Salı, Kasım 30, 2010

WIKILEAKS ne olur ?

Şimdi bir telaş bu wikileaks Türkiye'de hükümeti ve Amerika ile ilişkileri nasıl etkiler diye.
Efendim muhalefet bunu kullanır mı ? neler olur ?  hükümet zor durumda kalır mı ? Birileri istifa eder mi ?
Amerika zor durumda kalır mı?
Daha neler neler....
Bunca yıllık tecrübeme ve son 8 yılda gördüklerime göre söyliyeyim :

Hiç birşey olmaz....

Aksine gerek Başbakan, gerek adı geçen bakanlar ve pek çok kişi bu durumdan güçlenerek çıkar. Üstelik bu kişilerin biraz daha üzerine gidilirse halk kahramanı  olurlar. Hatta gelecek seçim için bu haberler daha fazla oy almada biçilmiş kaftandır.


Bence  hükümet ve ilgililerin tavrı "istemem yan cebime koy" durumudur.
Zira memlekette özellikle tırmandırılan batı ve özellikle Amerika karşıtı iklime göre, eğer bu şeklide onlara karşı bir iktidar var ise zaten tam çoğu kişinin istediği gibi bir yönetimdir "... "Aman ne şahane Allaha şükür gururumuz okşandı" durumu mevcuttur. O nedenle bu gibi haberler artı puandır hep.


Ortadaki müstehzi ifadeli "söyleyeceklerinin hepsini söylesinler hatta bu durum seçim sathı mailine kadar da devam etsin", "hele bir eteklerindeki taşları döksünler sonra cevap veririz" halinin sebebi de budur.  

Kimse boş yere umutlar içinde olmasın.
Zaten toplumsal yapımız da kısa sürede unutmaya programlanmıştır. Koparılan kıyamete bakmayın.


Haa Amerika ile aramız bozulur mu? yoo hiç bir şey olmaz aksi gibi gösterilse de hükümetin de işine gelmez Amerika ile itişmek. Elbette Amerika'nın da. Göstermelik bir sitemkar bir kırgınlık ama içten içe " aman yahu istesek böylesi olmazdı" durumu geçerli olacaktır.


Boş verin bu işleri. Demokrasilerde iktidarlarla uğraşmak, gerekirse onların yerine iktidar olabilmek, iyi muhalefetlerin işidir, yoksa dedikodu kumpanyalarının değil...

Pazartesi, Kasım 29, 2010

HAYDARPAŞA

Beni tanıyanlar, trenlere, tren modelciliğine, istasyonlara, kısaca demiryolu ile ilgili herşeye olan amatörce merakımı bilirler. Kendimce tren koleksiyonları yaparım, bazen onları saatlerce seyrederim. Eski istasyon maketleri yapar onları dioramamda hayata geçiririm. Dolayısı ile demiryolu tarihine de meraklıyımdır...

Böyle biri için Haydarpaşa Garı'nın neler ifade edeceği malum, onun başına gelenlerin ise ne kadar üzeceği belirgin..

Bence dünya demiryolculuğunda önemli bir mihenk Haydarpaşa Garı, olabilecek en güzel lokasyondadır bir kere, binası kendi sınıfı içinde en güzel olanlardandır. Bir zamanların büyük hayali olan BBB yani, Berlin-Bosphorus- Baghdad demiryolu güzergahının önemli bir stratejik noktasındadır. Birinci dünya savaşı sıralarında bombalanmış ama gene bu güne kadar gelebilmiştir.

1979 daki Independanta patlama ve yangınında camları, çerçeveleri, kurşun detayları hasar görüş gene de onarılarak hayata devam etmiştir, 1999 depremini hasarsız atlattı...

Yakın zamanda yapılan Gar girişindeki oryantalist alacalı bulacalı boyamaları hiç beğenmedim, ama dışarıdan hala eski özelliklerini korumaktaydı.

İş hayatımın son zamanlarında pek çok kereler TCDD ihaleleri için üst katlarında büyük hayranlıkla dolaşmışlığım vardır.

Üstelik bu Gar tarihi ve binası ile eski dönem Devlet Demiryolcular için bir gurur abidesiydi. 1970 li yılların başındaki tadilatında, o zaman TCDD Gn.Md. yardımcısı olan yakın bir akrabamın, evladından bahsedercesine bina hakkındaki bilgileri anlatışını hatırlıyorum; gözlerindeki o pırıltıyı....şimdi ise çok yakın zamanda yeni TCDD Genel Müdürü'nün onun nasıl devredileceğini büyük bir keyfifle anlatışını dinlemiş kulaklarıma inanamamıştım.

