Cumartesi, Ekim 06, 2012

blog ?, yaz, taşınma vs vs

Geçen gün Barton demiş ki, "hocam twitter çıktı blogu unuttun".... hmmm aslında galiba haklı, bir zamanlar pek yoğun yazdığım blogu ( bloglarımı) boşlamışım epeydir.

Doğrusu bu ya twitter, anlık olarak duygu ve düşünceleri paylaşabildiğim bir ortam sanki daha kolay gibi geliyor.. Gene de blog asla vazgeçemeyeceğim bir mecra. her ikisinde de var olmaya çalışacağım, imkan oldukça yazmaya devam edeceğim.

Yaz her zamanki gibi ada keyfi ile geçti, nedense adada sanki bir başka dünyada yaşarmış gibi oluyor insan, adanın verdiği o sakin, basit ve yavaş hayat insanı ele geçiriyor, onun rehavetine kapılıyoruz....

Gene de gündelik politika vs. gibi hayatımızın içindeki olgular bizi etkilemiyor değil. Bunlara ani cevap ve yoğun iletişim twitterde daha kolay olduğundan bir miktar tercihim olmuştur..

Yaz mevsimi geldiğinde ada için kendimce pek çok etkinlikler, gündelik programlar, yapılası maketler falan ile çok yoğun olacağını düşündüğüm günler huzur içinde tembellikle geçti, kutu kutu maketler açılmadan eve geri geldi... Eh ne yapalım hoş geldi firsat olursa sonbaharda ya da kışın yaparım....

Sevgilinin büyük desteği ile yaz sonunda aldığım bir kararla, son zamanlarda beni iyice düşündüren cadde üzerindeki aşramı kapattım... Orası 11 yıl faaliyet gösterdi, çok keyifli çalışmalar yapıldı hep beraber zevk aldık ama vaktini doldurmuştu, bina eskimiş daire çok bakım ister olmuş o hali ile başa çıkılmaz arızalar  oluşmaya başlamıştı. Benim de çalışma saatleri hariç neredeyse hiç uğramadığım mekan zaten ticari bir yer değildi, hiç bir zaman da olmadı... Dostların buluştuğu, keyifle fikir paylaştığı bir ortamdı.. 

Oraya güzel bir günde, güler yüzlerle veda edip, çalışmalara ilk başladığımız adrese büyük bir keyifle döndük. Buradaki ana fikir, az ve öz bir grup ile oldukça iddialı ve ileri çalışmalar yapmak, geleneksel yoganın en derin felsefi alanlarını paylaşmak olacak. Tabii bu ortama giriş pek öyle elini kolunu sallayarak olmayacak sadece eski ve bu yola gönül vermiş dostlarımızın buluştuğu bir çalışma ve paylaşma grubu olacak. Haftalık çalışma saatlerini de azalttık, zira ticari kaygılarımız hiç olmadığından sözgelimi matine/suare değil bizlerin de çalışmaları yaptırırken daha da çok yoğunlaşabileceğimiz adetle sınırladık. Gelen dostlar az ve öz olsun istedik, bunun için de başvuruları haddimiz olmayarak sınırlı tutacağız. Geçmiş dönemdeki dostlarımız tabii her zaman tereddütsüz gelecekler...

Yeni ortamımızdaki bu haftabaşı başladığımız çalışmalar daha ilk gününden itibaren farklı oldukça yoğun heyecan verici olmaya başladı, ben dahil hepimiz heyecan içindeyiz....

Elbette taşınmak çok sıkıcı ve yorucu bir iş ama hepsi yapıldı, herşey yenilendi pırıl pırıl başladık büyük zevkle.

Neyse.... yaz sonu konserlerine gidildi tabii biz bu sene üç konser için kendimizi ayarladık, ilki RHCP konseriydi...... Santral İstanbul'da konser yapanın aklına şaşayım, adeta Kerbela gibi bir mekan adamlar güzel bir performans sergilemelerine rağmen ne onları görebildik ne de konser alanındaki ekranlardan doğru dürüst izleyebildik, hele daha arkadaki bir seyirci grubu vardı ki onlar paraları ile rezil oldular desem yeridir. 

İki adet adeta komünist memleket dükkanı gibi satış yerinde su ve kola satılıyordu o da eğer sıralara girip alabilirseniz. Oysa konserde bira satılmasına ( sözde) karşı çıkan civar halkının işbilir elemanları sokaklarda sıcak biraları tutturabildikleri fiyata satmaktaydılar.

Konser çıkışı adeta Auschwitz temerküz kampını aratmayacak gibiydi, şaka bir yana orada en ufak bir kargaşa olsa millet ezilir katliam olurdu, hiç bir vasıtanın olmadığı, taksilerin fahiş fiatlar çektikleri otobuslerin patlarcasına dolduğu çıkış sonrası santralden  1. çevre yolundaki metrobüs durağına kadar yürüyerek sürünmemiz de cabası oldu....Eve aç ve susuz vardığımızda saat 03:00 idi.... bir daha santralde konser mi???? asla !

İkinci konser yaşayan efsane Leonard Cohen'di, Batı Ataşehirde Fenerbahçe Ü...r  Arena daki, konsere üstelik motor ile gittiğimizden hiç sıkıntı çekmedik. Güzelce yemeğimizi yiyip iki kadeh şarap içtik, keyifle mekanın önüne park edip elimizdeki biletteki koltuklarımıza huzur içinde oturup adeta klasik müzik konseri tadındaki dinletiği büyük bir keyifle takip ettik... Huzur duyduk, gözlerimiz yaşardı.. Zaten gerçek anlamda ki bu USTA için ne desek azdır...
Konser bitiminde herkes gayet büyük bir rahatlıkla mekanı boşalttı. Hiç bir sıkıntı olmadı.

Şimdilik böyle kalın sağlıcakla....

Haa evet apolitiğim bugünlerde, yok yok yazacağım çok şey var sonraki günlerde...