Cuma, Ocak 29, 2010

gundemdem

Alevi Kurultayı
A K P , örnek bir hareketle alevi kurultayı düzenlemiş, allah razı olsun, ancal kurultaya en büyük Alevi örgütü olan Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Alevi Kültür Dernekleri’nin çağrılmamasını protesto ederek katılmadı.... hülasa, alevisiz alevi kurultayı.. Hani bir zamanlar bir milli eğitim bakanı şu okullar olmasa ne milli eğitimi ne güzel yönetirdim demiş ya aynen öyle...

Gaz meselesi
Bu defa gaz veren gazeteciler değil yahu,,,, doğal gaza gaz  pardon zam kapıda, zaten millet şu andaki fiattan muzdarip, geçtiğimiz günlerde Fikirtepe cıvarından geçtik  hava kirliliğinden göz gözü görmüyordu.. Ne yapsın millet çoluk çocuğu dondorsun mu ??
Bir de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye'nin Azeri doğalgazı için ödediği fiyatın düşük olduğunu belirterek, "Bu şartlarda devam edemeyiz" dedi, biz bunlarla ayni miilet ayrı devletiz ya, canlarım benim hiç sevmem zaten.....

Tuz meselsesi
Dünya harikası tuz gölümüz ölüyori biliyor musunuz ? Türkiyen'nin tuz ihtiyacının %70'ini karşılıyor, dünyada tek üstelik muhteşem bir ekosistem barındırıyor, ama bir çok meşgulüz, darbe var listeler var, cemaatler var lanet olası yoğun bir gündem var...

Aliş...
Hafta sonu Aliş'e biraz Dvorjak dinleteceğim.....biraz da Bartok. Bakalım secvecek mi???


Haydi herkese iyi haftasonları, tembellik etmeyin evde de olsanız dışarı da çıksanız, bol bol faaliyetler yapın...

Perşembe, Ocak 28, 2010

hafta ortası muhabbetleri

Davos meselesi,
Herkesi mest eden, medarı iftiharımız "van münüt... olmaz... van münüt" olayında Başbakan dedi ki "daha da Davos'a gelmem" sözünü tuttu gitmedi, ne kadar gurur okşayıcı bir durum, ama bu sene Davos'ta abiler krizden çıkışı konuşacak, ilk ağızdan onları dinleyecek söyleşi yapacak bir hükümet yetkilisi yok, eh tabi Başbakan gitmeyince "gideceğiz" diyen bakanlar da gitmedi. Oysa gitselerdi, miilete ne kadar salak olduklarını, bizde krizin teğet geçtiğini, işsizlik sorunumuz olmadığını,bankalrın aslanlar gibi kâr ettiklerini, vatandaşın kredi kartı borcu olmadığını, işçilerin huzur içinde merhametle çalıştırıldığını anlatsalardı ne güzel olurdu.

Basın meselesi,
Taraf gazetesi demiş ki "bu belgeler in hepsi doğru , başka belgeler yanlış, doğru belge birtek bize gelir" vay be ne gazete, başlı başına gizli servis gibi, üstelik ellerinde her duruma uygun gazeteci listeleri de var.. Helal olsun. 

Gaz meselesi 
Bu günlerde şiddetli gazım var, sabah kalktığımdan başlayıp günün her saatinde devam eden bu gaz o kadar rahatsızlık verici ki, inşallah kurtulurum... Haaa gaz dedim de  başbakan  yeter artık bize gaz vermeyin demiş, hani taraftarlığı kendinden menkul bir yağcı basın var ya oradaki köşe yazarı abilere.... yetti yahu rahat bırakın adamı zaten muhalif basını zaptırapt altına alabilmek için didiniyor bir de siz gaz veriyorsunuz aaaa!!!! ayıptır günahtır yahu...

Demokrasi meselesi. 
En çok ne kadar demokrat olduklarını söyleyenlerden korkarım, mim koyarım takip ederim...... Demokrasi söylem değil eylemdir hacı, lafla peynir gemisi yürümüyor, kendine demokrak başkasına başka olunmuyor....

Denetleme meselesi
Maliye şimdi bir kısım işçi sendikalarını denetlemeye almış, allah allah acaba neden, "demokrasiden".... 

Tekel işçileri meselesi
Başbakan, Tekel işçilerine randevu vermiş, oh hayırlısı, şimdi onlara "merhamet " edecek 

Meşhur laf:
"Bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir, yani mealen birşeyin lafının çıkması olmasından beterdir, yahu darbenin  kendisinden daha zararlı bir darbe muhabbetidir gidiyor, acaba bundan kim çıkar sağlıyor ??? Hmmm bilmem...