Son zamanlarda liboş tayfasının Haydarpaşa Garı ve cıvarındaki fikirleri biliniyordu, tren hattının buraya gelmesi durdurulacak, trenler Söğütlüçeşme'ye kadar gelecek yolcular ( buna Banliyö hattı da dahil) oradan karayolu ile dağıtılacaktı, ne kadar akıl dışı bir düşünce olduğunu anlatmaya bilmem gerek var mı, düşünün 3 tarafı denizle çevrili bir kentte önemli bir denizyolu adımını ortadan kaldırıyorsunuz... Gar otel olacak, gar arazisi, kat sayısı serbest kalacak şekilde alışveriş merkezi, iş merkezi ve rezidans olarak kullanılacaktı.

Pek çok kuruluş buna karşı çıktı davalar açıldı vs, ve bu proje havada kaldı, hep istenildiği halde daha bir türlü uygulamaya konulamadı...Daha doğrusu uygulamaya konulamamıştı...

Sonra birden bu yangın oldu, üstelik ruhsat alınmadan yapılan bir tadilat sırasında.... Gar şimdi tren ve yolcu trafiğine kapalı, birilerinin ekmeğine yağ sürüldü, TCDD kendi imkanları ile bu tadilatı yapamayacağını söyler,  oraya artık tren falan getirilmez, sonra verirsin binayı şu malum dev inşaat şirketlerinden birine, onlar da dışı aynı kalmak üzere içini tamamen değiştirerek  yapar olur mu sana bir  otel vesaire ? ohhh kahır yüzünden lütuf. Bakmayın siz birilerinin timsah gözyaşlarına....

Bence kim ne derse desin bu yangın benim için hep şaibeli kalacak, ne yazık ki yalnızca burada birkaç dost tarafından okunan bir blogda feryat edebiliyorum...

Sevgili dostum Mehmet Utkan'ın iznine sığınarak geçtiğimiz kış çekmiş olduğu iki güzel resmi  http://www.marklinciyiz.com.tc/forum/  isimli forumumuzdan buraya aktarıyorum. Belki bu hali ile bir daha göremeyiz.


 

Salı, Kasım 16, 2010

Toronto günleri

Sevgilinin seyahat organizasyonları müthiştir, son yıllarda dünyayı dolaştık hepsinde de yüzde yüz başarılı olmuştur. Hem seçtiği mekanlar kalmak için keyiflidir, hem de şehir içindeki lokasyonları muhteşemdir.
 Sessiz sakin ve tam konsantrasyon ile araştırır, en akıllı olanları bulur, spot eder, yazışır çizişir, anlaşır, bağlar, bana da bu keyfi onunla birlikte yaşamak kalır. Eh çok şükür çok şansılıyım her türlü.....

Bu defa da gene hiç yanılmadan Toronto da olabilecek en akıllı yerde konuşlandırdı bizi. Downtown'da tam bayıldığım gibi.... Her şey elinin altında gidilecek her yer yaşadığımız 28. kattan görülmekte....

Ben batıda bu işlek şehir merkezlerini pek severim, bulunduğumuz yer de adeta ufak çaplı bir New York..  Bütün meşhur müzikholler tiyatrolar evin cıvarında, Eaton Center karşımızda, Atrium on Bay bir sokak ilerimizde, restoranın her türlüsü evin altından başlayarak cıvara yayılmış vaziyette.... 

Canım sevgili bin teşekkür sana her zaman olduğu gibi.......

Üstelik bu defa çekirdek aile halinde geldik biz Aliş ve Alara....

Kanada'ya bu ilk gelişim, Amerika'yı bilirim yaşamışlığım da vardır pek de sevmem. Burası Amerikan standartlarının  geçerli olduğu ancak daha farklı bir memleket. Amerika'ya göre çok daha yoğun bireysel demokrasiyi hissediyor insan... Bir kere çok büyük bir ülke olmasına rağmen nüfusu az ve çok kozmopolit. Oldukça emniyetli...

Baktığınıza o kadar karmaşık bir nüfus yapısı var ki, çekik gözlülerin her türlüsü, hint diyarı insanları, akdenizliler daha neler neler, bu durum insanları birbirini ön koşulsuz kabul etmeye yöneltmiş. İyi de olmuş, kimse kimseye karışmıyor, onu tartmıyor yada kimse kimseye bir şeyleri dayatma derdinde değil. 

