gelir. Mühim olan devletin bekasıdır.
Çözüm üretir. Hükumetin başı ve bakanları, vakur ve mağrur duruşu ve söz gümüş ise şükut altındır düsturu ile yücelir. Başvekil tüm memleketin Başvekilidir, o kişisel kavgalarını %100 haklı bile olsa bağıra çağıra medya önünde yapmaz. Merak etmeyiniz, halk herşeyi görür siz haklı iseniz, medya hakkınızda ne yazsa gene siz seçilirsiniz. Bırakınız ve şunları çözünüz.

- Terör binlerde insanımızı doğramaya devam ediyor.
- Her ne kadar sizlece açıklanılan GSMH bilmem kaç dolarlara vardı ise de bugün milletin büyük bir bölümü açlık sınırında yaşıyor.
- Avrupa topluluğu işlerimiz olduğu yerde duruyor. Hiç bir gelişme yok sıfır.
- Kıbrıs hiç bir ağırlığımız olmadan kendi kendine akıp gidiyor.
- Kafkaslarda burnumuzun dibinde hiç esamemiz okunmuyor
- Rusya birkaç hafta gibi kısacık zaman diliminde ihracat kaybımız bir milyar doları buldu bu gün geçiyor.
- Ekonomi full stop. Durdu baksanıza dolaylı vergi tahsilatı bile bir yıl önceye göre çok düştü.
- Tekstil bitti
- Tarım çöktü
- Tuzlada işçiler ölmeye devam ediyor,
- Diyanet ile hiç bir ilişkisi olmayan Kur'an kurslarında gencecik kızlar ölüyor.
- Yurt dışındaki ekonomik kriz kapımızda bizi ha vurdu ha vuracak.
- Biz para vermesek Devletin okutmakla yükümlü olduğu okullarda kaloriferler yanmayacak.
- Elektriğe son bir yıl içinde %60 ın üstünde zam geldi.
- Halen gene dünyanın en pahallı benzinini ödüyoruz. oysa petrol bu gün 90 doların altına indi.
- Dünyanın en pahallı doğal gazı alıcısıyız ( bizden öncekiler imzalamış ne yapalım demeyin).
- Daha binlerce madde yazarım.

Bunlar memleketin öncelikli meseleleri bakın içinde ne medya patronları ne de başörtüsü var....

Rica ederim, biraz huzur verin bize. Biz biraz dinlenelim çok yorulduk.... siz de sakin sakin işlerinize bakın, sizi özleyelim yahu Başvekilimiz ne yapıyor, diyelim. Muhalif olanlar bile takdir etsin. Bizi biraz dinlendirin ne olur boks maçlarında bile rauntların arasında bir dakika dinlenme zamanı var.

Çarşamba, Eylül 10, 2008

9 EYLÜL

9.Eylül

Dün İzmir'in kurtuluş günü idi.

Ana medya ve hükümetçe, gene sessiz sedasız kutlandı.
Ulusal kurtuluş savaşımızın zaferle sonuçlanışıdır, İzmir'in kurtuluşu.
Çok önemlidir, son birkaç yıldır ama nedense hiç sözü bile edilmez, mesela başbakanın uğraşacağı aydın doğan meselesi falan vardır, herşeyden önemlidir başbakanın her gittiği yerden bir medya patronuna yüklenmesi, heeeeyt diye pehlivan vari davranışı, belki de kendi adına haklıdır, belki de tedirgin olduğu bir şey vardır....

Her neyse, İzmir, bu memleketin en önemli şehirlerindendir, her nekadar belli zihniyet sahipleri onu "gavur İzmir" olarak betimlese de İzmir, Cumhuriyet bayrağının en önemli burcudur. Unutlayalım ve lütfen unutturmayalım.

İzmir'in kurtuluşu kutlu olsun...

