Perşembe, Kasım 30, 2006

Akşam simidiiii



sıcacık akşam simidi
ne de güzeldir mis gibi kokar
açlığı bastırır, nefistir nefiis...
hele biraz eski kaşar ve taze çay...

Salı, Kasım 21, 2006

İstanbul gene ve her zaman....


Bu şehirde doğdum, tıpkı annem, babam ve onların anneleri babaları gibi, yeteri kadar İstanbul'luyum yani. Onu çok severim, her yeriyle severim, yermek istemem çok yorgundur o aslında binelerce yıldır. Çok severim onu, yaklaşık yarım asırdır oturduğum aynı sokağı severim. Havasını, suyunu da severim, yağmurunu, çamurunu da. hayret ederim başka yerlerden gelip istanbulu beğenmeyenlerine hatta ondan nefret edenlere ve bilumum kötü sözler söyleyenlere, neden burdasın demek isterim de diyemem neden olduğunu bildiğim için. Ben İstanbul'u çok severim, beni mutlu eder. Zordur O, korkutur, elde edilmez, kolayca gülmez insana...
Ve çok güzeldir, anlayana, dinleyene, görene... Hiç bir yerde bulunmayanlarla doludur. Aslında kabul edicidir, bilene...
Her zaman dönüşü güzeldir, şairin dediği gibi.
Canım güzel İstanbul...

Pazartesi, Kasım 20, 2006

Oluşum

Doğa ne kadar güzel yapmış kendini... sınırsız..dokunulmamış..bizim hoyratlığımıza başkaldırır.

Cumartesi, Kasım 04, 2006



Bence dünyanın en güzel şehrinde yaşıyoruz. İnsan belki yaşam kargaşasında bunun farkına varamıyor olabilir... Oysa güzellik ve tarihin içinde yaşıyoruz. Tarih öyle yüzlerle değil ama binlerle sayılan yıllık...

Cuma, Kasım 03, 2006

Shiva Tuğlalar


Çok birşey söylemeye gerek yok sanırım.

Delhi'de bir sokak manzarası


ne kadar da çok seyahat etmişiz bu aralar işte güzel bir resim on planda canlı ağır bir taşıt aracı arka planda bir tuk-tuk

Santorini


Yaz başı bir Santorini akşamı, muhteşem, keyif, huzur,aşk... Sağol Çoçom gene gidelim...

Huzur yer, iyi insanlar


Kapadokyadaydık..motor ve atv kiraladık..Atillacığım bize cok yardımcı oldu..daha da huzur verdi...cok tesekkürler.

Karaköy


Ne güzel deniz, binalar ve gökyüzü

Çay


Bir bardak çay gibisi yoktur vapurda

Salı, Ekim 31, 2006

Periler



29.10.2006



Sevgili Dostlarım,

Bayram tatili sırasında çok kalabalık olmayan bir grup ile Kapadokya'daydık. Memleketimizin ne derece güzel olduğunu her vesile ile görüyor insan. Pek güzel ve keyifli bir gezi idi, ben daha önceden de görmüş olmama rağmen gene yeni şeyler buldum . Çok da mutlu oldum.

Bir sabah çok erken saatte yoga çalışmamızı yapmaktaydık. Güneş daha yeni çıkmış; pırıl pırıl ve tertemiz ılık hava, diğer taraftan doğa harikası çevremiz, bizi tamamen kendine çekmişti. Kaldığımız kayaya oyulmuş otelin minik taraçasında, açık havada, yoga asanalarımızı ve pranayama tekniklerini uyguluyorduk. Huzur içinde. İlk defa asana yapan arkadaşlarım bile son derece uyumla çalışıyorlardı. Huşu içinde devam ettirdik. Bu sırada o sükuneti, bozan ufaktan başlayan sesler oluştu. Bir türlü çalışmayan arabanın marşa basmaları, seslenmeler, kapı pencere sesleri, tahmin edebileceğiniz gibi daha neler neler. Özellikle tam sessizlikte daha da çarpıcı oluyordu.

