Perşembe, Aralık 01, 2011

Bu kadar mı kolay ?

Adam turist, yurdumuza geliyor, vizesini almış ( ya da aramızda vize ilişkisi olmayan bir ülkeden ) o ülke ki, yakın zamanda başındaki diktatör devrilmiş, memleketinin içinde halen neredeyse iç savaş şartları hüküm sürmekte. Yani adam zaten karmaşık bir yerden geliyor... Her neyse....

Bir dükkana giriyor, pasaportu veriyor, hiç bir problem olmaksızın bir değil iki adet pompalı tüfek satın alıyor ( üçüncüyü de alma hakkı var ) yetmiyor, yeteri kadar fişek, fişeklik vs. gibi malzemeler alıyor. Bir güzel yürüyen ordu haline geliyor. Oradan elini kolunu sallaya sallaya oteline gidiyor. 

Ertesi gün, otelinden çıkıp, İstanbul'un en kalabalık semtlerinden geçiyor, bir kafeye giriyor, iki adet tüfeği kuşanıp adeta Rambo gibi gene en kalabalık ortamda dışarı çıkıyor, silahlar elde sırtında fişeklik, bacağında ne olduğunu anlamadığım birşeylerle 400 metre  yürüyor. Sonra iki kişiyi yaralıyor, bunlardan biri asker, asker onun elinden mühimmatını alıyor, güvenlik güçleri ile çatışma bir saat sürüyor.........

Sonrası malum, manyağı vuruyor bizim emniyet görevlileri.... yanında silahları, askerden aldığı mühimmat ve 300 adet boş fişek buluyorlar...

Ama sorun burada değil, memlekette bu gibi silahlara ulaşmak o kadar kolay mıdır ? üstelik bir yabancı böyle elini kolunu sallaya sallaya gidip silah kuşanabilir mi? Bu kadar basit mi ??

Öyleyse vay halimize, zira, ortada yerli yabancı manyak çok....

Arkadaşlar, av malzemesi dediğiniz tüfekler, tekliler, çifteler, süperpozeler, pompalılar aslında özellikle yakın mesafede en feci öldürücüdürler, bilesiniz ki bu mesafelerde tabancadan, normal tüfekten daha da kesin olarak hedefi bulurlar, zira içinde onlarca saçmalar olan ve pek çok çeşitleri bulunan fişek atarlar ve o bunlar etrafa bir miktar dağılarak hedefe gittiğinden isabet oranı çok yüksektir.

Üstelik ne gariptir ki bu silahlar, Mercan, Sirkeci falan gibi yerlerde bir çok dükkanda vitrinlerde sergilenir, doludur bunlardan, sadece bunlar da değil daha pek çok kuru sıkı, replika, vs. silahla beraber..... Bir turist bu kadar kolay alıyorsa, vatandaşlarımız da kolaylıkla alabilir.... Hele hele internet üzerinden nasıl kolaylıkla temin edilebileceğini tasavvur bile etmek istemiyorum.

Yahu   sigarayı , içkiyi sakladık, onları en  azından belli bir yaşın altındakilerin erişemeyeceği yerlere  koyduk ( bence  iyi  de oldu ) ama insan hayatını doğrudan ilgilendiren bu gibi silahları nasıl olur da manyakların iştahını kabartan biçimde vitrinlerde sergileriz... Nasıl olur da bu kadar basit ulaşılabilir...

Umarım bir çare bulunur, bir önlem alınır.

Salı, Temmuz 19, 2011

Olimpos'ta gece sahil yasağı

Haber CNN Turk' ten

Kumluca Kaymakamlığı, "Gece sahilde içki içiliyor. İçki içen ve sarhoş olan yurttaşlar bölgede ateş yakıyorlar. Bu da bölge için güvenlik zaafı oluşturuyor" gerekçesiyle, Antalya Olimpos'ta tatil yapan yurttaşların gece 22.00'den sonra sahile gitmelerini yasakladı.

Cumhuriyet gazetesinden Selda Güneysu imzalı habere göre, Antalya Olimpos'ta, sahilde, yurttaşların gece saat 22.00'den sonra yürümeleri, oturmaları artık yasak.

Kumluca Kaymakamlığı, "Gece sahilde içki içiliyor. İçki içen ve sarhoş olan yurttaşlar bölgede ateş yakıyorlar. Bu da bölge için güvenlik zaafı oluşturuyor" gerekçesiyle, yurttaşların saat 22.00'den sonra sahile gitmelerini yasakladı.

Yurttaşlarsa uygulama karşısında şaşkın ve tepkili. Yurttaşlar, 22.00'de sahilde yürüyüşe çıktıklarında ya da dinlenmek amacıyla sahil kenarında oturduklarında jandarmalar tarafından uyarılıyor. Kumluca Kaymakamlığı "yasağı" doğruladı.

Yasağın, sabah 05.00'e dek sürdüğünü kaydeden yetkililer, böyle bir kararı şu gerekçelerle aldıklarını ifade ediyorlar:

"Bilindiği gibi Olimpos, antik bir kent, arkeolojik bir bölge. Şimdi o bölgede geceleri içki içiliyor. İçki içmek yasak değil ama insanlar sarhoş olunca o bölgede tehlike yaratıyorlar. Ateş yakıyorlar ve bu ateş, ormanlık alanların yanmasına neden oluyor. Ayrıca orada karetta karettalar var. O nedenle de yasak kararı aldık." 



Canlarım yahu, karetta karettalar, tarihi eserler için önlem almışlar içki için falan değil, ah be canım ah be...

Salı, Haziran 14, 2011

aman şimdi napıciim

Bakıyorum da iktidar partisine oy vermeyenlerde böyle bir hal var," ama şimdi napıciim"", "nasıl olur kimse oy vermedim diyor ama yüzde elli çıkıyor", "son içkilerimizi içelim bunlar onu da yasaklar", "artık bu memlekette yaşanmaz" daha neler neler...

Bir bezginlik, hani sanki dinci devrim olmuş da hafaganlar basmış bunları... Yahu bir kere yüzde elli falan da değilsiniz, hepi topu olsa olsa hadi biraz da torpille yüzde otuzu aşmazsınız.Zaten hiç bir zaman da fazlası olmadınız ki... Hadi kendimi de katayım bunun içine..... Olmadık ki....

