Salı, Eylül 28, 2010

İlginç ülke

İlginç bir ülkeyiz vesselam.


Düşünün ülkede işçi, köylü, emekçi kesimi sağcı buna mukabil burjuva kesimi solcu tüm dünyada böyle birşey yoktur zannederim.


TV'de Taraf gazetesi yazarı uzun saçlı biri var ismini bilemiyorum, gençten bir zat, sesi herkesten fazla çıkıyor, o nedenle de karşısındakileri bastırıyor hep. Geçtiğimiz günlerde, bir başka yazarın, mangalcı piknik ekibi le dalga geçmesini insanlık suçu olarak niteledi.... Doğru bu arkadaş gibi kişiler bu atletli, tüplü, çaydanlıklı mangal takımının hiç ilerlememesini isterler zira üzerinden fayda sağlayacakları zümre hep öylece kalmalıdır. 
Oradan elitlere laf atarlar, isterler ki hep birileri avam kalsın kimse elit olmasın ki kendileri prim yapsın..... 


Hanefi Avcı gözaltına alınmış hadi hayırlısı....


Mustafa Balbay, "merak ediyorum ne zaman küresel ısınma da Ergenekon'un işidir diyecekler" demiş hakim de "mümkündür" şeklinde ifadede bulunmuş izleyenler gülmüş...


Hah bu arada Ahmet Özal'a göre Turgut beyi de Ergenekon öldürmüş.... Vay canına yahu !!!


Başbakan ile Anamuhalefet Partisi Başkan'ı bir yerde el sıkışıp bir iki kelime görüşmüşler, sanırsınız ki büyük bir olay...


İlginç ülkeyiz daha neler neler var yahu....

Cuma, Eylül 24, 2010

Tratak Bilinçli bakan göz yogası



Dostlarım merhaba,


Aşramımızın duyuru kısmında da okuduğunuz gibi, son derece faydalı bulduğum ve geçtiğimiz dönemlerde de bolca katılımla yapmış olduğumuz TRATAK çalışmaları 3 ekim pazar saat 19:00 da sevgili Pınar önderliğinde bu dönemde de başlıyor.


Tratak için ben bilinçli bakan gözün yogası derim zira bu çalışma bakışı, görmeyi, gördüğünü detaylandırmayı, detayların içinden biri bulmayı öğretir . Daha kısa bir tarifle gözü terbiye eder... Tratak çalışmasının ilk ve en önemli etkisi konsantrasyon kabiliyetindeki çok belirgin artıştır...

Yoga sınıflandırmasında bir kriya yani arınmadır. göz ve bilinç, bakmak, fokuslanmak ve gördüğü ile bütünleşmek yolu ile arınır. Mucizevi bir meditatif konsantrasyon pratiğidir.

Mental ve fiziksel bakımdan pek çok faydaları bulunmakta hatta göz yapısı ve göz kasları üzerine olumlu etkileri de tespit edilmiştir.

Rahat rahat katılabilmeniz için onu haftasonuna özellikle de saat 19.00 a koyduk böylece gerek haftanın bitirilmesi ve gerekse de yeni haftaya tazelenmek açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bu çalışmaya, aşramımızda yoga çalışmalarına katılmayan dostlarımız da rahatça gelebilirler.

Hepinizi bekliyoruz.

Sevgiyle kalınız
EA

Cuma, Eylül 17, 2010

Güle güle Allianoi

Yıllar önce gitmiş görmüş ve hayran kalmıştım.   Heyhat Allianoi'yi, göz göre göre kaybettik, alternatif enerji kaynaklarının cenneti Ege bölgesinde yapılacak bir hidro elektrik santrali için tarihi gömdük.
Resmen gömmekteyiz. Sesimizi kimse duymamakta, zira kararlar verilmiş...
Haberin gerisi CNN Turk'ten

Önce su altında kalacak olması tepkilere neden oldu. Ardından kumla kaplanması yönündeki kararla gündeme oturdu... Tartışmalara Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun açıklamaları da damgasını vurdu.