Elbette Swami Rama üstadın sözü " Meditasyonunuzu bozan şeyler dışarıdan duyduğunuz sesler değil, onlara verdiğiniz tepkilerdir" düsturu ile bunları hiç kaale almadan devam ettik. Tabii sesler artarak devam etti. Daha sonra yan odamızda kalan çiftin kapılarını açıp, bizim orada olmamızı hiç düşünmeyerek konuşmaları ve tam şavasana da iken gene aynı çiftten erkek olanın bahçe merdivenlerinden yukarıya "sigaramı unuttum" diye bağırması ise bu ironinin kapanış perdesi oldu. Neyse ki çalışmamız da bitmişti.

Güldüm tabii, herkesten yoga veya meditasyon yapanları ciddiye alması beklenmez, olsa olsa belki biraz saygı...

Herneyse, ben bize saygıyı geçtim, ama tabiata olan saygısızlığı, o sessizlikte ne güzel algılayabildiğimi düşündüm. Huzur ve sükunet içindeki tabiata bırakın gazlarla, kazmalarla vs. ile verdiğimiz zararı, ses ile verdiğimiz zararı düşündüm.

İnsanoğlu ne acımasız olabiliyor tabiata, evrene karşı..

Cumhuriyet bayramınızı kutlarım...

Sevgilerle kalın

Ananda



Kar!

Yine yağsa da tertemiz olsak, hepimiz, her yer.


Zeus'un izi vardır belki!


Ne kadar da güzeller değil mi? Dalından yeni kopmuş..Tadları da nefis.


Gezgin Ruh!
Görülecek o kadar çok yer var ki...Bir kısmını bir kez görmek yetmiyor.

Çarşamba, Eylül 27, 2006

Biraz Hayret



Heybetli Himalayalara tırmanırken zaman zaman verdiğim molalardan birinde yakalandığım hayretli bakışım..bakışımın hayreti; huzurlu ve bir o kadar heybetli Himalayalara aslında.

Biraz Puja



Güneş batımında güzel bir tören..merak edenlere.

Salı, Eylül 26, 2006

Biraz Felsefe



Swami Sivananda'nın felsefe direği. Herkes okumalı ve uygulamalı.

Biraz daha kalabalık




Biraz daha kalabalık derken gerçekten kalabalık! Bu resim sabahın oldukca erken bir saatinde çekilmiş ve gidiyorlar..hiç bitmeyen gidişleri gibi..sürekli hareket halindeler.

Biraz Kalabalık



Zavallı Tanya Haridwar Tren istasyonunda beklerken. Resimde Amerika gibi göründüğüne de bakmayın..hiç değil.

Biraz Huzur



Yer Rishikesh. Karşı kıyıda küçük bir ashram..ganj akıyor...huzur çok.

Biraz Kutsal İnek



Birde kutsal bir güzel inek resmi koymayı istedim..Biliyorsunuz huzur gibi onlar da heryerde.

Biraz Ganj



Ganj bütün heybetiyle himalayaların arasında.

Biraz Himalayalar



Huzurun kaynağı..yeşilin en güzeli..doğanın en dokunulmamışı..

Sorular serbest

02.04.2006

Dostlarım,

Her zaman, yaptığım hatırlatmalar bazen sizleri sıkıyor biliyorum, ancak, kendimi alamadığımdan bunları yazmak zorunda hissediyorum kendimi, bazı şeyler ikinci, üçüncü, onuncu baskı oluyorsa özür dilerim, ama ben gene de yazmaya devam edeceğim.

