Salı, Haziran 14, 2011

aman şimdi napıciim

Bakıyorum da iktidar partisine oy vermeyenlerde böyle bir hal var," ama şimdi napıciim"", "nasıl olur kimse oy vermedim diyor ama yüzde elli çıkıyor", "son içkilerimizi içelim bunlar onu da yasaklar", "artık bu memlekette yaşanmaz" daha neler neler...

Bir bezginlik, hani sanki dinci devrim olmuş da hafaganlar basmış bunları... Yahu bir kere yüzde elli falan da değilsiniz, hepi topu olsa olsa hadi biraz da torpille yüzde otuzu aşmazsınız.Zaten hiç bir zaman da fazlası olmadınız ki... Hadi kendimi de katayım bunun içine..... Olmadık ki....

Solun en kuvvetli oldığu dönemlerde de hiç bir zaman daha fazlası olmadı ki, kaldı ki bu yüzde 30 sadece solculardan da oluşmuyor, nispeten liberal, orta sağ, hani muhafazakar olmayan kesim de bunun içinde, o kesim ki AKP iktidar olmasın diye CHP ye falan oy veriyor.

Yani seçim neticesi aslında malumun ilami, o kadar. Evet muhafazakar bir nüfus yapısına sahibiz, bunun nedeninin sosyolojik pek çok açıklaması var. Evet sopa altında yaşamayı seviyor, bir kısım halkımız, evet ortamızdan yarılsak demokrat falan değiliz, lider sultası altında yaşamaya bayılırız....işte bu halkın seçimi de bu olur... Hayır hayır, yukarıdan bakan bir görüş değil, bu olsa olsa bir seçilen yaşam tarzı ile, güruh değil fert olabilmek, bir gruba değil kendine ait olabilmek herşeyden çok kendine güvenle ilgili....

Ben bu seçimlerle gelen iktidardan baskıcı, dinci bir yönetim beklemiyorum, elbette kendi hayat görüşleri meşrebinde faaliyet ve tasarrufları olabilir, geçmiş dönemden farkı olmaz, ama hani şu bizimkiler olan yüzde bilmem kaç, gene ve hala şarabı içerken ne olacak halimiz diye memleket kurtarır.

Unutmayın demokrasi sadece seçen yüzdelere bağlı değildir, muhalif de muktedir kadar önemlidir, sandıkta alınanın sandıkta iade edilebildiği müddetçe, muhalefet de her an iktidar olabilecek kadar durmaksızın faaliyet göstermelidir. Yaşam tarzınızı korumak istiyorsanız demokrasi şartları içinde faaliyet göstermekle yükümlüsünüz.

Unutmayın, iktidarları belli görüşlere değil de liderin karizmasına bağlı olanlar, o liderin varlığı ile hayatta kalırlar. Bunun örneği pek çoktur. Üç kere değil beş kere de gelseler bir gün giderler....

Pazartesi, Haziran 13, 2011

Yarış

Sevgilim bebeği uyutmaya çabalarken bendeniz de elimdeki ikinci kadeh şarap ile, artık umarsızca TV'ye bakarken Ali Tikveş telefon etti, "yahu" dedi "şu kanalda F1 yarışı var, senin Kanada'da ne acaip yağmur yağıyormuş, yarış yağmurdan durdu"... Bıkkın ifade ile seyrettiğim haber kanalını hemen değiştirip yarışa zapladım.


İlk defasında, kötü, çok yağmurlu ve soğuk bir havada gittiğim pek de sevmediğim Montreal'de gök adeta yarılmıştı.... Yarış durmuş canlı yayın neredeyse 4 saattir sürüyordu. 


Başını hiç görmediğim bir yerli diziyi, ortasından yakalamışcasına hemen adapte oluverdim olaya, sonra yarış tekrar başladı, Vettel isimli sürücü almış başını gidiyordu, kimse ona yetişemeyecek bir durumdaydı, saniyelerce önde idi, rakiplerinden bir olan Button ise bir çarpışma ile en son sıraya gerilemiş önünde bir sürü araba bulunmaktaydı...


Birinciliğini koruyan sürücü açık ara ile rahatça akıp giderken, Bottun en geriden gelerek yavaş yavaş bütün araçları geçti. Yarışın son bir iki  turunda ise ikinciliğe yerleşti. Son tura girerken, Vettel gene önde idi artık nasıl olsa kazanacak gibi görünüyordu, o sırada takım telsizinden Bottun'ın takım liderinin sesi duyuldu, "bu yarışı kazanabiliriz" nasıl yahu? dedim içimden, yarış neredeyse bitmiş adam tüm yarışı zaten hep önde götürmüş, performansı gayet iyi üstelik damalı bayrağa sadece bir, iki viraj kalmış.  


Button belki de riskleri de göze alarak gaza bastı, öndekinin dibine kadar girdi, bir virajı dönerlerken öndeki Vettel, arabayı hafiften kaydırınca bir anda öne geçti zaten iki viraj sonra da yarış bitti...


Demek ki neymiş ? hiç bir birincilik garanti değildir... Demek ki neymiş, birinci götürmek çok daha zordur.....Demek ki neymiş ? "mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var"....


Ya işte böyle dün gece F1 yarışı seyrettim.....

Cuma, Haziran 10, 2011

Yazılara ne oldu

O kadar pis ki ortam, koca koca adamların sözleri, adeta yarın el sıkışamayacakçasına, birbirinden nefret eden, tamamı ayrım dolu hesapca birleştiriciliğe oynanan. Hiç de yazmak istemez oldu canım...


Yok!!!  ben seninle aynı bağdan değilim efendi, ben nezaketsizlik, hınç, ihtiras, nefret, kin, öc alıcılığın bağından hiç olmadım, zaten senin için de bir ayrık otuyum ben, elinden gelse hemen yolar atarsın bağın kenarına.... hiç te sevmezsin beni, yaratılanı, yaradandan ötürü severim laflarını falan da gel külahıma anlat...


Heyhat! sonucu belli seçime gidiyoruz,  ben resmin tamamına değil de ufak ufak kazanımlara bakacağım, onlarla sevinecek ya da üzüleceğim. Aslında resmin tamamından ziyade ufak ufak kazanımlar da birilerini sinir edecek...


Hadi hayırlısı.


Seçimler bitsin gene yazarım...