Solun en kuvvetli oldığu dönemlerde de hiç bir zaman daha fazlası olmadı ki, kaldı ki bu yüzde 30 sadece solculardan da oluşmuyor, nispeten liberal, orta sağ, hani muhafazakar olmayan kesim de bunun içinde, o kesim ki AKP iktidar olmasın diye CHP ye falan oy veriyor.

Yani seçim neticesi aslında malumun ilami, o kadar. Evet muhafazakar bir nüfus yapısına sahibiz, bunun nedeninin sosyolojik pek çok açıklaması var. Evet sopa altında yaşamayı seviyor, bir kısım halkımız, evet ortamızdan yarılsak demokrat falan değiliz, lider sultası altında yaşamaya bayılırız....işte bu halkın seçimi de bu olur... Hayır hayır, yukarıdan bakan bir görüş değil, bu olsa olsa bir seçilen yaşam tarzı ile, güruh değil fert olabilmek, bir gruba değil kendine ait olabilmek herşeyden çok kendine güvenle ilgili....

Ben bu seçimlerle gelen iktidardan baskıcı, dinci bir yönetim beklemiyorum, elbette kendi hayat görüşleri meşrebinde faaliyet ve tasarrufları olabilir, geçmiş dönemden farkı olmaz, ama hani şu bizimkiler olan yüzde bilmem kaç, gene ve hala şarabı içerken ne olacak halimiz diye memleket kurtarır.

Unutmayın demokrasi sadece seçen yüzdelere bağlı değildir, muhalif de muktedir kadar önemlidir, sandıkta alınanın sandıkta iade edilebildiği müddetçe, muhalefet de her an iktidar olabilecek kadar durmaksızın faaliyet göstermelidir. Yaşam tarzınızı korumak istiyorsanız demokrasi şartları içinde faaliyet göstermekle yükümlüsünüz.

Unutmayın, iktidarları belli görüşlere değil de liderin karizmasına bağlı olanlar, o liderin varlığı ile hayatta kalırlar. Bunun örneği pek çoktur. Üç kere değil beş kere de gelseler bir gün giderler....

Pazartesi, Haziran 13, 2011

Yarış

Sevgilim bebeği uyutmaya çabalarken bendeniz de elimdeki ikinci kadeh şarap ile, artık umarsızca TV'ye bakarken Ali Tikveş telefon etti, "yahu" dedi "şu kanalda F1 yarışı var, senin Kanada'da ne acaip yağmur yağıyormuş, yarış yağmurdan durdu"... Bıkkın ifade ile seyrettiğim haber kanalını hemen değiştirip yarışa zapladım.


İlk defasında, kötü, çok yağmurlu ve soğuk bir havada gittiğim pek de sevmediğim Montreal'de gök adeta yarılmıştı.... Yarış durmuş canlı yayın neredeyse 4 saattir sürüyordu. 


Başını hiç görmediğim bir yerli diziyi, ortasından yakalamışcasına hemen adapte oluverdim olaya, sonra yarış tekrar başladı, Vettel isimli sürücü almış başını gidiyordu, kimse ona yetişemeyecek bir durumdaydı, saniyelerce önde idi, rakiplerinden bir olan Button ise bir çarpışma ile en son sıraya gerilemiş önünde bir sürü araba bulunmaktaydı...


Birinciliğini koruyan sürücü açık ara ile rahatça akıp giderken, Bottun en geriden gelerek yavaş yavaş bütün araçları geçti. Yarışın son bir iki  turunda ise ikinciliğe yerleşti. Son tura girerken, Vettel gene önde idi artık nasıl olsa kazanacak gibi görünüyordu, o sırada takım telsizinden Bottun'ın takım liderinin sesi duyuldu, "bu yarışı kazanabiliriz" nasıl yahu? dedim içimden, yarış neredeyse bitmiş adam tüm yarışı zaten hep önde götürmüş, performansı gayet iyi üstelik damalı bayrağa sadece bir, iki viraj kalmış.  


Button belki de riskleri de göze alarak gaza bastı, öndekinin dibine kadar girdi, bir virajı dönerlerken öndeki Vettel, arabayı hafiften kaydırınca bir anda öne geçti zaten iki viraj sonra da yarış bitti...


Demek ki neymiş ? hiç bir birincilik garanti değildir... Demek ki neymiş, birinci götürmek çok daha zordur.....Demek ki neymiş ? "mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var"....


Ya işte böyle dün gece F1 yarışı seyrettim.....

Cuma, Haziran 10, 2011

Yazılara ne oldu

O kadar pis ki ortam, koca koca adamların sözleri, adeta yarın el sıkışamayacakçasına, birbirinden nefret eden, tamamı ayrım dolu hesapca birleştiriciliğe oynanan. Hiç de yazmak istemez oldu canım...


Yok!!!  ben seninle aynı bağdan değilim efendi, ben nezaketsizlik, hınç, ihtiras, nefret, kin, öc alıcılığın bağından hiç olmadım, zaten senin için de bir ayrık otuyum ben, elinden gelse hemen yolar atarsın bağın kenarına.... hiç te sevmezsin beni, yaratılanı, yaradandan ötürü severim laflarını falan da gel külahıma anlat...


Heyhat! sonucu belli seçime gidiyoruz,  ben resmin tamamına değil de ufak ufak kazanımlara bakacağım, onlarla sevinecek ya da üzüleceğim. Aslında resmin tamamından ziyade ufak ufak kazanımlar da birilerini sinir edecek...


Hadi hayırlısı.


Seçimler bitsin gene yazarım...

Çarşamba, Mayıs 18, 2011

biraz ara

Biz çekirdek aile olarak biraz uzaklara gidiyoruz. 
İnsan memleketinden gidiyorum diye sevinir mi? valla bu pespaye ortamdan uzaklaşıp az birşey kafa dinlemek dürtüsü ile seviniyorum.
Bilirsiniz oturur yazarım buraya dertlerimi kendi görüş açımdan yansıtırım, elbette kendi açımdan doğrular ama genelde de evrensel hakikatlerden bahsederim.
Son günlerde ise ortamımız o derece gergin ki. Bence internete sansür koyacaklarına şu meydanlardaki koskoca adamların ağzına filtre koysunlar...
O kadar sıkılıyorum ki durumlara yazmak içimden gelmiyor...
Memleketin bir tarafında kan gövdeyi götürüyor, bazıları asker niye zaiyat vermiyor deme cesaretini gösteriyor, diğer yanında bir kısım ise kendilerine yeni verilmiş denizaşırı afyon olan survayvır izleyip saatlerce üzerine yapılan  yorumları izleyip, çarşamba gelse de sülüman seyretsem diyor... 
Biz çekirdek aile olarak kısa bir müddet te olsa uzaklara gidiyoruz. İyi de ediyoruz yetti gari..