Bu arada bildiğiniz gibi pek çok ortamda yoga çalışmalarına hocalık ediyorum ( kendimi bu şekilde adlandırmasam da çalışmayı ben yönettiğimden, böyle hitap ediliyor), elbette pek çok kişisel soru ile karşılaşıyorum. Vejetaryen miyim ?, Reenkarnasyona inanır mıyım ?, hayatım yalnız yoga ve meditasyon uygulamaları ile mi geçer ?, saçım neden uzun veya neden kısa ?, daha neler neler, dostlarım bunlar son derece kişisel sorular olduğu için ben kendimden örnekler vermemeye gayret ederim... Ancak yogaya ne cihetle baktığım ve felsefeyi nasıl yorumladığım konusunda, kendimden bahsedeceğim, kişisel olması bakımından affınıza sığınırım.

Çok uzun yıllardır, spiritüel çalışmalar ile iç içe olmuşumdur. Pek çok şeyler duymuş, okumuş ve yaşamışımdır, geri dönüp baktığımda, her insan gibi pek çok neviden durumlar ile karşılaştığımı, bu durumlar bazen aynı bile olsa bendeki etkileri ve gösterdiğim tepkiler değişiklikler göstermiştir. Bu bakımdan, işte budur herşey tamamdır demeden önce, onu test eder birbirine yakın sonuçlar alıp almadığıma bakmaya çalışır, kendimce bilimselleştiririm.

Elbette ki karşılaşılan olay ile; karşılaşma anındaki tecrübe birikimlerimiz, o andaki sağlık durumumuz, maddi manevi haleti ruhiyemiz, yaşımız, konuya karşı bakış açımız vesaire sebepler, fikriyatımızı etkilemekte, kararlarımızı tanzim ve tayinde değişik tavırlar sergilememize sebep olabilmektedir.

Spiritüel kitapları asla okunup bitirilmiş kitaplar olarak kaldırıp kenara koymam, kitabı defaatle okur ve her seferinde de yepyeni anlamlar ifade ettirmekte olduğunu müşahade ederim. Tekamülde hudut bulunmaması noktayı nazarından hareketle, bir mevzuda kanaatimi ortaya koymadan üzerinde çok çalışırım. Bazı mevzulardaki değişmesi zor olan kanaatlerim ise, ilgili konuyu pek çok kereler test edip aynı sonuçları almam neticesinde berraklaşır. Bu tarz mevzularda da tekraren geri dönüp bakmayarak yoluma devam ederim. Bizzat bu şekilde hareketle pek çok vak'a üzerinde kararlarım hasıl olmuştur.

Diğer yandan, yalnızca felsefenin hoş vadilerinde uçmamaya, üzerinde yaşadığımız dünya ve fiziksel yaşam konusunda da muhakkak tüm gözlerimi açık tutmaya çalışırım.

Takip ettiğim bilginin muhakkak, her vasattaki insan tarafından anlaşılabilir ve fiiliyata geçirilebilir olmasına, en azından bu günkü şartlar altında tamamen ütopik olup, gerçekleştirilmesi mümkün olmayanla da fazla vakit geçirmem... Felsefi bilgiler ve yaşam üzerindeki tesirlerinin önemine binaen, bilgi alma ve aktarmada da adil olmaya azami gayret sarfederim. Kimbilir ne derece hatalarım olmaktadır ama en azından, kendimce hassas davrandığımı düşünebilirim.

Bilgiden, bahsedip ben ilahi ve yüce varlığım edebiyatı yaparken, bilgiyi kendi çıkarım için kullanmam. Her zaman bilgiyi iletirken, onun hangi felsefeye ait bir bilgi olduğundan bahsedip, karşıt fikirler olabileceğini, bunlara saygım olduğunu açıklamaya gayret ederim.

