Pazartesi, Mayıs 31, 2010

olmaz


İsrail in uluslararası sularda yaptığı ancak adice korsanlık olarak kabul edilebilir, Somali sularında bu şekilde saldırılar yapanları bizim Deniz Kuvvetler'imiz dahil dünya savaş gemileri vuruyor....

Bu saldırının, bir yardım gemisine yapılması ise daha da acı verici...

Bu işi iyice araştıracağım elbette...

Peki yukarıdaki bayrak ne ? Comor Adaları, yani daha önce Türk Bayrak'lı olan Mavi Marmara gemisinin şimdi kayıtlı olduğu ülke, o da ilginç....

Hiç bir durum silahsız insanları vuran asker kuvvetlerini kabul edemez...

Umarım, haklı olduğumuz yerde haksız duruma düşme beceriksizliğini göstermeyiz

Çarşamba, Mayıs 26, 2010

Çok Şükür

Çok şükür bir yazı daha görebildik, Sağlıkla yokuşu çıkabildik tıknefes olmadan, tenha ve mahmur sokaklarda yürüyebildik.
Bir çarşamba günü bermutad Ada'da bu basit kahve masasına oturabildik. Kahvaltı niyetine açık çayı simit peynirle yuvarlayabildik, iki üç gerçek dost ile..
Ada pazarını tavaf edip, taptaze malzemeleri kokladık, Sevgili'nin vapurunu bekliyoruz şükür ve de onunla gelecek Ali'şi şükür.
Yaşlar ilerledikçe gelen her mevsim insanı şükrettiriyor...Ve dahi gelen her yeni mevsim daha bir değerli oluyor....

Salı, Mayıs 25, 2010

güne bakış

"Bey" meselesi hala karışık, iktidar partisi ekibi ve de sempatizanları kızıyorlar, oysa biliyorum ki Başbakan da bizzat bazı durumlarda mesela " Falanca bakanım filanca bey" diyor, o zaman bir sıkıntı olmuyor...
Ya da "bey" ile hitap sokak ağzı bulunuyormuş, aslında halkımız kendisine "ananı da al git" şeklindeki hitaplara alışıktır, bu da sokak ağzı değildir, anlamıyorum "bey" neden sokak ağzı oluyor. Herhalde ben anlamaktan acizim, eh ne de olsa sıradan bir vatandaşım. Gene de bana Ersin Bey diyebilirsiniz hiç alınmam....

Başbakan'ın okumayı sevdiği gazetelere bakmak son günlerdeki büyük eğlencem, zira bir vaveyladır kopuyor, zavallı Kemal Bey her türlü şartta yerden yere vuruluyor. Yahu adam sadece bir kurultayda genel başkan seçildi bu ne korku bilemedim...

Başbakan'ı grup toplantısındaki konuşmasında TV'de seyrettim, ses kapalıydı konuşmanın bir bölümünde ciddi hatta asık suratlı birşeyler söyledi, anladım ki faaliyetlerinden bahsetmekte, sonra yüzüne o bildik müstehzi ifade geldi hah dedim tamam, CHP ve de Kemal Bey'den bahis başladı, sesi açtım haklıymışim.....

Kemal Bey, gömleğiniz şıktı ama ben gene de kravat takmanızı tercih ederdim....

Kemal Bey'e bir kasket taktılar TV'lerde bunun "Ecevit kasketi" olduğu söylendi, hayır Ecevit kasketi değildi, bildiğimiz köylü kasketiydi, herhalde halktan biri olduğunu gösteren bir semboldü....

Kemal Bey bir geldi pir geldi bazıları yusuf yusuf atmakta, bazılarının beklentisi ise çok yükseklerde, durun bakalım daha dün bir bugün iki, evet karşısında hiç muhalfet görmeye alışmamış iktidar için sıkıntılı bir yol başladı, velakin Kemal Bey'den de bir plan program ve uygulama görmek hakkımızdır....

İktidar, Kemal Bey'in attığı salvolara hemen bir cevap vermiş çok kısa sörede bir mmilyon kişiye iş, yahu muhterem güneyde tatil dönemi başlıyor, zaten geçici olarak bu kişiler işe girecek ( bu arada bu sene ramazan neredeyse yaz ortasına geliyor, tabii bir sürü yer gene kapanacak bir ay sonra pekçok kişi geme işsiz kalacak)

Deniz Bey rahatlamış bir ifadeyle konuşmakta, çekmiş polo yaka tişörtü sanki güneyde tatile çıkmış bir bürokrat, ama bu güneşli ifade arkasında savaşa devam edeceğine dair bir intiba da bırakmakta... Aman Deniz Bey lütfen yıkıcı değil yapıcı olunuz, akıllarda şan ve şerefle ancak böyle kalırsınız.

Önümüzdeki günler daha neler neler duyacağız....
Bazıları bizi çıldırtacak bazılarına çok ama çok güleceğiz.....