Suç duyurusu meselesi
"Balyoz Planı"na ilişkin iddialar kapsamında "tutuklanacaklar" listesinde yer aldığı ileri sürülen gazeteciler adına bir açıklama yapan Nazlı Ilıcak, "Özellikle parlamentoda temsil edilen siyasi partileri harekete geçmeye davet ederken adları 'tutuklanacaklar' listesinde yer alan gazeteciler olarak bizler de suç duyurusu yapacağımızı bu vesile ile açıklıyoruz" dedi. ,
Yahu canlarım bu arkadaşların hepsi yandaş medya değil mi, zaten el üstünde taşınıyorlar şimdi, ( hoş arada tatlı azarlar da işitiyorlar ya) ne oldu şimdi muktedirken, mağduru oynuyorlar. Canlarım ya ah ah ah!!! 

Mesih meselesi
Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminde bulunan ve Abdi İpekçi cinayeti hükümlüsü olan Mehmet Ali Ağca'ya dans yarışmasında jüri üyeliği teklif edildiği iddia edildi. Yapım şirketi, Ağca isminin yarışmacı olarak geçtiğini belirtti. 
Ayp ayıp koskoca mesihe böyle teklifler yapıyorsunuz yakışıyor mu? Benim her malzemeden kâr çıkartan ahlaklı medyam...

Ağa meselesi
Canım yaaa, Barzani bizdeki bazı durumları demokratik bulmadıklarını söylemiş, ah be gülüm , ah be aşiret ağası, nerede bizde sizdeki demokrasi, sizden öğreneceğiz herhalde, ah be ağa....

Irak meselesi
Eski lokantanın yeni garsonu Barak bey demiş ki :  "Irak'taki Amerikan askerleri ağustos sonunda evlerine dönecek" canım amerikan yanlısı ıraklı ekip yanlız kalınca ne yapacak acaba .... Hmmm gene bilemedim. 

Yeter bugünlük, iyi haftalar. 
 

Pazartesi, Ocak 25, 2010

Haftaya Başlarken

Kar meselesi:
Kar... kar derken kar yağdı nihayet, halen de evam etmekte, bir yandan özlemle beklediğimiz kara sevinirken diğer yandan da bu soğukta yaşam savaşı veren insanlar olduğunu bilmenin hüznü var....

Digitürk Meselesi:
Futbol manyağı bir adam değilim, ayda yılda bir evde Tv'de maç izlerim, ama genellikle pazar akşamları Lig TV deki Maraton programına zaplar orada Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu'nu izlerim kah güler kah kızar ama genelde bunu izlediğime pişmak olmam.
Dün gene açtım baktım ki o saatlerde karşımda devlet memuru kılıklı bir program var hatta bana TRT'nin tek kanal olduğu dönemlerdeki spor prgramlarını hatırlattı saman kıvamında bir program.
Sonra hatırladım ki Şansal Büyüka Erman Toroğlu programı klüplerce istenmediği için yayından kalkmıştı evet bu gerçek olmuştu, baskın düzen bu ikiliyi sindirememiş yok etmeye karar vermiş ve neşterlemişti.
Kurulduğundan beri Digitürk ve olduğundan beri de Lig Tv  abonesiyim, ayda neredeyse 50 lira gibi bir ek parayı bu kanala ödüyorum. 
Bu sabah üyeliğimi iptal ettim, nedeninin de bilimesi için özellikle söyledim. bu işten yıllık kazancım ( eğer lig tv'nin zamlar yapacağını düşünmezsek) yaklaşık 600 lira istediğim yerde parayı basıp seyrederim.... Konu ufak hesap değil bir protesto.....

Sivil diktatorya meselesi:
Başbakan şöyle demiş 
Biz bu ülkede sivilleşmenin mücadelesini veriyoruz ve sivil diktatorya bizimle bu ülkede son buldu. Diğer diktanın da son bulduğu gibi mafyası, çeteler hepsi bizimle son buldu. Hepsi sükûn etmeye başladı.”
Aman ne güzel maşallah, maşallah.