Mümkün olduğunca, herkesi izlemeye çalışırım, hangi yolla olursa olsun, kimseyi rahatsız etmemeye gayret ederim. Kişiler benim düşüncelerimden, fikirlerimden, davranışlarımdan, sözlerimden rahatsız olmuşlar ise bu konuda onları ısraren rahatsız etmemeye, gerekirse benim fikrim budur deyip bu konuda onları sıkmamaya gayret ederim. Sonuçları her zaman iyi olmuştur. Fikrimin doğruluğu bana aittir, bir başkası bambaşka kanaatte olabilir. Fikrimi kabul ettirmek gibi bir hırs içinde bulunmam, fikirlerimin başkalarınca kabulunde muzaffer, reddinde ise mağlup hissetmem.

Dünyada neler olduğunu iyi takip etmemiz gerektiğine ve elden geldiğince dünya ve insanlığa hizmet etmek gerektiğine inanırım. Yurdumuzda, dünyada insanlar açlık içindeyken. Yurdumuzda ve mesela Darfur'da insanlar ölürken, güzel dünyamız küresel ısınmanın yokedici tehditleriyle başbaşa kalmışken gözlerimi kapatıp, bunlar hiç olmuyormuş gibi, tuhaf ritüellerle kendimi koza içine sokup soyutlayarak herşeyden uzaklaşmam. Gözüm yalnız, yoga kitapları ile mühürlü kalmaz. Her şeyi öğrenmeye,yaşamaya, tanımaya gayret ederim. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım, ne kadar ve nasıl yardımcı olabileceğim ise yalnızca benim meselemdir.

Tepe üstü ne kadar da güzel duruyorum, Tratak'ta saatler boyu bir kere bile gözümü kırpmadım falan gibi kişisel böbürlenmeler içinde olmamaya gayret ederim.

Tüm bunları neden yazdın diyeceksiniz, bana sorulan pek çok sorular oluyor, genellikle soruları alırken, değerli dostum Prof. Swamy' nin adını refere ederek, "sorular serbest, cevaplar garanti değil" diyorum. Pek çok konferans, söyleşi ve çalışmalara katılıyorum, burada bilmiş tavırlar sergileyerek, her şeyi çözmüş edalarında bulunmak hiç istemem. Burada yazdıklarım da tamamen, benim yoga ve spiritüel felsefeyi anlama ve yorumlama yöntemlerimdir. Bana faydası olmuştur.

Sevgiyle kalınız.

Ananda

Sabır

22.04.2005

Sevgili Dostlarım,

Yazılarıma yeniden başladığım için gerek aşramda, gerek e-maille ve gerekse telefonlarla teşekkür eden dostlarıma gelen sms mesajlarına, çok tesekkürler ederim. Neden teşekkür ediyorsuınuz ki ? bu aslında benim vazifem ve ben bi müddet bilerek ve isteyerek aksattım.
Dostlarımın çoğu bana neden sessiz kaldığım hatta bazı konularda neden acil cevaplar vermediğim konusunda çok hararetli sorular sordu.
Dostlarım, kısa bir zaman önce bir canlı TV programında bana sordular, yıllardır bu işin içindesin peki ne öğrendin :
Cevabım çok kısa oldu ; "sabır"...
Aslında istedikleri cevap bu değildi ve tatmin olmadı sunucu ama idare etti vaziyeti daha da üstelemedi ve başka konulara geçildi zaten pek te uzun değildi. Bittikten sonra sohbetimizde "aşkolsun hocam dedi neden orada üstun meziyetler elde ettiğinizden, normal üstü güçler elde ettiğinizden, bahsetmediniz ne kadar ilgi çekerdi iyi reyting yapardık, sizin de reklamınız olurdu" .