Bakın İzmir'in kurtuluş gününde bir ulusal haber kanalında ne oldu.
Neredeyse prime time'da bir söyleşi programında davetli hanım ; """" İzmir'i, Türk'ler yaktı Atatürk'te bakarak Kahve içti """"" dedi, işte memleketimizin birilerince getirildiği hal, ben öğretilen resmi tarihi ahmakça savunmam ama bu söze diyeceğim tek laf olabilir "hanım hanım çüüüüüüş yettiniz artık be nedir bu Atatürk'ten alıp veremediğiniz".
Sakın yanlış anlaşılmasın bu hanım öyle sıkmabaşlı humeyni taraftarı falan değildi, biz Atatürk'ü babası gibi seven ne başörtülü hanımlar biliyoruz. Bu kişi işi gücü bırakmış, kimbilir ne tezgahlar içinde böyle bir sav geliştirmiş konuşuyor.
Sonra da yaptığı büyük ayıbın ve terbiye noksanlığının farkında olarak "eee... şeeeyy... çok şeyettik galiba... hehhe hıhı".. falan diye yılışıyor. Fikirlere saygım büyük ayrıca dünyanın hürmet ettiği Atatürk' ü sevme mecbutiyeti yok ama böyle adice yalanları adeta kahve falı gibi taraflı bazı uyduruk belgelere bakarak söylemek ne demek ... şu demek iftira... Üstelik bu kişi öyle tarihçi falan değil ne olduğunu da anlayamadım. Acaip savlar ile kendini ortaya çıkartıp adam olma sevdası... Arkadaş o yalanların ile milletimizin içindeki minicik bir cumhuriyet ve Atatürk alehtarının haricinde herkesin nefretini kazandın...Ayrıca senin gibiler çok bol miktarda var ortada hiç uğraşma bu yalanlarınla gelebileceğin bir yer yok.

Yazıklar olsun sana, umarım yalanının altında kalırsın ( bilimsel olarak tabii) ve rezil olursun.


Bu arada hiç merak etmeyin o kanalın telefonları ve mail adresi o dakikada kilitlendi, sunucu ne diyeceğini şaşırdı, karşıt görüşteki diğer konuşmacı, belgelerle bu hanımı rezil etti, program uzadı millet yığınlarca mesaj attı, umarım o hanıma bir ders olmuştur, ama yok böyleleri daha da hırslanır bilirim.


Size bugün sonbaharla ilgili keyifli şeyler yazacaktım ama bu olay beni çok etkiledi, yarın yazarım.

Bir kere saha İzmir'in kurtuluşu kutlu olsun..

Salı, Eylül 09, 2008

Sonbahar.....


Eylül geldi, ilk haftası da bitti. Ben eylülü severim, hem yazdır hem sonbahar, iklim değişiklikleri nedeni ile artık yanlızca yaz gibidir.... Ama güneşin açısı değişmiştir artık, öyle yaz yaz vurmaz yüzüne insanın, serin olduğu zaman serindir ortalık. Yaz bitmedi hayır, hayııır bitmediii diyenlere de biraz iltimas geçer, ama sonuç bellidir, yaz bitmiştir..... Okullar açılmıştır.....

Nedense bana ömrüm boyunca eylül ayı yılbaşı gibi gelir.... O yaz niskinlikleri biter, insan nedense silkelenmek ister, giyiminde kuşamında, herşeyinde... Balık nevsimi başlar, meyvalar değişmeye, kavun karpuz azalmaya başlar....

Güzeldir, yapraklar artık olgundur, öğle ya tüm yazın tecrübesi binmiştir üztlerine, hafiften sararmaya kızarmaya başlayacaklardır yavaş yavaş..... Rüzgar daha bir sağlam eser, yaz rüzgarının o, şımartan tadı gitmeye yüz tutar. Yazlık kıyafetler ama biraz daha giyelim denerek giyilir, akşamları serin olur o kıyafetler yetmez, inadına açık yazlık mekanlar son demlerindedir...

Sonuç bellidir, sonbahar gelmektedir, artık yazın tembellikleri bitmek zorundadır....

Ve hoş gelir, sefa getirir, yaşamdan bir yaz daha gider, anılarda yerini alır, hiç bitmeyecek sanılan o birkaç ay, tatil planları, yapılan tatiller, püfür püfür giysiler, moda şarkılar ve hepsi hafızada kalır, gelecek yaz daha da iyi planlar yapılacak denerek....

Benim bu yazım çok keyifli mutlu ve güzel geçti, sevgili ile birlikte geçen her mevsim gibi..... tabi bazı sıkıntılar oldu ama onlar aşıldı, erken başladı, Atina'da, Mikanos'ta, Heybeliada'da, Çeşme'de, Türkbükü'nde, Alaçatı'da devam etti. Doğrusu eylülde daha da devam eder gibi görünüyor....

Nice senelere, mutlulukla...