Yeri zor doldurulacak kayıp
Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) 1993 yılından beri yönetim kurulu başkanlığını yürüten kültür insanı, fotoğraf sanatçısı ve yazar Şakir Eczacıbaşı yaşamını yitirdi, özellikle sanat açısından yeri çok zor doldurulacak bir kayıp

Anma....
Uğur Mumcu, tüm yurtta düzenlenen etkinliklerle anılırken katillere lanet yağdı.... Yağdı da ne oldu, eski hamam eski tas, onda değeri kaybettik netice nerede.....

Herkese iyi haftalar 

Çarşamba, Ocak 20, 2010

iş meselesi

Son iş seyahatimi 1999 yılının eylülünde yapmıştım, daha sonra kendimi emekliye ayırmış elime iş manasında kağıt kalem almamıştım, hatta yıllarca saat bile takmamıştım.....

Bu gün bir proje sebebi ile kendimi yıllarca önce çok sevdiğim ama bırakmak zorunda kaldığım bir iş alanında İzmir'de, Aliağa'da buldum....Çok öncelerde kalan hatıralarımda olduğu gibi, bloknotum, kalemim yanımdaydı, o zamanlardan farklı olarak sevgiliden araklanmış bilgisayarım da.....

Gene çok uzaklarda kalmış standard ritüelleri yaptım, uçakta sorularımı not ettim, varışta kiralık arabamı aldım, varacağım yere gittiğimde saatlerce en ince detaylara kadar araştırdım. Tesiste ayak basmadık yer bırakmadım... Balık lokantasına iş yemeği yedim gayet formal... Havaalanına dönünce notlarımı tuttum...... Fizibilite hesapları yaptım... Pek unutmamışım... Hala disiplinliym yaymadım kendimi...Ellerim biraz paslanmış ama gene de iş var.....Yorulmadım ....Gene de garipsedim halimi...

 Yıllardan beri canım sevgili olmadan yaptığım ilk yalnız  uçuş, elimi tutan o güzel ele bol bol özlem hissi gene de görev bilinci..... 

Organizasyonu yapan canım sevgiliye, araba organizasyonu için SED e teşekkürler....

Salı, Ocak 19, 2010

gene kısa kısa

  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kimsenin hayat tarzını değiştirmek gibi bir niyetimiz olmadı" açıklamasına benzer bir açıklama Sağlık Bakanı Recep Akdağ'dan geldi. Akdağ, "Bu süreçte farklı yaşam tarzları olabileceğini de kabullendik" demiş, hayır mı şer mi? bilemedim...


Birilerinin modeli olan Endonezya'da deprem oldu yurdum ayağa kalktı her kanaldan yardım toplandı, inşaatlar yapıldı daha neler neler, şimdi Haiti'de deprem oldu kimseden çıt yok , anlamadım acaba neden, yoksa dinle falan alakası mı var? Yoktur herhalde....


Vicdani redci, asosyal, kişilik sapmalı, katil, mesih, çürük raporu aldı, şimdi beş yıldızlı otelin 23. katında dinleniyor, onu dinleyecek salaklara basın bülteni hazırlıyor. Acaba gene ingilizce mi yapacak.. Bence latince yapsın hazreti entellektüel....tüm medyaya seslensek bu adamın peşine kimse gitmese orada tek başına kalakalsa ne olur bu dersi verecek cesaretiniz yüreğiniz olsa ey medya

 İstanbul'da kar yağışı başladı. Kentte hayatı felce uğratacak bir yağış beklenmiyormuş

Tekel işçileri 35 gündür direniyor, şimdi açlık grevine başlayacaklar, gene onları kaale alacak bir hükumet mercii yok...

Hükümet anayasa değiştirmek istiyor, Anayasayı değiştirmek isteyen iki parti var parlamentoda, biri laikliğe karşı odak olmaktan ceza almış olan parti diğeri de partileri kapatılıp milletvekillerinin bazıları bir yedekle grup kurmuş yeni parti.... Haydi hayırlısı.... 

Tam Gün Yasa Tasarısı nedeniyle bugün bazı hastaneler hizmet vermiyor. Sağlıkçıların bir kısmı çalışıyor, bir kısmı ise eylem yapıyor, iş bırakıyor. Burada da karmaşa anlaşılmazlık ve karşılıklı inat var...

Hrant Dink, Şişli'de, 3 yıl önce hayatını kaybettiği gazete binası önünde düzenlenen törenle anılıyor. Perdenin arkası gene karanlık....

Pazartesi, Ocak 18, 2010

kısa kısa

** Katil Mesih hapisten çıktı, şimdi dolar milyoneri olacak bu kadar ahmak   varken  onların da kafasını  doldurur, peki Abdi İpekçi'yi mezarından             salıverecek bir güç var mı?  