Cumartesi, Mayıs 07, 2011

Anne

Hayatımdaki yepyeni anne,
Ne de güzel bir annesin, ne de tadına vararak annelik ediyorsun.
İçin kıpır kıpır, aklın fikrin evladına verebileceğinin en üstününü düşünüyor.
Ne de güzel seviyorsun, için akarak... Ne kadar da yakıştı sana annelik.. Hep iyiliklerini, sağlıklı ve düzgün adam olduğunu gör küçüğümüzün... 
Biliyordum zaten çok iyi bir anne olacağını, gelenin şanslı olduğunu.

Hayatımdaki biricik yepyeni anne, iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın
İyiki çocuğumuzun anasısısın....Laflar yetersiz .....
Seni çok seviyorum. 

Senin nezdinde tüm anaların anneler günü kutlu olsun.. 

Salı, Mayıs 03, 2011

Güle güle internet, güle güle özgür bilgi alma hakkı

Haber aynen CNN Turk'ten;

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nca (BTK) hazırlanan "İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar" 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek. 

 Bu uygulamayla kullanıcılar BTK'nın belirlediği 4 internet filtresinden birini seçmek zorunda bırakılacak. Filtreyi aşmak suç sayılacak. 

Filtre kıstasları ise tamamen BTK tarafından belirlenecek. Bu uygulama dünyada Çin, Küba, İran gibi internetin "tutuklu" olduğu ülkelerde kullanılıyor.

  Çin, Küba, İran kıstasında bir ülke olmak bize yakışır. Vatandaşın özgür bilgi alma hakkını " hayır! sen sadece benim istediğim bilgiye ulaşabilirsin; ben senin yerine karar veririm" şeklinde kullanmak her halde Başbakanınızın dediği ileri demokrasi olsa gerek, elhamdülillah bu günlere de vasıl olduk...

"kul" olarak yaşayan millete layıktır, hatta hiç internet olmamalıdır, hiç özgür basın falan da olmamalıdır. Hatta, tek parti olmalıdır, hatta, ömür boyu tek başkan olmalıdır, böylece ileri demokrasinin nimetlerinden huzur içinde faydalanılır, hamdolsun, hamdolsun.... 

Kanal falan olmalıdır... 

İyidir, iyii... 

NOT: haberin devamı için şurayı tıklayabilirsiniz : http://www.cnnturk.com/2011/bilim.teknoloji/teknoloji/05/03/internetin.olum.tarihi.22.agustos.2011/615303.0/index.html 

Perşembe, Nisan 28, 2011

Ne şanssız adam

Düşünün siz Kültür Bakanı'sınız, üyesi olduğunuz kabinenin başı bir san'at eserine "ucube" diyor.

 Emrediyor "Yıkın bunu !"

Yerel idare "şak" diye emri alıyor her işten önce "tak" diye yıkım ihalesi yapılıyor, heykelin yanına bir darağacı kuruluyor. Önce kafası alınıyor.

Ve yıkım devam ediyor..... Siz de o devletin Kültür Bakanı'sınız. Üstelik sol kökenlisiniz....

Allah kimseye böyle bir kader, böyle bir keder vermesin....

Ben olsam o dakika istifa eder hiç olmazsa tarih önünde "yapabildiğim budur arkadaşlar" diyebilme fırsatına  kavuşurdum, ama koltuk şu seçimlere sayılı gün kalmışken bile hala çok tatlı demek ki... Bakalım bakan eğer seçlirse yeni kabinede de yerini aynen alacak mı????

Ama şu anki durumuna vah ki ne vah... 

Cuma, Nisan 22, 2011

Yok deve

Yahu, şöyle bir bakıyor musunuz? haberlere, TV'lere, gazetelere falan....
Etrafta olan bitene, duyduklarımıza, gördüklerimize, herşeye... herşeye...

Rahatsız, huzursuz, keyifsiz, hep kavga halinde bir millet olduk iyice.

Araba ile yan yoldan çıkıyorsunuz, soldan gelen öyle bir geliyor ki, sanki size çarpacak, hani atik davranır yola girerseniz, sizin arabaya bir kaç santim kala aniden duruyor, yani "lan ben sana yol vermezdim ama" "hatta bir dokusam ne rahatlıyacağım" edasıyla. Üstelik suratta binbir küfürler eden bir ifade...

Saygısız, hazımsız, gün geçtikçe iyi niyetten yoksun bir millet olduk....

Amerika'lılaştık desem değil, Avrupa'lı hiç değiliz, Asya'lılığın o mağrur sakin duruşu da yok, Akdeniz'liliğin, o efe duruşu da değil bu, eskilerin tabiri ile bir hercümerç, özellikle bu son 8-9 yılda gittikçe dibe vuruyoruz insanlık açısından...

Aslında durumumuz şudur : Deveye sormuşlar, boynun neden eğri diye; nerem doğru ki demiş....

Bloglar açılmış diye duydum, doğru mudur? 

Çarşamba, Nisan 20, 2011

biz istesek....

"Biz istesek bunların karşısına 5 bin 10 bin genç koyarız ama ......"

Aması mı var?  demek ki isteseniz yaparsınız...
Demek ki aklınızda bunlar olabiliyor da yapmıyorsunuz.
Demek ki o akılda daha neler neler var...
Demek ki ileri demokrasi bu...
Bir demokratın değil söyleminde, aklında bile bulunmayacak şeyler bunlar...
Ben gene şu mısraı içimden tekrarlıyayım.
Mani oluyor halimi takrire hicabım 


Perşembe, Nisan 14, 2011

Ağzım var konuşurum

Ağzım var konuşurum, her istediğime, kendime göre, ortam koşullarına göre ayarlanıp istesiğim lafı ederim.
Kağıttan okursam gene biraz daha insaflıyımdır, ama hazırlıksız olursam ağzıma geleni söyleri. 
Zira ben ne dersem o olur arkadaş.... 
Hele eşe dosta havalanacaksam o zaman ağzımın hiç ayarı olmaz, Allahtan  beni binleyen eş dost ta hemen benimle gaza gelir, gaza gelmeyenler saldığım korkudan tırsıp susar..
Hiç düşünmem söylerim, sonrası allah kerim, gerekirse ben onu kastetmemiştim falan der kazı çeviririm..
İcap ederse göz yaşı dökerim gene istediğimi söylerim...
Küfüre benzer laflar bile ederim hiç umursamam ...
Çevremde beni bozacak adam olmadığından daha da rahat gürlerim hamdolsun... 