Pazar, Mayıs 23, 2010

isim meselesi

İlk adım ( ki buna göbek adı diyoruz) şerefle kullandığım güzel bir addır, bana o adla hitap edilmesine kızmam ya da adımdan utanmam.... bana bu adımla hitap edebilirsiniz.....
İkinci adım şerefle kullandığım güzel bir addır, bana o adla hitap edilmesine kızmam ya da adımdan utanmam .... bana bu adımla hitap edebilirsiniz.....
Soyadım şerefle kullandığım güzel bir addır, bana o adla hitap edelere kızmam ya da utanmam.
Üstelik ismin konulması bizde çok güzel bir ritüelle kutsallaştırılır, tüm isimler şereflidir neden kızılsın ki....
Mühim olan size hangi resmi adınız ile hitap edildiği değildir zira aslolan kimliğinizde yazılı olan sizi yasallaştıran bir adın kullanılmasıdır....
Yoksa öyle değil mi ?

Pazartesi, Mayıs 17, 2010

değişik bir pazartesi

Ezber bozuldu, GS, FB, BJK, şampiyon olmadı, hatta TS'de, Bursaspor şampiyon oldu, yıllardır, İstanbul takımlarını neredeyse düşman memleket takımı gibi gören birileri artık bir nebze olsun susar, 100 milyon dolarlık takımlara da ders olur...
Şimdi bakacağız, sampiyonlar ligi var gelecek sene var, bakalım neler olacak....
İyi oldu, iyi oldu...

Haaa gene ezber bozuldu, Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladı, nasıl bir destek buldu açıkladı bilemem, CHP'deki kemikleşmiş yapı bunu hazmeder mi, Baykal diye tutturur mu? bilemem.... Bence değişiklik artık iyidir. Bakalım önümüzdeki saatler, günler neler gösterir, ilginç olacak.... Bana kalırsa bitti bu iş Kılıçdaroğlu yakışır, iyi bir muhalefet olur, Halkla bütünleşir, bazılarının işini zorlaştırır...

Başbakan Anayasa paketi ile ilgili olarak konuşurken şöyle demiş " Eee zaten Sayın Genel Başkanın (Baykal) Parlamentoya gelip gittiği yok. Biz orada Anayasayla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi." ... Ben sevmedim, pek çok yana çekilebilecek basit bir laf bu, hani başka türlü adlandıracağım geliyor ama gerek yok. Beyim sen Anayasayı anlat eğer, önce mahkemeden geçer ve halkın önüne gelirse halk karar verir, başka benzetmelere gerek yok....

Neyse herkese iyi haftalar....

Perşembe, Mayıs 13, 2010

referandum meseleleri

Cumhurbaşkanı 5 gün içinde hemen acilen uygun gördü tasdik etti, iyi.
Ama olmadı şimdi bu defa Yüksek Seçim Kurulu (YSK), anayasa değişikliğine ilişkin kanunun halkoyuna sunulma tarihini 12 Eylül 2010 olarak belirledi. Yani iktidar partisinin istediği gibi temmuzda olmayacak referandum... bunun üzerine iktidar partisinin genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik, "Yüksek Seçim Kurulu'nun almış olduğu bu kararı, çok zorlamayla alınmış siyasi bir karar olarak değerlendiriyoruz" dedi. Yahu üzülme hacı, gelecek anayasa değişiklik paketinde de Yüksek Seçim Kurulu'nun yapısını değiştirirsiniz...

Aslında herkesin korkması lazım durumlar yaşanmakta, saf olmayalım arkadaşlar, yurdumuzda politikanın ekseni değişiyor, bu kaset maset hikayeleri hep bundan, birileri Türkiye'yi dönüştürme manevraları yapıyor, CHP istenilen şekilde bir muhalefet partisine dönüşecek, aklıma gelen sırada mesela MHP ve hatta AKP'nin (Pardon Adalet ve Kalkınma Partisi) bile bulunduğu......

Derdim İktidar Partisine laf atmak falan değil, Türkiye dışarıdan birilerinin istediği bir tarza dönüştürülmek isteniyor umarım fuzuli vehimdir, ama maalesef değildir.

O yedi düvele galebe çalmış, Kurtuluş Savaşı kazanmış, devrimler yapmış, büyük Türkiye Cumhuriyeti bu hali ile hala birilerine dert...