Günlerce konuşuldu, tartışıldı. Ama sivil direnişe rağmen sonuç değişmedi. İzmir'in Bergama ilçesinde yapımı tamamlanan Yortanlı barajının suları altında kalacak antik kent kurtarılamadı.

İzmir 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kumla kaplanması yönündeki karar uyarınca çalışmalara başlandı.

Vinçler kuruldu, antik kentteki duvarların üzeri "koruma amacıyla" kireç, kum ve tuğla tozundan oluşan horasan harcı ile kaplandı.

Aynı alandaki antik iç Mysia bölgesinde bulunan ve M.S. 5 ile 11'inci yüzyıllar arasında kullanıldığı tahmin edilen büyük kilisesi de tamamen kumla örtüldü.

Allianoi girişim grubu ile bölgede yaşayanlar çalışmaların gereğinden daha hızlı sürdüğünü düşünüyor:

"Yürütmeyi durdurma istemiyle dava açtık ancak henüz davayla ilgili bir gelişme olmadı. Davayla ilgili bir gelişme olmadan alandaki çalışmayı bitirmeyi amaçladıkları kanaatindeyiz."

"Hiç kimsenin aklına bu sıcak su nereden geliyor diye araştırmak gelmiyor. Tutturmuşlar bir baraj, diktiler oraya havuz gibi bir işe de yaramıyor."

Bir sonraki aşamada, horasan harcı kullanılan taşların üstü tamamen kumla kaplanacak. Ardından da antik kent, su tutmaya başlayan baraj gölünün arasında kaybolacak.

Boşver yahu gavurun taşları bunlar zihniyeti 150 yıl sonra hala gündemde....

Vah vah.....

Salı, Eylül 14, 2010

kuş sesleriiii

KUS SESLERİ OVALARA YAYILIR 

Kuş sesleri ovalara yayılır

İnsan buna hayran olur bayılır

Bal yapanlar çiçeklere konarlar

Kuzucuklar taze çimen ararlar

Yeşillenmiş ağaçlarda yapraklar

Amber gibi mis kokuyor topraklar

Pazartesi, Eylül 13, 2010

13 Eylul

Bazılarımız için korkulan oldu ve faşizme gidiyoruz, diğerleri için yurdumuza demokrasi nurları yağmaya başladı. Mızıkçılık yapıp zırvalamanın manası yok, memleket bu, halk bu, bir karar verdi, uysada verdi uymasa da verdi. Demokratik kavramları işimize geldiği gibi yorumlamak tek sözle mızıkçılık etmek "banane banane yeniden yapalım, ya da ben topumu alıp gidiyorum" demek gibi bir süflilik olur. 

Şimdi gözlemleyeceğiz göreceğiz takip edeceğiz, AKP gerçekten de sonuçları kendisine yontacak davranış ve atamalarda bulunup hinlikler mi yapacak? yoksa gerçek bir demokrasi için gerekirse kendini feda mı edecek ? Geriye dönüp baktığımızda sabıkaları çok, ama belki bu referandum onları demokrat yapar..
Umut kamçımız.....
Dün bazı liberal yazarları dinledim, sesleri pek bir gür çıkıyordu, demokrasiden özgürlükten bahsediyorlardı, ama hırsları ve iştahları daha da kabarmış, muzaffer Sezar gibi görünüyorlardı, hiç sevmediğim bir zümredir bunlar....Elbette kraldan çok kralcı olanlar her yanda olduğu gibi burada da olacak. Naif ya da cabbar sanatçıları da dinledim, söylemlerde değişiklik yok...

Başbakan, yumuşak bir konuşma yaptı, toparlayıcı, hattan "birilerini kırdımsa özür dilerim" dedi, bunu ağzı mı söyledi yüreği mi? bilemiyorum umarım yüreği söylemiştir.