Canımı sıkmayın bak fena yaparım haaaa... 

Cuma, Nisan 08, 2011

Gene bir şampiyonluk hikayesi bu defa Türkiye'den.

Haber CNN Turk'ten, okuyun da şaşırın ( yooo şaşırmayın zaten bildiğiniz birşey bu)

Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI), Türkiye'deki "basın özgürlüğü" ile ilgili yayımladığı basın açıklamasına göre Türkiye, 57 tutuklu gazeteci ile Çin ve İran'ı geride bırakarak, "gazeteci hapsi listesi"nde 1 numaraya oturdu.


(DHA) -- Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'ndan (AGİT) elde ettiği raporu yayımlayan IPI açıklamasında, "Türkiye, halen 57 gazeteciyi cezaevinde tutmaktadır. Bu sayıda tutuklu gazeteci dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Geçtiğimiz Aralık ayında liste başı 34'er tutuklu gazeteci ile Çin ve İran çekmekte iken Avrupa Birliği adayı Türkiye beş ay sonra bu sayıyı neredeyse ikiye katlamış ve ülkenin basın özgürlüğü taahhütleri ve demokratik imajının meşruiyeti konularında soru işaretleri yaratmıştır' görüşlerine yer verdi.

Hapsedilen gazeteciler arasında, hükümeti devirmeyi amaçlayan silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener'in de bulunduğuna değinen IPI, AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovic'in Türk yetkililere çağrıda bulunarak ülkedeki medya meşruiyetinin AGİT basın özgürlüğü taahhütlerine uyumlu hale getirilmesini istediğini bildirdi.

IPI açıklamasında, "Dunja Mijatovic, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na bir mektup yazarak, yapılan bu araştırmanın medyada meşruiyet reformunun gereksinimine işaret ettiğini vurgulamış ve bunun gerçekleşmesi için destek önerisinde bulunmuştur" dedi.

Türkiye'de, gazetecilerin hapis cezalarına çarptırılmaları ile sonuçlanabilecek tahminen 700 ile 1000 adet dava bulunduğuna dikkat çeken IPI, Mijatovic'in "Sadece bu davaların sayısı Türkiye'de gazetecilik yapmayı belirleyen yasa maddeleri hakkında son derece önemli sorulara yol açmaktadır. Bu da hapishanede bulunan gazeteci sayısının artmasından duyulan kaygıyı daha da artırmaktadır" şeklindeki saptamalarına yer verdi.

IPI, Mijatovic'in hazırladığı raporda, hükümetlerin terörle mücadele gereksinimleri olduğu, ancak ulusal güvenlik olgusunun basın özgürlüğünü kısıtlamak için dayanak olarak kullanılmaması gerektiğinin altının çizildiğini vurguladı.

Raporda, tutuklu gazetecilerin çoğunun Terörle Mücadele Yasası ya da TCK'nın "belli amaçlarla silahlı örgüt kurmak", "yönetmek ya da üyesi olmak" suçlarından tutuklu bulundukları bildirildiğine değinen IPI, raporda savcıların son derece uzun hapis cezaları istediklerinin de belirtildiğini dile getirdi.

Açıklamada, IPI Yönetim Kurulu Üyesi ve IPI'ın Türkiye Ulusal Komitesi başkanı Ferai Tınç'ın, “Bu gazeteciler Türkiye'nin anti-terör yasası nedeniyle içeridedirler. Bu yasa Türkiye'de basın özgürlüğünü tehdit eden bir yasa haline dönüşmüştür. Araştırmacı gazeteciler bu yasanın tehdidi altındadır. Biz bunu kabul edilemez buluyoruz. Hükümetten bu yasayı değiştirmesini istedik ancak maalesef hükümet profesyonel gazeteci kuruluşlarının sesini dinlememektedir" sözlerine de yer verildi.

IPI Direktörü Alison Bethel McKenzie'nin, “Doğu ile batının kesişme noktasındaki Türkiye kültürel mirasa sahip başlıca bölgesel güçtür. Ülkenin bu köprü rolü IPI yıllık Dünya Kongresinin 2007 yılında İstanbul'da yapmasını sağlamıştır" sözlerine de yer veren IPI, McKenzie'nin 'Türkiye'nin tarihinden uzaklaşarak dünyada hiçbir ülkede olmadığı kadar fazla sayıda gazeteciyi hapse atması kendisine zarar vermektedir. Türk hükümetinden basın özgürlüğüne saygı göstermesini ve işlerini yaptıkları için tutuklanan gazetecileri serbest bırakmasını talep ediyoruz" dediğini bildirdi.


Yurdumuz son sekiz hatta dokuz yılda bir sürü şampiyonluklar, liderlikler, eş başkanlıklara sahip oldu, İşte benzin fiatından sonra birinci olduğumuz bir konu daha, şampiyonluğumuz "hayırlara vesile olsun" amiiiin!!

Salı, Nisan 05, 2011

rekorların takımı cim bom

Cimbom'luyuz ya, gene rekor kırdık ; nasıl mı ???  :

Süper Lig'de tarihinin en kötü sezonunu geçiren GS, aldığı yenilgilerle Türk futbol tarihine de geçti.

Ligde bu sezon 14'üncü yenilgisini 3-0'lık skorla Antalya deplasmanında alan Cim Bom, bitime yedi hafta kala üç büyükler içerisinde bir sezonda en çok yenilgi alan takım rekorunu kırdı.

Galatasaray, ligde önceki hafta sahasında Fenerbahçe'ye 2-1 yenilerek, ezeli rakibinin bir sezondaki 13 maçlık yenilgi rekorunu egale etmişti.

Üç büyük İstanbul takımından Fenerbahçe 1987-1988 sezonunda toplam 13, Beşiktaş 1997-1998 sezonunda 12 yenilgi almış.