Pazartesi, Mayıs 10, 2010

İstifa

Dünden beri, en akılcı yol istifadır diyordum, hatta burada da paylaşacaktım bu fikrimi...
Sayın Baykal'ın yapacağı en doğru hareket istifa etmek olacaktı bunu da her politikacının yapması gerektiği ( ancak yurdumuzda pek rastlamadığımız şekilde ) yaptı.
Şimdi olay komplodur değildir, şudur budur diye vıdılamanın manası yok. CHP anamuhalefet partisidir, bu iktidar ve onun uygulamalarına karşı olanların yani demokratik mana da muhalif görüşte bulunanların bir kısmının oy verdiği partidir. Şimdi parti doğru veya yalan bir suçlama ile karşı karşıya kalmış olan başkanından serbest kalmıştır.
Eğer parti içi demokrasi özümsenmiş ise, kişi ile değil fikir ile yürümeli, derhal bir başkan seçmeli, bildiği yolda hareket etmeli oy talep etmeli, alabilmeli ve politik alanda bekleneni verebilmelidir.....
Unutulmamalıdır ki, CHP ve onun görüşleri, kişiler ile kaim olmamalıdır, hiç bir kişi partinin görüşlerinin önünde değildir. Bunu Türk Halkı'na göstermeli, lider sultası altında değil bir felsefenin ruhu ile yürünmekte olduğunu ispat etmelidir.
Eğer konu iftira ise "ok çuvalda durmaz" misali aydınlanır, herkes aklanır, temizlenir yoluna devam eder.
Hakkında sayısız soruşturma dosyası bulunup da milletvekili dokunulmazlığının altında bulunanlar düşünsün...
Eğer bu bir iftira ise onu atanlar yaptıkları iğrençlikle başbaşa kalacakllardır elbette...
CHP, ummadığı bir ivmeyi kazanabilir yeterki gerçek demokrasi ile idare edilebilsin......

Cuma, Mayıs 07, 2010

Aziz Nesin'lik durum

Bazı durumlar vardır onalara bakılınca, "yahu tam Aziz Nesin'lik bir hal" denir.
İşte geçenlerde üstadın bir yazısı okunmuş, ama konuma yapılırken tan Aziz Nesin'lik bir durum yaşanmış. Yazının bir bölümü işe gelmediğinden atlanmış.
Şimsi atlanan ölüm ile birlikte yazının aslı şöyle...


" Ey Türk faşisti, birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip üzerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir.

Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanıbaşında bulacaksın.

Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilir. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir Ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zaptedilmiş matbaaları yıkılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere Amerika'dan borç dahi alınabilir. Hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenilebilir.

Ey faşist yumurcakları! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi bütün bu yapılanları kafi görmeden, vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk Partisi"nin ambarlarında mevcuttur."

Ayrıca yazıyı okuduğumda, bakıyorum da oradaki halk partisi lafını çıkartıp bir başka partinin adını koyup tarihi de değiştirirsen durum aynıyla vaki.

Üstad büyük adammış vesselam.

Not: Aziz Nesin'i de bana tanıtmış olan yakışıklı ağabeyim,geçtiğimiz günlerde, bir iki ufak operasyon geçirdi, şimdi kalbi tıkır tıkır çalışıyor, umarım daha nice uzun yıllar hala ondan öğrenmeye devam ederim...

Perşembe, Mayıs 06, 2010

biraz nezaket

Kurtuluş savaşı batı cephesi komutanı, bir savaş kahramanıydı....
Lozan da muhteşem bir müzakereci, dik bir devlet adamı....
Bu devletin bir başbakanıydı,
Örnek bir devrimci,
İyi bir arkadaş, sevecen bir koca, mükemmel bir baba....
Devleti kullanmamış, alnı ak, sırtı pek, örnek alınacak dürüst bir kişilik...
Köhne bir imparatorluğun üzerine tarihi bir devrim ile kurulmuş Cumhuriyet'in ikinci cumhurbaşkanı....
Çok partili demokrasiye geçişte en büyük demokrat....
İyi bir muhalefet lideri....
Akil bir adam....
Parti başkanlığını kaybettiğinde, yaşına ve büyüklüğüne rağmen, yeni seçilen gencecik başkanın önüne gelip ceketini ilikleyerek ihtiram gösterecek kadar demokrasiyi hazmetmiş....
"Bu memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olabilmeli" demiş biri....
Bu gün idamlarının yıldönümü olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm kararları için o günün meclisi "milli iradeyi" bunları asın diye kullanırken "hayır oyu" kullabilme cesaretine sahip bir demokrat biri....
Başı dik ölmüş üstelik öleli 37 yıl geçmiş biri.....
Her insan gibi yanlışları da olabilecek biri....
İsmet İnönü bu devletin kutsal anıtlarından biridir ....
Bu anıta hakaret bu cumhuriyetin özüne hakarettir...
Bir kimseyi sevmek veya sevmemek kişisel bir durumdur, ama mevkiler özel bir hassasiyet ister, maharet ister, gerçek güç ister....


Ahlak, artık hakkın rahmetine kavuşmuş biri için hakaretamiz lafları bir çıkar uğruna kullanmamaktır...
Akıl, bir lafı söylemeden en az dokuz kere ağızda çevirebilmeyi becermektir...
Devlet adamlığı, akıla ilk geleni söylememeyi başararak taraflı tarafsız herkestenb saygı görebilme gücüdür...
Ancak saygı gösteren insanlara saygı gösterilir, hasbel kader gelinmiş mevkilerden ayrıldıktan sonra hiç hatırlanmayanlar pek çoktur...

Ve maalesef toplumumuz nezaketi tamamen yitirmeye başlamıştır...
Balık Baştan kokar....

bu konuda daha yazacaklarım var...