Cumartesi, Aralık 25, 2010

yorumsuz bir haber 2

Hemşehrisi Bülent bey tarafından, yere göğe sığdırılamayan bu rektör, dün konu ile ilgili CNN TURK canlı yayınındaydı,   http://video.cnnturk.com/2010/haber/12/24/onun-universitesi-atar-mi-atar   bir ara şöyle dedi;  

"....... görev aldıklarını söylüyorlar, görevi cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ten almışlar, ......... cumhuriyetin kurucusunu uyandırmışlar da mı almışlar?

Aristo mantığı herhalde ... Nasıl bir cümle ? ...

Cumhuriyetin kurucusunun ölüsü bile bazılarını daraltır, aklı olan Cumhuriyet'in kurucusunun öngörülerine, sözlerine biraz kulak verir....... 

Cumhuriyetin kurucusu, biz görevleri aldık sen rahat uyu.....

Cuma, Aralık 24, 2010

yorumsuz bir haber

Haber, Doğan Haber Ajansı'ndan, yorum yapmaya gerek duymuyorum, demokratikleşen ülkemizin demokratik bir rektöründen demokrat bir davranış örneği, yorum ve karar sizin...

(DHA) -- Arınç, bir süre önce Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Rektörlüğü´ne atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'ye "Hayırlı olsun" ziyaretinde bulundu.

Ziyaret öncesinde rektörlük binası arkasındaki erkek öğrenci yurdundaki kalan Türkiye Gençlik Birliği üyesi olduklarını belirten bazı öğrenciler AK Parti hükümetini protesto etmek isteyince, Rektör Prof. Dr. Pakdemirli ile aralarında sözlü tartışma yaşandı.

Grup adına Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'ye açıklamada bulunan Türkiye Gençlik Birliği İl Başkanı Erdem Özdemir, "Siz Atatürk´ün Nutku'nun son kuplesini okuyun. 'Cumhuriyeti ilelebet muhafaza ve müdafa edecek güç gençliktir' der. Türk gençliği devrimlerin ve cumhuriyetin bekçisidir. Size yetkiyi aldığımız yeri açıklıyoruz. Siz diyorsunuz ki, 'Ben size bu görevi vermedim?' Ama diyorum ki, 'Bu görevi sizden değil, Atatürk´ten aldık" dedi.

Bunun üzerine Özdemir'e müdahale eden Rektör Pakdemirli, "Sizler Atatürk´ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Net bir şey söylüyorum size. Siyasi slogan atarsanız kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim üniversitem ... hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız. Eğer atarsanız emniyet görevlileri kimliklerinizi toplayacak, ben de sizi okulda atacağım" diye karşılık verdi.

Rektör Pakdemirli'nin uyarısının ardından üniversiteli gençler polis ekipleri tarafından rektörlük binasının önünden uzaklaştırıldı

Perşembe, Aralık 23, 2010

deniz intikamını alır

Çok şükür ki, bizim buraların tabii kıyı halini hatırlayanlardanım.
Sakın yeni durumu kötülüyorum sanmayın, ben de sahil yolunda keyifle yürüyorum.

Daha önceki halinde kıyıya ulaşma imkanı yok gibi birşeydi, zira yalılar kıyıda otomatikman bir duvar oluştururdu. Ya da klüpler vs olurdu kıyıda üyeler ulaşabilirdi denize, bir de bazı yerlerdeki halka açık plajlar tabii....

Yalıların arasında da sahile dik inen yollar denizle biterdi, bunların çoğunda sandal kiralanan barakalar olur ya da bu yolların denizle irtibatı yandaki yalılar tarafından özenle  kapatılırdı. Yani denize pek zor ulaşırdınız.

Mesela, Caddebostan'da şimdi migros daha önce ise Maksim olan yerde yol biter, tek yön sola yani caddeye doğru olurdu, ama burada sahile ulaşabilirdiniz zira eski Caddebostan vapur iskelesi vardı orada. Köşesinde de fayton durağı vardı ve de tabii buradaki meşhur Caddebostan plajını unutmamak lazım . Diğer yerler de ise mümkün değildi. 

Bir de, Kalamış'ta şimdi marina olan, karaya çekilmiş teknelerin durduğu yer doldurulmadan önce kıyıya inan yollar, dar bir sahilde biterdi. Fenerbahçe burnundan sonra ise artık Caddebostan'da yukarıda anlattığım yere kadar denize dediğim yol sonlarından bir ihtimal ulaşırdınız.