Oleeeey oley oley oleeeey, şampiyoooon cim bom boooom... 

ULAN !

Hiç yakışmadı sayın Baykal, sokaktaki adam bu tür hitaplarda bulunabilir ama siz ?  hayır....

Özellikle refikinizin bu tür davranışlarını nasıl kınıyorsam sizin de bu davranışınızı aynı şekilde kınıyorum..

Anladığım kadarı ile geri adım atmışsınız bugün ama iş işten geçti laf bir kere ağızdan çıktı...

Seçim meçim deyip sakın bir daha yapmayınız... Efendiliğimizi bozmayalım, halkın en çok sükünet ve huzura ihtiyacı var....

Pazartesi, Nisan 04, 2011

Bu kanunla, "Özel hayatın gizliliği suçları fiilen ortadan kalkacak"

Haberi Milliyetten okudum, genelde de her sitede aynı yazı var ama ben size ulaştırayım. Haberiniz olsun da ayağınızı denk alın.. Hatta allah hepimizi korusun ....


TBMM’ye gelen tasarı yasalaşırsa, bir internet sitesinde bir kişi hakkında yüklenecek bütün bilgiler haberleştirilebilecek. Hukukçular, buna, “Kişiye bir kez daha zarar verilecek. Kişi itibarsızlaştırılacak. Özel hayatın gizliliği suçları fiilen ortadan kalkacak” gerekçesiyle karşı çıktı

Yasadışı dinlemelerin önlenmesi ve gazetecilerin soruşturmaları haberleştirmeleri nedeniyle ceza almasının engellenmesi amacıyla çıkartıldığı belirtilen, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek TBMM Genel Kurulu’na sevk edilen tasarı yasalaşırsa, özel hayatla ilgili bilgilerin haberleştirilmesi suç olmaktan çıkacak.

İsmi bile bilinmeyen bir internet sitesine, bir kişi hakkında yüklenecek bütün bilgiler, burada ifşa edildiği gerekçe gösterilerek istenildiği gibi haberleştirilebilecek. Tasarının, ifşa ile ilgili bölümünün gerekçesinde, bu konuda hiçbir açıklayıcı bilginin yer almaması dikkati çekti.

NE GETİRİYOR?

Tartışılan tasarıda, şu düzenlemeler yer alıyor:
- TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek tasarı, TCK’nın yasadışı dinlemelerle ve adil yargılamayı etkilemeyle ilgili maddelerinde değişiklik öngörüyor.
- Tasarı ile özel hayatın gizliliğini ihlal, yasadışı dinleme cezaları artıyor.
- Buna karşılık tasarıda, özel hayatın gizliliği konusunda endişe verici çok sayıda düzenleme bulunuyor. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçları için “bu fiillerin hukuka aykırı olarak işlenmesi” kriteri getiriliyor. Tasarının gerekçesinde ise istihbarat faaliyeti çerçevesinde, hakkında suç isnadı bulunmayan kişiler arasındaki telefon konuşmalarının dinlenmesi ve kayda alınmasının suç oluşturmayacağı ifade ediliyor.

Gerekçede, bu kayıtların, soruşturma sonunda iddianameye konularak kamuya açık hale getirilmesinin de suç oluşturmayacağı vurgulanıyor. Bu durumda, hem suç işlemiş kişilerin özel hayata ilişkin konuşma ve bilgilerinin iddianamelere girmesi, hem de istihbari dinleme sonunda konuşmaları kayda alınan ve hakkında suç isnadı bile bulunmayan kişilerin konuşmalarının yayımlanması suç oluşturmayacak.

HABERLEŞME KOLAYLIĞI

- Tasarıyla özel hayata ilişkin görüntü veya seslerin ifşası, 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılıyor ancak ifşanın hukuka aykırı yapılmaması halinde ceza verilmeyeceği belirtiliyor. Tasarının gerekçesinde de kayıtların iddianameye girmesi “hukuka uygunluk” kriteri olarak gösteriliyor. Bu da özel hayata ilişkin görüntü veya seslerin iddianamede yer alması halinde istenildiği gibi haberleştirilebileceği sonucunu doğuruyor.

BİR KEZ İHLAL YETERLİ

- Tasarıya göre, haberleşme ya da özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edilen kayıt, bir kere ifşa edilmişse, sonradan haber yapılması suç oluşturmayacak. Haber verme sınırları aşılmaksızın ifşa edilen yasadışı dinleme ya da görüntü haber yapılabilecek. Yasadışı dinleme kaydı, seks kaseti ve benzeri yasadışı materyallerin tamamı, herhangi bir siteye yüklendikten sonra haberleştirilebilecek.

AÇIKLAMA YAPMAK SUÇ

- Yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs suçunun kriterleri değiştirildi. Buna göre, “gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek için yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs” ceza nedeni olacak.
Mevcut düzenlemede ise taraflardan biri lehine veya aleyhine karar çıkartmak etkilemeye teşebbüs suçunun unsuru sayılıyor.

ÖZEL HAYATIN İFŞASI ŞU ANDA DA YAPILIYOR

Deniz Baykal’ın Avukatı Muzaffer Yılmaz: ’Tasarının yasalaşması halinde özel hayatın ifşası, iddianameye giren konuşmaların, dinlemelerin haber yapılması ve görüntülerin yayınlanması suç oluşturmayacak. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Yılmaz şu yanıtı verdi:
“Bu şu anda zaten yapılıyor. Yani bundan dolayı sadece gazetecilere ilişkin tazminat davası çıkıyor. Yargıtay, zaten basın özgürlüğü anlamında çok geniş yorumluyor. Tazminat davalarında da ceza davalarında da öyle. Kanun metnini gördükten sonra değerlendirmek daha doğru olur. Çıksın, kanunlaşsın ondan sonra daha detaylı değerlendirmek mümkün olur.”

OYSA; AİHM’NİN KARARI ÖZEL'İ KORUYOR

İtalyan Sosyalist Partisi lideri ve bir dönem başbakan olan Benedetto (Benito) Craxi hakkında 1994’te “Temiz Eller” operasyonu kapsamında çok sayıda dava açıldı. Craxi, bu süreçte Tunus’a kaçtı. İtalyan polisi Craxi’nin tüm görüşmelerini dinledi. Telefon kayıtları, savcılık tarafından mahkemeye delil olarak sunuldu. Savcı, bu telefon kayıtlarının bir bölümünü duruşmalarda da okudu. Bu kayıtlar basına da yansıdı. 1998’de 4 yıl ceza alan Craxi, yayımlar nedeniyle AİHM’ye başvurdu. Craxi, özellikle özel görüşmelerinin dava dosyasına konulmasının hak ihlali olduğunu savundu.