Beklemek ve görmek lazımdır. Sonuçta derbe anayasasını kimse istememektedir en azından milletçe mütabık kaldığımız neredeyse tek politik düşüncedir. Şimdi ortada belli bölümleri  halkın %42 sinin içine sinmemiş bir anayasa var, evet %51 bile şekil olarak yeterlidir ama baktığınızda ayrışma daha da belirginleşmiştir.

Fikirler, görüşler, düşünceler farklı olabilir ancak en acıklısı aynı toprağı vatan edinmiş toplumun ayrışması, bir tarafı kör gözlerle tutmasıdır. Maalesef ayrışmaya çok müsait bir toplumuz. Ancak başımıza gelen felaketler ya da sportif faaliyetlerdeki galibiyetler bizi birleştirir olmuş. İktidarı ve muhalefeti ile bu karşılıklı garezi ortadan kaldırmak gerekli. Kimse birbirinin fikrini koşulsuz kabul etmek zorunda değil. Ama birbirimize düşman olarak değil... Söylemesi çok kolay ama bizim toplumumuzda uygulaması çok zor. Zira haklı haksız önyargılar, dogmalar bizi her geçen gün birbirimizden uzaklaştırmakta.

CHP'deki yönetim birileri için bir umut, ama bazı kriz yönetimleri içler acısı amatörlükte, türban afişi, Kılıçdaroğlu'nun oy verememesi, Baykal'ın oy vermeye giderken kimliğini unutması skandal sayılabilecek acı gerçekler... Eğer muhalefet buysa vay halimize. Gene de Kılıçdaroğlu bir kıpırdanma yarattı sayılır halka bol bol gitti konuştu. Ama örgütü hala aynı tembellikte devam etmekte....

Herneyse, güneş gene doğdu, kuşlar cıvıldadı, bizim Aliş sabah piyano tuşlarını keşfediyordu, Sevgili sabah evi kahve kokusu ile doldurmuştu, bankalar borç ekstrelerini gönderdi, muhasebeci telefon etti, Sevgili tam gün işe başladı, Ada hayatından şehir hayatına döndük, hayat devam ediyor.... Sağlığımız ve aklımız yerinde olsun hayata asılalım zira yaşamak güzel. Zorunlu olmadıkça (birileri beni delirtmedikçe) bir müddet politika yazmamaya çalışacağım yetti artık sıkıldım.

Kalın sağlıcakla.

Perşembe, Eylül 09, 2010

referandum duma duma dum......

Artık sıkıntı geldi hayatımız referandum oldu, başka hiç birşey yok aklımızda ama haklıyız, hangi taraftan olursanız olun hayat memat meselesi....

Önce, bugün 9 eylül İzmir'in kurtuluşu, kutlu olsun! elbette onu gavur İzmir diye betimleyenlerin bu günü hatırlamalarını beklemek abesle iştigal olur.
Sonra, bugün şeker bayramı mübarek olsun....

Talihsiz bir açıklama olarak gördüğüm Başbakan'ın son sözleri gerçekten de bir demokrasi abidesi, buyurmuşlar ki, hayır oyu verenler darbecidir.... eh bu durumda şu andaki ölçümlere göre halkımın en azından yarısı darbeci... Bu da o koltukta oturanı iyice daraltıyor. Darbecilik neye göre, elbette, laikliğe karşı odak olduğu mahkemece tescil edilerek kendisine ceza verilmiş bir parti noktayı nazarından manzara elem verici olsa gerek.
Demokratlık, demokrasi nutukları veren birinin kendisine aykırı görüşte olanları bu şekilde karalaması acaba demokrasi ile ne kadar uyuşuyor. Ben anlayamadım.....
Memleketimiz, insanımız yok yere gerildi, ama maalesef germek, gererek yönetmek şiar edinilmiş vaziyette, hatta buna böl ve yönet de deniliyor... Gerginlik her durumda kullanılır oldu. Geçtiğimiz günlerde ntv de Başbakanla yapılan söyleşiyi izledim, kimse zatı şerife kaşlarını çatarak soru soramıyor, zira aykırı bir soru sorarsa kendisini hiddetli bir cevabın akabinde de defterden silinmenin geleceğini biliyor, herkesin suratında anlamsız bir ( tabirimi mazur görün) yılık gülüş var, sorular da aman ne sorsak da kızdırıp burada pataklanmasak edasında.