Sevgilinin de blogunda yazdığı gibi bizim şu yanımızdaki ufak çaplı taksim timsali meydanda, bir köşede İslam, diğerinde Hristiyan misyonerleri bedava kitap dağıtıyor, hiç biri de esas  çocuk biziz derdinde değil. İnsanların bazıları da durup dinliyor, biraz ilerde HareKrsna ekibi, az ötede Scientology merkezi bedava kişilik analizi yaparken, biraz ötede koskoca Mason locası binası var, daha neler neler anlayacağınız bazı insanlar bunlarla ilgileniyor, kimisinin hiç biri umurunda değil....Kimse de kasmıyor zaten
Geldiğimizde Halloween koşuşturması yaşıyorlardı, şimdi ise xmass,

Sosyal bir devlet burası vatandaşlarını koruyor kolluyor hatta mesela göçmenseniz ayak bastığınızdan üç ay sonra sağlık sigortası sizi kapsama alanına alıyor, hiç bir sağlık sorununa para ödetmiyor... Hayati önemi olan Sosyal Sigorta Kartınız.....

Okullar bol ve çok gelişmiş, her türlü tahsili yapma imkanınız var... Üniversiteler dünya çapında... (Bilmem dünyadaki ilk 500 önemli üniversite arasında sadece İstanbul Üniversitesi'nin o da  dörtyüz küsuruncu olduğunu biliyor musunuz? mesela şu az ilerideki University Of Toronto 19. sırada)

Devlet dairelerinde işinizi yapan insanlar bunu lütfen yapmıyor ya da siz "acaba bu işimi yapan benden şimdi rüşvet falan ister mi ?" duygusuna kapılmıyorsunuz, bir kere sizi  tam tercümesi ile "iyi günler bugün size nasıl  yardımcı olabirim?" diye karşılıyor hey mübarek sanki her gün gidiyorum da o gün nasıl yardımcı  olacak :) ..... İş bitince de güler yüzle teşekkür edip gönderiyor.... Alışmadığımız tarz yani.

Mesela, burada ehliyet aldık, imtahana girmek için bütün işlemlerimiz, 10 dakika falan sürdü, öyle 12 resim, ikametgah senedi, iyi hal kağıdı, nüfus sureti falan istemedi kimse, verdik pasaportu ve ehliyeti, resmimizi o anda çekti gene on anda göz muayenemizi de yaptı, "buyrun imtahana" dedi işimizi yapan Jeffery "aman dur biz biraz çalışalım" dedik de o nedenle kitabı okuyup akşam kendimizi iki kere deneyip ertesi gün girdik imtahana. 20 + 20 soruya 16 + 16 doğru cevap istiyor, elimizde evrağımız doğruca sınav salonuna girdik "sınav saati şu" falan yok devamlı sınav var. Aldık soruları, verdik cevapları, sınav salonunda 5 dakika bekledik, herkesin sınavını  okuyan hanım çağırdı"tebrikler geçtiniz buyrun" dedi, dışarıda geçici ehliyetlerimizi o anda aldık, asılları da hemen gelecek.... Budur yani durum....

Haydi bugünlük bu kadar yeter daha devam ederim resimlerle...

Not : Buradaki resimlerin ilk ikisi bizim evin camından diğeri Ward adasından Toronto manzarası

Cuma, Kasım 12, 2010

1937 den 2010'a

1937 de basılmış bir ilan (*), al bugünkü halimizle karşılaştır

söylenecek laf yok

(*) adalar postası blogundan...

Perşembe, Kasım 04, 2010

bir hafta

Asansöre bindim, benden sonra binen hanım güler yüzle günaydın dedi, devlet memuru işimizi yapmadan önce güler yüzle"bugün nasılsınız" deyip, ikametgah senedi, nüfüs cüzdanı sureti, noter tasdikli bilmem ne istemeden beyanımıza itibar ederek işimizi yaptı, büyük bir alışveriş merkezine kapılarda aranmadan girdik, trafik ışıklarının olmadığı bir geçitte karşıya geçerkennher her iki yöndeki araçlar da belli bir mesafede durdu ve yol verdi, televizyona baktım haberlerdeki en heyecanlı şey yarınki hava idi, daha başbakanı, muhalefetin başını falan hiç bir medyada görmedim... Futbol maçı güle oynaya oynandı....Elbette olumsuz şeyler de var mesela meyva sebzenin nisbeten pahalı oluşu gibi...

Anlayacağınız bir haftadır kıtalararası uzaklardayız....

Biraz nefes aldık, beş dakikada bir değişen, devletin her kademesinin sarsıldığı, acaba, değil yarın bir saat sonra ne olacak demeye alıştığımız, o kasvetli, muğlak, kaygan ortamdan çıkıp da komşunun ağaçta kalmış kedisini kurtaran polis ve itfaiye haberinin televizyonda gösterildiği bir ortamda insan dinleniyor...

Ailecek biraz daha dinleneceğiz....