2000’de Tunus’ta yaşamını yitiren Craxi’nin AİHM’deki davasını ailesi sürdürdü. AİHM, davayı 2003’te sonuçlandırdı.

Kararda, Craxi davasında, basında çıkan bazı telefon görüşmelerinin tamamen özel nitelikte olduğu, suçlamalarla ilgisinin bulunmadığı ya da çok az ilgisinin bulunduğu anlatıldı. Konuşmaların yayınlanmasının “sosyal ihtiyaç”la ilgisinin olmadığının vurgulandığı kararda, “Başvurucunun haberleşmesine saygı hakkına yapılan müdahale orantılı değildir” denildi.

Kararda, görüşme tutanaklarının duruşmada okunmasının hukuka uygun olmadığı vurgulandı ve İtalya, Craxi’nin ailesine 6 bin euro tazminat ödemeye mahkum edildi. 



Yahu bu arada "Deniz Feneri" soruşturması ne oldu haberi olan var mı




Cuma, Mart 25, 2011

Nasıl iştir anlamadım

Ben anlamadığım için anayasaya başvurdum

Baktım 25. madde şöyle diyor


VII. Düşünce ve Kanaat Hürriyeti
Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.



sonra 26. madde şöyle demekte


VIII. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.


e o zaman nedir bu?

Pazar, Mart 13, 2011

Büyük Balık meselesi

Hiç sevmedim, belden aşağı muhabbet, hem de kalbur üstü mevkilerde....
Hicap duyuyorum,
Layığımız bu mu?
Evet bu;
Zira bayılıyor halkım bu bayağılıklara,
O nedenle de her zaman rağbet görüyor
Bu iğrenç muhabbet,
Neymiş büyük balıkmış falan,
Koskoca adamların telaffuz edilmesi bile tiksinç
Sözde muhabbetleri,
Hangi partiden olursa olsun,
Ne avam ne basit ne çirkin muhabbetler
seçim sathı maili bunlara mı layık?
yok yok olamaz....
Ben büyük balık diye,
Artık olmayan torikleri, kofanaları bilirim,
Ulan balık keyfimi de piç ettiniz
Yazıklar olsun.....

Salı, Mart 08, 2011

bloglar neden kapatılır??

Benim gibi bilgisayar kullanma fakiri olan biri bile bloga ulaşabiliyor, demekki blog falan kapatılamıyor, peki bu tümüyle kapatma neden, gerçekten de bir TV platformu, maç yayınları istismar ediliyor diye mi kapattırdı bloglşarı, yoksa bu kapatma siyasi olarak ta birilerinin işine mi geliyor????

Her neyse, hepimizin çok önemli bir fikir beyan etme imkanımız ortadan kaldırıldı ya da en azından kaldırıldığı düşünülüyor. Yurt dışından istediğim gibi girebiliyorum elbette yurt içinden de...

Ne mi yaptım, malum platforma olan üyeliğimi iptal ettirme yoluna gittim b,irini en kısa zamanda yapacak ve en azından biraz rahatlayacağım.... Diğerini maalesef kapatamıyorum meğerse o mukavelede yıl boyunca kullanacağımı kabul etmişim. Yapılacak şey platformu izlememek ve de her gün telefon ederek çok daha fazla imkanlar vaad eden diğer digital platforu izlemek...

Ama işin siyasi yanını hiç de yabana atmıyorum... Bakalım daha ne gibi şeylerle karşılaşacağız. George Orwell okurduk bir vakitler hayretle meğer gerçek olabiliyormuş....

bloglar neden kapatılır??

Benim gibi bilgisayar kullanma fakiri olan biri bile bloga ulaşabiliyor, demekki blog falan kapatılamıyor, peki bu tümüyle kapatma neden, gerçekten de bir TV platformu, maç yayınları istismar ediliyor diye mi kapattırdı bloglşarı, yoksa bu kapatma siyasi olarak ta birilerinin işine mi geliyor????

Her neyse, hepimizin çok önemli bir fikir beyan etme imkanımız ortadan kaldırıldı ya da en azından kaldırıldığı düşünülüyor. Yurt dışından istediğim gibi girebiliyorum elbette yurt içinden de...

Ne mi yaptım, malum platforma olan üyeliğimi iptal ettirme yoluna gittim b,irini en kısa zamanda yapacak ve en azından biraz rahatlayacağım.... Diğerini maalesef kapatamıyorum meğerse o mukavelede yıl boyunca kullanacağımı kabul etmişim. Yapılacak şey platformu izlememek ve de her gün telefon ederek çok daha fazla imkanlar vaad eden diğer digital platforu izlemek...

Ama işin siyasi yanını hiç de yabana atmıyorum... Bakalım daha ne gibi şeylerle karşılaşacağız. George Orwell okurduk bir vakitler hayretle meğer gerçek olabiliyormuş....

Bloglar neden kapatılır,

Benim gibi bilgisayar kullanma fakiri olan biri bile bloga ulaşabiliyor, demekki blog falan kapatılamıyor, peki bu tümüyle kapatma neden, gerçekten de bir TV platformu, maç yayınları istismar ediliyor diye mi kapattırdı bloglşarı, yoksa bu kapatma siyasi olarak ta birilerinin işine mi geliyor????

Her neyse, hepimizin çok önemli bir fikir beyan etme imkanımız ortadan kaldırıldı ya da en azından kaldırıldığı düşünülüyor. Yurt dışından istediğim gibi girebiliyorum elbette yurt içinden de...

Ne mi yaptım, malum platforma olan üyeliğimi iptal ettirme yoluna gittim b,irini en kısa zamanda yapacak ve en azından biraz rahatlayacağım.... Diğerini maalesef kapatamıyorum meğerse o mukavelede yıl boyunca kullanacağımı kabul etmişim. Yapılacak şey platformu izlememek ve de her gün telefon ederek çok daha fazla imkanlar vaad eden diğer digital platforu izlemek...