Kısaca 12 eylül darbesi anayasasının bugüne kadar gelen yolculuğuna bakalım, 175 adet maddesi olan anayasa bugüne kadar 16 kez değiştirildi, yani Bay Başbakan ve ekibinin buyurdukları gibi ilk defa olan bir şey değil. Üstelik bu değişikliklerin çoğu yapılırken tarih sahnesinde AKP isimli bir parti bile yoktu...  
16 defada toplamda 86 maddede değişiklikler yapıldı. Bunlar yapılırken bugünkü gibi toplumsal ayrışma yaşanmadı hatta bazılarından haberimiz bile olmadı. Zira yapılan değişiklikler konsensüs sağlanarak yapıldı. Halk tarafından da sindirildi.

Bugün, 2011 de yapılacak genel seçimlerde tek başına iktidar olması; hatta iktidar olması şüpheli bir partinin, "hap" olarak nitelendirdiği, içindeki acı 2 madde, diğer 24 şirin madde ile şekerlendirilmiş hap paket gündemde. 8 yıl bekleyip son anda alelacele yapılmış bir tasarı. Bir parti anayasası ..... Daha da önemlisi parlamentodaki diğer partilerin tamamı karşı, biri de boykot etmiş....

Şimdi tüm bunları biliyoruz kardeşim yeni birşey söyle diyeceksiniz. Maalesef söyleyemiyorum, yaptığım kendş güncemde tarihe kayıt düşmekten ibaret.

13 eylül başka bir gün olacak. Öyle veya böyle sonuçları herkesi etkileyecek.....

Not: bir sorum da şu oylamada kullancağımız kartta acaba neden beyaz ve tertemiz olan kısım evet te, kaka rengi olan kısım hayır, bilen varsa söylesin.

Perşembe, Eylül 02, 2010

notlar

İktidarların düştüğü en büyük zaaf bir daha gitmemek için koltuğa yapışmaktır. Elbette her iktidar bulunduğu yerde kalmak ve hiç gitmemek ister. Demokrasilerde gitmemek, kendini seçmene beğendirmek, halka ve memlekete yararlı işler yapmakla olur. Erkleri ele geçirerek her anlamda muktedir olacak şekilde düzenlemeler yaparak iktidarı devam ettirmek, düşülecek en fahiş hatadır. Zira bu faaliyetlerin yapıldığı an gerçekte iktidar bitmiştir...Sonrası gerçekleşse de zoraki bir haldir ve geçici olur ...Hataya düşenlerin durumu tarihte sabittir.

Geçtiğimiz günlerde Ruhban Okulu'ndaki faaliyetin ne olduğunu, onu tam cepheden görmekte olan balkonumuzda otururken merakla izledik. Öğrendiğimiz kadar Patrik dahi gelmişti...Daha sonra aldığımız bilgide, bu faaliyetin Yunan sanatçıların İstanbul üzerine resim, heykel vs. gibi faaliyetlerine ait bir sergi olduğunu öğrendik.
Yıllardır karşımızda duran ve içini hiç görmediğimiz okulu görmek ve sergiyi gezmek üzere gittik.


Güzel bir sergi idi, diğer yandan dışarıdan gördüğümüz gibi okul da her an için faaliyete geçecek kadar hazır ve bakımlıydı.


Programda olmamamıza rağmen Papaz efendi kırmayarak bize içeride bulunan bir şapeli de gezdirdi ve genel bilgiler de verdi.
Birkaç resim aşağıda...