Bir daha denize ulaşabileceğiniz yer Suadiye vapur iskelesinin bulunduğu kısımdı, artık vapur seferleri yapılmadığından, orada  çay bahçesi ve Suadiye yat klübü vardı, hatta çay bahçesinin adı da Çüş idi :)
Bir sonraki denize ulaşma noktası ise Bostancı iskelesiydi.....

Neyse ben şu anda sahil yolundan ve kıyıdan memnunum ama dediğim gibi sahte yapılar buraları, oysa deniz her  zaman doğal kıyılarına kavuşmak ister ilk fırsatta da acımadan gerekli adımı atar. 



İşte bugün çektiğim resimlerde, Caddebostan sahil yolunda yürüyüş bölgesinde lodos havalarda zaman zaman bir okyanus gibi kabarabilen Marmara Denizi'nin özüne dönme çabasını görüyorsunuz....

Pazartesi, Aralık 20, 2010

be hey

Be hey, köpeğinin kaldırıma yaptığı kakasını yerden almayıp, gece karanlığında beni ona bastıran nabekâr, hayvana duyduğun saygının hiç olmazsa binde birini bana duy, insanım ben insan !!!! 

Be hey, yol dururken, altındaki emanet motosikleti slalom yapar gibi onca kalabalığın ve çoluk çocuğun içinde yaya kaldırımında deli gibi süren pizzacı, tostçu, hamburgerci motorcusu densiz, unutma senin çocuğun, kardeşin, anan babanda kaldırımlarda, hatta sen de !!!!!

Be hey, bana yeşil ışık yanarken bile, tırsa tırsa karşıdan karşıya geçmeye çalışırken, arabasını üzerime hışımla süren hesapca beni korkutup yol vermemek isteyen ruhen rahatsız sürücü, yayayım ben yaya !!!! medeni ülkelerde öncelik her durumda bende, ama senin medeniyetin sadece pahallı arabanın markasında kalıyor ....  ya frenin tutmasa ???????

Be hey, istemediğim halde bana kart gönderip, hiç bir surette kullanmamama rağmen kart bedeli çıkartan borç yazan, bununla yetinmeyip üstüne de faiz işleten gözü dönmüş banka, liboş ekonominin ahlakı bu olsa gerek !!!!!

Allah hepinize iz'an versin.... amin!

Çarşamba, Aralık 15, 2010

İyi ki doğdun canım Sevgili

İyi ki doğdun canım Sevgili,
İyi ki biricik sevgilimsin,
İyi ki benimle birleştirdin hayatını,
İyi ki oğlumun annesisin,
Zorlukları kolay,
Uzakları yakın,
Olmazları olur eden canım sevgili;
Seninle yaşanan her günüm yepyeni Umutlarla, keyiflerle, heyecanlarla ve Aşkla dolu.
Güzel, güler yüzün her sabah güneş Gibi doğuyor içime,
Aydınlatan aklın güvenim,
Tertemiz kalbin beni yüceltiyor,
Elin hep sırtımda.
Bana düşen tek şey var daha uzun yıllar seni bu aşkla hep sevmek,
Karşılıksız, koşulsuz, sınırsız ve sonsuz, El ele, emek emek, hep yanında, arkanda..
Hep...
İyi ki doğdun, çok ve güzel yaşa biriciğim....

Pazartesi, Aralık 13, 2010

Allianoi'nin üzeri kumla tamamen örtüldü

 Biliyor musunuz ? Allianoi Antik Kenti'nin üzeri tamamen kumlarla kaplandı. Artık dışarıdan bakıldığında burasının antik bir merkez olduğunu gösterir hiçbir işaretin kalmadığı Allianoi, sessiz sedasız mahkeme kararını bekliyor.

Elhamdülillah, Hamdolsun... tarihi eser korunmaya alınmış oldu, bence devlet erkanı muhteşem bir gömüş töreni yapmalı mesela Başbakan uzun uzun gömme olayını ve dahi neleri neleri anlatmalıydı....

