Sanki aylardır, uzaklardayım da buralara yeni dönmüşüm, ne kadar da çok şey birikmiş...Bakalım neler var:
Üzüldüğüm:
Başbakan Bay Recep T. Erdoğan, "bir kağıt parçası" olarak adlandırdığı ve muhelefet tarafından, ortaya atılan bazı konular için, "eğer böyle birşey yoksa, namussuzdurlar, şerefsizdirler" demiş, hiç yakıştıramadım, hoş bir söylem değil, tabii benim şahsi fikrim. Ben daha babacan bir tavır sergilemesini tercih ederdim her konuda...
Hoşuma giden:
Ramazan ayı geldi, hoş geldi, bizim adaya da tabii geldi ramazan, pide kuyrukları, teravih koşuşturmaları, Yılmaz'ın kahvesinde gece yarılarına kadar oturmalar, balkonlarda, giriş katı olan evlerin sokaklarına atılan iskemlelerde çay sohbetleri, adanın insana huzur veren havasından mıdır ne? bizim oralarda, "bak oruçluyum" deyip kavga eden yok. Güzel ramazanlar, herkese galiz kelimeler kullanmadığı, sinirini orucuna bağlayarak hoş olmayan davranışlar sergilemediği güzel bir ay dilerim.
İlginç gelen:
Geçtiğimiz gün meteor yağmuru olduğunda gördüğüm, muazzam meteor kayma manzarası, uzun süre bunun havai fişeği olduğunu bile güşündüm. Tabiat ne güzel....
Keyfimi kaçıran:
Mağazalarda sonbahar ve kış giysileri arzı endam etmiş, hüzün verdi, yaz bitiyor mu ne?
Garip gelen:
Yeni vapurlar hizmete girdi, iyi seferle olsun ama isimlerinin önünde "ŞH" yazıyor, mesela "ŞH BEYKOZ" gibi, yeni gemilere eski gemilerin adlarını vermek bir denizcilik adetidir. Eski Beykoz vapurunu da çok iyi hatırlarım, onun başından ŞH yoktu. Şimdi bu ŞH nedir, "şehir hatları" mı?, yoksa "şirket-i hayriye" mi? acaba belediyemiz buna neden bir açıklık getirmez yoksa bu adlardan birini açık açık beyan etmekten çekinilen bir durum mu var?
Tuhaf:
Ramazan elbette ticari faaliyette olanlar için bulunmaz nimettir, her ticarethane kendisine pay çıkartır, gazeteler, sayfalar yapar "Yaşin-i şerifler", "Kur'anı Kerimler" verir, baklavacılar güllaç yapar ( pek de severim), eşarpçılar boy boy eşarp reklamı verir. Ama bu sene dikkat ettiğim TV lerdeki ramazan reklamlarında bolca "fes" kullanılması, hani şu bildiğimiz kırmızı olup siyah püskülü bulunan külah, acaba bu komik külahın dinsel bir anlamı mı var ?
Haz duyduğum:
Bazen saatlerce bize tanrı misafiri olan kedi yavrularını seyre dalıyorum öyle tatlılar ki, daha 20. günlerinde tuvalet yapma eğitimini kendilerine verdiler, evin içinde birbirleri ile oynamalarını seyretmek en güzel meditasyon ve stres çözücü.
Sıkıldığım:
III. Köprü, sakın yanlış anlaşılmasın sırf muhalefet etmek için değil ama tabiat için karşıyım, ilk iki köprünün bilhassa FSM köprüsünün ne kadar büyük bir tahribat yaptığı ortada, sırf inat için yalnızca tekerlekli araçları taşıyacak bu doğa felaketi,ne karşı olmak gerekli. Alternatif mi, hemen var, neden yıllardır beklendiği halde Çanakkale'ye köprü yapılmaz, ya da bu taşıma işleri denize ve/veya tren yollarına aktartılmaz....
Keyiflendiğim:
Adada, Yılmaz'ın kahvesinde sevgili ile tavla partileri, zaten oynamayı bilmem sevgilinin engin tevazu göstermesi ve derin sabrı ile öğrenerek oynamaya başladığım ve de keyif aldığım tavla partilerini sonu genellikle sevgilinin üç mars yapması ile bazen çok kısa sürebiliyor :) ve fakat iddiam o dur ki bu kadar da çok 5-5 ve 6-6 atılırmı canım..... :) ve de tabii pişti partileri...
Bayıldığım:
Sevgilinin taptaze mis kokulu salatalar, ( oruçlu olanlar lütfen iftardan sonra baksın) taptaze kekik, bol turp, reyhan, vs. vs. vs. bolca nar ekşisi ohhh
Huzur veren:
Sevgilinin balkonda salıncağa kıvrılıp mışıl mışıl uyuması.
Yenilik:
Nihayet adada kendi bisikletimize binmek ve de sevgili ile bisiklet turları yapmak, hadi haftasonu gelsin de gene yapalım....
Sevinç:
Küçük kızımız Alara'nın, evde varlığı yokluğu belli olmayan ama sevindiren keyifli gelişleri...
Arkası var......
Kalın sağlıcakla....