Yoga'nın ülkemizdeki durumu budur. Sizelere anlatacağım daha pek çok şey de olacak. Yavaş yavaş sakin sakin, çünkü bunca yılların tecrübesiyle ortada gördüklerim ne yazık ki tam bir kaos.
Dostlarım, hepinizin de bildiği gibi ben geleneksel yoga çalışmalarını belirli yorumlarla sizlere iletmeye çalışan bir dostunuzum. yüce bir hocayım, herşeyi bilirim, ben başardım falan da hiç demem, ben de sizler gibi öğrenmeye devam eden bir dostunuzum. O kadar daha fazla değil, ancak ben biraz daha fazla zamanımı bu konularla harcadığım için belki biraz daha fazla birikimim var bunu da sizlerle paylaşıyorum, öğrendiklerimi, bu memlekette, bu şehirde, normal bir insan gibi yaşayarak yorumluyor ve sizlerle de paylaşıyorum.
Bu nedenle gördüklerim, işittiklerim bazen beni inanın hayretlere düşürüyor. Bu nedenle de diyorum ki öğrendiğim tek şey sabır.
Dostlarım, nasıl şeydir anlamıyorum hakikaten, yoga içinde olup birbirini yeren, birbiri hakkında ağıza alınmayacak sözler sarfeden sözde hocalar mı istersiniz, birbirinden ( tabirimi mazur görün) müşteri çalmak için e-mail listeleri çalanlar mı istersiniz, yabancı hocaların 20 kere baskısı yapılmış kitaplarındaki bilgileri ve resimleri çalıp kendi kitabım diye basanlar mı istersiniz. Acaip dans figürleri ile zıp zıp zıplayıp, kafası bulanarak "evet aştım", "kundalinim uyandııı "diyen saflar mı istersiniz, kişi ilişkilerine ait ahlak durumlarını unutup ta en ahlaklı yogi kesilenler mi istersiniz, yoga din değildir deyip hadi hindistanda tapınak gezip saflaşalım diyerek yogayı yalnızca hinduizme ait olarak tescil eden hırs düşkünleri mi dersiniz. Bunların hepsi hoca. Elbette ki pek çok bu durumla alakası olmayan hoca dostlarımı tenzih ederim onlar kendilerini bilir ve bunları asla üstlerine almazlar.... Ama diğerleri için şu sıralarda bazen dijitürkte de oynayan Guru filmini seyretmelerini öneririm.....
O zaman ben size derim ki inanmayınız. Dostlarım yoga hocası olmak hizmetci olmaktır, yoga hocalığı kişiye üstün bir paye vermez : Hoca olarak siz ancak sizinle çalışan kişilere hizmet edersiniz, bir istisna ile beraber çalışacağınız insanları seçersiniz, çalışacağınız kişileri secmek size kalmış birşeydir. Ama neticede hizmetkarsınızdır.
Nasıl bir ortamdır ki herkes birbiri ile düşmandır, yüzlerde sahte bir ilahi tebessüm bulunmaktadır, hırs içinde birbirine çamur atmakta, nasıl şuna giden kişileri kendime çeviririm diye bin tane kumpas kurmaktadırlar..... yazık....
Dostlarım, ben bir zamanlar bu aşramdaki bazı gruplaşmalar için aman çocuklar yapmayın burada basit şirket dedikoduları gibi şeyler olsun istemem ve izin de vermem demiştim, ki bu sıralarda henüz herkes yoga hocası kesilmemişti, ne kadar da haklıymışım gerekli tedbirleri almak ne neşteri vurmakla.
Dostlarım, burası toplumdan soyutlanmadan normal hayatını yaşayarak yoga çalışmalarının sürdürüldüğü bir aşram olarak kalmaya devam edecek, bendeniz aynı düşüncelere sahip olarak yorumlamaya devam edeceğim, sizlerle gene sizlerden biri olarak konuşup çalışacağız. Herşeyi tüketerek yok etme huyu var toplumumuzda, elbette ki yoganın rantı da yakın bir zamanda bitecek şimdinin ulu yogileri başka konularda en iyi bilenler olacak ama biz o zaman da gene burada bildiğimiz yoga çalışmalarını aynen sürdüreceğiz. 15 yıldır devam ettiği gibi. Alnımız ak sırtımız pek sevginizin verdiği destekle ömrümüz yettiğince nice yıllar.

Sizleri çok seviyorum.

Ananda