Artık 50 yıllık ömrü olan barajın miyadı dolunca çacuklarımız, torunlarımız kazıp çıkartırlar yarabbi "ne deha Yarrab iyi ki gömmüşler" diyerek, belki de "bulduuuk !!" diye deve falan keserler . Aman neyse nasıl olsa biz artık Allianoi Antik Kenti diye bir şey göremeyeceğiz hamdolsun kurtulduk yahu ne öyle vır vır vır muhalif muhalif çığırışmalar, hadi ordan !...

Aklıma heybetli Osmanlı Devleti zamanında gavurun taşı diye oraya buraya hediye edilen tarihi eserler geldi, bari bunları gömüyoruz da oraya buraya gitti diye feryatlaşmıyacağız.

Bence dünyada bilinen ilk randevu evinin bulunduğu şu ahlaka mugayyir Efes'i de gömmek lazım ne lüzum var bunlara, gömün, gömün vaciptir....


not: sahi bu wikileaks için Amerikaya dava falan açılacaktı ne oldu açıldı da benim mi haberim olmadı,  veminelgaraip !!!!....





Pazartesi, Aralık 06, 2010

2001 Space Odyssey

Stanley Kubrick'in meşhur epik filmi 1968 yılı yapımı , 2001:A space odyssey' de filmin başlangıcında fonda  Strauss'un ölümsüz ve çarpcı eseri çalar"Also sprach Zarathustra"..... 

Sonrasında, sahnede,onbinlerce yıl geçmişte, dünayda maymunu andıran primatlar sürüsü vardır, daha önce ölmüş bir hayvanın iskeleti arasında. Bir tanesi uzun bir kemikle oynamaktadır, bunu, yerdeki öbeğe vurduğunda onların kırıldığını, parçalandığını ve toz bulutunda dağıldığını görür... Evet artık silahın ne olduğunu öğrenmiştir ve o grubun başına geçer bu primat ....

Sene 2010, yani üçüncü bin yıllar, dört aralık cumartesi, yer:  Üst Suadiye; ortam : yoğun trafik....

Kavşakta, sebebinin ne olduğunu bilmediğimiz bağırışma, kavga.... Taksi ve arkasındaki otomobil arasında....
Taksi şoförü birden araçtan fırlar, ama aklına birşey gelmiş olmalı ki ani bir dönüşle geri gelip kapıyı açar ve oradan uzunca cop timsali bir sopa çıkarır... birileri "yapma" falan der, ama şoför öte yana geçip sopayı sallar, tehdit ederk "çekilin lan, herkes çekilsin" der,  herkes çekilir, basar sopayı arabanın üzerine, sonra arka kapıdan sopayı taksini içine atar ve binip gider....sahne bu... bir tek o meşhur müzik ve siyah monolit kaya eksik...




Cuma, Aralık 03, 2010

İBAN numarası....

Dedilerki; artık işler kolay bir İBAN numarası var dünyanın her yerinde herkesin parası pulu görünüyor. 

Yahu ne güzel artık kimse orada burada İsviçre'de falan gizli saklı hesap mesap acamayacak. Şahane birşey...

Ben şeyi merak ediyorum; mesela bir veya birçok bankada banka da birinin kasası olsa orada da mücevheri, kıymetli evrakları ve de kasanın alabileceği kadar nakti olsa bunun da İBAN numarası var mı ? ya da bu para takip edilebilir mi ? bilemedim tamamen merak amaçlı soruyorum, teknik olarak bilen varsa anlatırsa entellektüel yapıma faydası olacak...

Not: bir Allah'ın bankasında kasam yoktur...
Not: ilgilenenlere kapatılan Wiki'nin yeni adresi burada

Perşembe, Aralık 02, 2010

Dur yahu

Hocam, dur yahu, sinirlenme, daha birşey yok ortada, sakin ol, rahat ol, abdestinden namazından şüphesi olmayanın, iftiradan canı yanmaz ( şimdi abdest namaz nereden çıktıysa),  eh bir Allah'ın kuruşu da yok diyorsun peki tamam anlaşıldı kimse de bunların üstüne gidemez zaten sıkılma yahu.
Bak birileri haklarında suçlama bile olmadan 3 yıldır içerde, öylece duruyorlar.
Sen bir başka ülkenin iki merciinin kendi arlarındaki  yazışmadan neden fenalaşıyorsun...
Üzülme halkın sana gene oy verecek, zaten verecekleri elle turulur başka birileri yok ki.