** Taşeron mesih vicdani redci olmuş oh iyi artık eline silah almayacak 


** Gözümüz aydın  Bayan Rahşan Ecevir DSHP'nin başına geçmiş, oh be nihayet  yurdumuzu kurtaracak bir başkan ve parti 


** İstanbul Avrupa Kültür başkenti, ama bir opera veya konser salonu yok.


** Hüsamettin Cindoruk Konya'da  “Başbakan’a ‘diktatör’ demeye gönlüm   razı olmuyor ama hükümetin   kurmaya çalıştığı mekanizma buna             benziyor ” demiş. 


** Krizin etkisiyle gelirlerinde sıkıntı yaşayan Maliye Bakanlığı’nın para cezalarıyla elde ettiği gelir yüzde 33.6 artmış.


** iyi haftalar

Perşembe, Ocak 14, 2010

987654321 no'lu birim

Hafizam beni yanılmıyorsa 60 lı yılların sonuna ait bir İngiliz filmiydi, siyah beyazdı. Kasvetli çekimleri filmdeki kasveti daha da baskınlaştırmaktaydı. Filme neredeyse tamamen tektip olmuş insanlar üzerlerinde de yazılı olarak nedilerini mesela X- 635483 ( bu yazıdaki tüm rakamlar uydurmadır) olarak tanıtıyorlardı. 
Aman allahım ne feci bir durumdu, kişilikler tamamen silinmiş varlıksal olarak bir sayı kümesinden ibaretti insanoğlu.....


Geçtiğiniz günlerde ismi lazım olmayan bir dev zincir mağazadan alışveriş yaptık, Fatura kesimi sırasında bana vatandaşlık numaramı sordular.Adım önemli değildi ama o numarayı söyleyemezsen durun karşıktı..... O anda düşündüm ki artık ben adı soyadı ile değil belli bir numara ile anılan bir birimim.

Ne hazin, belli rakkamlara bağlı olarak,herşeyim kayıt altında herşeyimi birileri takip ediyor. Ne yerim ne içerim, nerelerden alışveriş yaparım, tatile gidermiyim, gitmezmiyim, afedersiniz kadınsam periyodumda kullandığım pedin markası, erkeksem belli malzemenin markası, popomu hangi tuvalet kağıdı ile silerim.... Mesela artık, sorulduğunda "yok ben içki içmiyorum" diyemezsiniz zira kredi kartı slibinizde herşey ayan beyan oratada, Hiç bir özeliniz yok. 

Cebimizdeki telefon o anda nerede olduğunuzu hemen belirliyor, birileri cvep telefonunuzu açmasanız da sizi dinliyebiliyor, en mahrem halleriniz bile ortada....

Devlet içinde, ona  gelir sağlayan belli bir sayı grubundan ibaretsiniz.

Benim  için bir insan, adı en son tekrarlandığı gün ölür, bu durumda yakında yaşasak bile ölüyüz. Çünkü adımız yok, yani olmasa da farketmiyor.
Çok yakında bu numara doğumdan hemen sonra dövme ile omzunuza kazına bilir, hatta bir çipi siz hiç farketmeden cildinizin altına koyabilirleri ya da artık çocuğuma ne ad vereyim derdi de ortadan kalkar doğruca kimlik numarasını isim soyad olarak ver hem çocuk rahat etsin hem de devlet..........
Truman Show filminde olduğu gibi bir sahte dünyada yaşayıp giderken birileri de sizi devamlı izler.....

Ne kadar klostrofobik bir durum her yerden bağlısınız, sakın şöyle düşünmeyin, "aman canım beni çekinecek bir şeyim yok ki" unutmayın herkesin özelinde tutmak istediği, kimselerle paylaşmak istemediği üstelik çok da masum durumlar mevcuttur.......

Ben 987654321 no'lu insan birimi. DUT... DIT..... DIIIIIT.... DIT... DIT......

Salı, Ocak 12, 2010

Domuz gribi halleri

Avrupa Konseyi Sağlık Birimi Şefi Wolfgand Wogard domuz gribi salgınının dünya çapındaki panikten faydalanmak isteyen ilaç firmalarının başlattığı “sahte bir salgın” olduğunu söyledi.