Ama işin siyasi yanını hiç de yabana atmıyorum... Bakalım daha ne gibi şeylerle karşılaşacağız. George Orwell okurduk bir vakitler hayretle meğer gerçek olabiliyormuş....

Cuma, Şubat 18, 2011

Boşver Ampulü Güneş Patlaması bugün dunyayı etkileyecek

Başım derde girmesin diye salık verildiğinden, biraz havadan, sudan, güneşten, aydan yazayım bari.  Haber CNN Turk 'ten,


Bilim adamları, Güneş'te meydana gelen üç ayrı patlamanın etkilerinin bugün Dünya'ya ulaşmasını bekliyor. 

"Koronal kütle atımı" denilen bu patlamalar, Dünya'nın manyetik kalkanına şiddetle çarpacak.

Patlamanın yaratacağı elektromanyetik etkiyle enerji ve iletişim sistemlerinin büyük zarar görebileceği söyleniyor.

Kuzey ışıklarının kutupların normalde olduğundan daha güneyinde, İngiltere'nin de kuzey kesimlerinde gözlenebileceği belirtiliyor.

Ancak havanın bulutlu olmasının görüş mesafesinin etkilenebileceğine dikkat çekiliyor.

Çin devlet medyası da kısa dalga radyo iletişiminde sorunlar yaşanmakta olduğunu bildirdi.

'Güneş uykudan uyanıyor'

1972 yılında Güneş'teki patlamalarla oluşan bir jeomanyetik fırtına, ABD'nin Illinois eyaletinde telefon iletişiminin kesilmesine yol açmıştı.

1989 yılında da başka bir fırtına, Kanada'nın Quebec eyaletinde 6 milyon kişinin elektriksiz kalarak karanlığa gömülmesiyle sonuçlanmıştı.

Araştırmacılar, Güneş'in uzun yıllar sessiz kaldıktan sonra yeniden uyanmaya başladığı görüşünde birleşiyor.

Güneşin 11 yıllık bir aktivite döngüsü var. Bu, çok sıcak, manyetik bir plazma olmasından kaynaklanıyor.

Bu manyetik alandaki hareketlilik artınca, enerji yoğunluğu da artıyor.

Güneş'te "dijital patlama" da denen dev ölçekli bir patlamanın ise 2013'te yaşanabileceği düşünülüyor.

Sonuncu büyük patlama 150 yıl önce 1859'da olmuş, telgraf haberleşmesi büyük ölçüde çökmüştü.


Yaa işte böyle. Çok daha sıkı başka bir güneş patlaması ise dünyadaki tüm yaşamı sona erdirebilir. O zaman bu ihtiraslar da adamın .... kaçar .

Salı, Şubat 15, 2011

Aman yazma ne olur ne olmaz....

Ateş olsam cürmüm kadar yer yakarım, yazsam ne olur yazmasam ne olur, benim ki burada yazarak bazen içimdeki politik dertleri paylaşmaktan ibaret...

Son olaylardan sonra "bak" diyorlar, " yanlış anlaşılır yazdıkların, valla sen de gidersin, hiç birşey yapamayız"....

Yahu ben acizane sıradan bir vatandaşım ne politikacılarla ve gazetecilerle ne çoktan emekli olmuş bir iki akrabam hariç askerlerle ahbaplığım yok. Kendi kendime esip gürlüyorum o kadar....

"Yoook ! yok! diyorlar ne ne lazım çoluğun çocuğun var, öyle aklına geleni deli deli yazma"...

Buralara kadar mı geldik.....

Neler oluyor bize, bu kamplaşma neden....

Peki yazmıyacağım, ben de bundan sonra tarihle ilgileneceğim. Mesela Balkan savalarındaki genel durumu ve Osmanlıyı, Kapitülasyonları; 1950' lerde Amerika'daki McArty dönemini, mesela 1920 lerin sonunda itibaren Almanya'yı aynı dönemde İtalya'yı, tarihsel politik ve siyasi olarak Sovyet Rusya'yı irdeleyeceğim, sadece tarih bilgilerimizi tazelemek için...

Araya da bir iki anı, hatıra gibi şeyler ohhh be ne rahat.... Tamam, anladım anladım, peki !!! 
 

Perşembe, Şubat 03, 2011

Heykel

Heykellerin yıkılması gündeme geldi, tam bununla uğraşalım ve de bu konuşu kaşıyalım derken, Mısır'da olaylar patlak verdi, o arada DJF öldü, iki günde konular ve ilgi alanları değişti.

Başbakan, Mısır'daki göstericilere Amerika'dan icazet alıp, en geniş müsamahasını gösterirken, Ankara'da masumca yürüyen işçilere biber gazı ve su püskürtülüyordu....

Peki heykel ne oldu, nicedir hali, bildiğiniz gibi, Kars belediyesi, kendine derhal görev çıkartarak "şak" diye yıkım kararı aldı, kararın alınmasında belediye meclisinin MHP'li üyeleri de "evet" diyerek ne olduklarını gösterdiler. Demek ki onlarında pek farkı yok birilerinden.

Haaa heykeli beğeniyor muyum? bu benim meselem beğenirim,beğenmem ne kimseyi rahatsız eder ne de oradan kaldırtır, ama devlet heykele "ucube", "içine tükürürüm" falan gibi şeyler söylerse bu çok şey ifade eder.

Biz nice halk tarafından seçilerek gelmiş hükümetler biliyoruz ki şehir meydanlarında kitaplar yaktırtmıştır 1930 larda...

Heykellerin yıkılması son derece nahoş bir hadisedir, çok çirkindir, bakalım ne olacak..... Hayret ettiğim korkudan sinmiş sanatçı takımının tek vücut olamamasıdır, bilseler ki böyle giderse sıra onların ucubelerine de gelir birgün....

Haaa sırada başkanlık sistemi var...... onu da yazacağım bir ara. 

Pazartesi, Ocak 31, 2011

Kuzey Afrika'da demokrasi meselesi

Şimdi, ortada gene bir ortaoyunu sahnelenmekte, sözde, mesela Mısır'da Hüsnü Mübarek gidince birden demokrasi gelecekmiş. Buna inanmak için alık olmak lazımdır, elbette bu Hüsnü'nün tarafında olmak mümkün değil, ama gelecek olan nedir?