Bu konu ile ilgili haberi çeşitli kaynaklardan duymuştum ancak Wolfgand Wogard bugün bizzat  CNN Türk televizyonunda canlı yayında da bir kere daha durumu izah etti. 
Aslında çok şaşırmadım bu işin altında hep bir bit yeniği arıyor ancak abartığımı düşünüyordum.

Wogard, domuz gribi tedavisinde kullanılan ilaç ve koruyucu aşıları üreten şirketleri Dünya Sağlık Örgütü’nün domuz gribini bir salgın olarak tanımlama kararını etkilediğini savundu. Bu sayede ilaç firmaları “dev kazançlar” elde ederken, İngiltere dahil pek çok ülke zaten kısıtlı olan sağlık bütçelerini bu nispeten hafif hastalığa karşı aşı kampanyaları düzenlemek için harcadı.

Wogard’ın bu süreçte ilaç firmalarının rolünün incelenmesi yönündeki teklifi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sorumluluğunu da üstlenen Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’nde kabul edildi. Konuyla ilgili acil durum müzakereleri önümüzdeki ay yapılacakmış

Demek Başbakan'ın  "aşı yaptırmam" derken bir bildiği varmış.
Neler oluyor hayatta acaba bu iş dünyaya ve bize kaça maloldu ve altından daha neler çıkacak.... 

Cuma, Ocak 08, 2010

Motosiklet terörü

Sevgilinin muhteşemce ayarladığı, her dakikasından keyif aldığımız Londra'da yılbaşı seyahatimiz güzelce başladı ve bitti.
Yurt dışı seyahatlerinde, kaç kere gitmiş olursak olalım hep etrafı gözlemlemek gibi bir huyum vardır. İnsanların yaşayışları, olup bitenler, bir turist değil, oralı gibi olmak ve hissetmek isterim.
Her defasında olumlu ya da olumsuz haller görür aklımın bir köşesine not ederim.
Londra'da Oxford Street'te yürürken, olgun yaşlardaki bir kadının bisiklerini elinde tutatak yürümekte olduğunu gördüm. Yaya kaldırımda o da bisikleit ile gitmekte ama onun üzerinde değil elinde tutmaktaydı. Bu bana bizim yaya kaldırımlarımızı düşündürdü. 
Maalesef yaya kaldırımlarımız, kargocu, hamburgerci, kebapçı, pizzacı ve de sucu motosikletlerin kol gezdiği bir cadde hatta yarış pisti haline gelmiş vaziyette.
Üstelik hak gibi gördükleri bu davranışa tepki verdiğinizde ya nemelazımcı ya da asabi bir tavır sergilemekteler.
Kaldırımda yürümeniz mümkün değil zira her an arkanızdan deli gibi bir süratle gelen bir motosiklet ya da bisiklet  belirmesi olası.
Üstelik bu motosikletliler, her yola istedikleri gibi ve son derece yüksek hızlarda giriyorlar,. Araba ile giderken sağınızdan, solunuzdan, karşınızdan en dar aralıklardan gelebiliyorlar, artık onlara çarpmamanız allaha kalmış oluyor. 
Yaya kaldırımındaki hali düşünün, keyifle yürüyorsunuz, belkide yeni yürümeye başlayan çocuğunuz da bir kaç adım önünüzde, zırt diye gelen bir motor, üzerinde ağzında sigara kasksız ya da kaskı kafasına takke gibi takmış biri, gözü kararmış malum pizzayı 30 dakikada yetiştirecek ya, ya da bir sucu motorun üzerinde, arkasında ve de bacak aralarında en azından dört büyük su bidonu. Deli gibi gidiyor, umurunda değil sanki hayatta kaybedecek birşeyi yok, siz de umurunda değilsiniz. O istediği gibi gidiyor, isterdiği ters yola giriyor, size kafa tutuyor, motoru istediği yere park edebiliyor. Zira yaya kaldırımları onun tabii yolu ve de hiç bir trafik işareti onlar için geçerli değil. Tam bir vahşi batı görüntüsü..
Acaba bunları denetleyecek bir merci yok mu, trafik polisleri yalnızca geceleri, belli noktalarda pusu kurup, içkili yerlerden çıkanlara alkol muayenesi mi yapar... Neden kaldırımlarda ters yönlerde istiab haddini çok aşmış bir yükle yarışçı sürati ile giden scootercilerle ilgilenmez.
Birgün yaya kaldırımında bir vahşet yaşanacak bunun önüne o zaman mı geçmeye çalışılacak....
Avrupa birliğine girmek mi ? Hadi canım....