Şüpheniz olmasın demokrasi değildir, gelecek olan içinde cumhuriyet, demokrasi vesaire lafları olan bir dinci iktidardır.

Yani bu defa gelecek olan iktidar, dinci bir rejimi ile orta sınıfın altında bolca taraftarı olan halk kitlelerini yönetecek şu anda var olan hafif medeni görünen orta sınıfı yokedecek ve İran tipi bir demokrasi ve hatta cumhuriyet gelecek.

Yani al birini vur öbürüne.

Al Baradey falan hikaye, çok iyi hatırlıyorum, 79'da İran'da komunistler ve solcular da devrimi desteklemişti sonra gördüler, yani devrim mevrim lafola berigele.... Eh ne diyelim mübarek olsun

Bakalım neler olacak....

Pazartesi, Ocak 24, 2011

18 yıl olmuş

Sevgili Ece Arar bugünkü bir tweet'inde demişki, "o gün doğanlar bu gün 2 ruhsata 5 silah alabiliyor"
Hepimiz yaşıyoruz 18 yıl geçti sonuç yok !

Pırıl pırıl bir aydın göz göre göre yitip gitti....

Uğur Mumcu kalleşçe katledileli bugün 18 yıl oldu...daha niceleri gibi...

Cuma, Ocak 21, 2011

Rakı reklamı

Rakı'yı sevmem, Rakı muhabbetini de, içenlerle aynı sofrada oturur şarabı tercih ederim, rakı sofrası çok uzarsa da sıkılırım.

Herşeyden önemlisi, buz gibi rakının sıcak bir meze ile yenmesi böylece yağın donması bana damak tadına aykırı gelir, o nedenle belki soğuk mezelerle ya da meyva ile içilmelidir benim için, elbette bu tamamen şahsi bir zevktir karşı düşüncede olanlara da saygım vardır. 

Bilirim ki apayrı bir geleneği göreneği vardır, saygı duyarım ama benim pek işim olmaz, fakat bugün size Rakı reklamı yapacağım.


Yeni düzenlemelere göre malumunuz artık rakı reklamı yapılırken yanına öyle balık, kavun, beyazpeynir falan koyamıyorsunuz, belki Boğaziçi resmi de koymak yasaktır onu bilmiyorum ama reklam bence son derece zekice hazırlanmış, buyurun..

Keyifli haftasonları, her nerede hazzediyor ve neden zevk alıyorsanız ...

Pazartesi, Ocak 17, 2011

ye yapsam ne yapsam bir hamak alıp sallansam ......

Ne yapsam ne yapsam
Bir hamak alıp sallansam
Kurtulur muyum bunalımdan
Hamakta sallansam

Ne kadar enteresan!..


Mazhar Alanson,  Hamak isimli güzel şarkısında böyle diyor.

Hani yaz olsa ben de  balkondaki emektar hamakta sallanacağım, belki de arınırım diye,oysa kış.

Üstelik bendeniz, çoğunluğun aksine, karanlık kış havalarından hiç rahatsız olmam, ama gene de her okuduğum, her duyduğum bir bunalım vesilesi....

Blogda yazayım diyorum, olmuyor, belki yazsam başıma dert alacağım, susuyorum.... 

Şöyle desem:

Ne yazsam ne yazsam,
Bir bilet alıp uzaklaşsam 
Kurtulurmuyum bunalımdam
Buralardan uzaklaşsam ....

Sevgiliye hadi diyorum toplayalım milleri falan gidelim,

Yeter ki biraz ara olsun,

Kısa da olsa bir yerlere gidelim, orada, Ucube fikriyatı olmasın, Alkol kişinin kendi derdi olsun, benim paramla yapılmış stadlar bir kişiye mal edilmesin, klüp başkanları ıslık çalarak protesto yaptığı için kameradan staddan attıracak adam avına çıkmasın, seçim geliyor diye birilerinin ağızının ayarı iyice bozulmasın.....

Yahu kardeşim boks müsabakalarında bile raundlar arasında dinlenme var oysa biz devamlı dayak yiyoruz biraz ara verip bunlar, bi kendine gelsin diyen yok, vur abalıya.... 

Kafam yazacaklarla dolu ve o kadar fazla ki lafım ama ben biraz susayım belki kurtulurum yoğurdu meşhur mıntıkadan.... 

Çarşamba, Ocak 12, 2011

mani oluyor halimi takrire hicabım

Mani oluyor halimi takrire hicabım,

İşittiklerim, gördüklerim, okuduklarım karşısında vallahi ,  
mani oluyor halimi takrire hicabım

Ayrıca bu sükûtum ikrardan geliyor,

Zira konuşsam o denli ağır kalır ki, Silivri yakın olur...

Rahmetli anacığımın "bir söz söylemeden ağzında dokuz kere dolaştır" lafındaki dokuz değil,  dokuz milyon ki susuyorum.

Allah sizi, nasıl bilirse öyle yapsın......

Pazartesi, Ocak 03, 2011

AKP Hanım Milletvekili'nin "acısı"


Mardin Belediyesi tarafından düzenlenen alternatif yılbaşı kutlamasında konuşan AK Parti Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, yılbaşı süslemesi yapan Mardinli esnafa sitem ederek, "Modernleşme adına özümüzü kaybediyoruz" dedi.

Şahkulubeş, "Benim bir acım var. Belki bazıları, biraz radikal bulacak ama bizdeki en büyük tehlike nedir biliyor musunuz? Bir modernizm havası ile bugünde de ben şehirde gezdiğimde bazı dükkanlardaki o süsleri gördüğümde üzüldüm. Çünkü biz modernleşelim diye özümüzü kaybetmememiz lazım. Ama ne yazık ki her geçen gün özümüzden biraz daha uzaklaşıyoruz. Özümüzü yakalama adına Mardin Belediyemiz'e böyle bir gecede Kuran-ı Kerimli açılışı yapılan bu program da duaların edildiği, ilahilerin söylendiği bir geceye vesile olduğu için tekrar Mardin adına teşekkür etmek istiyorum" dedi.

Zannederim mecliste de pek konuşma yapmayan bir Bayan Vekil kendileri, zira konuşması da pek akıcı değildi ve fakat, mübarek insan, birincisi sana ne, isteyen yılbaşını kutlar, istemeyen kutlamaz, hani partiniz demokrasi abidesiydi yoksa özleminiz kendi anlayışınızın amir olduğu bir demokrasi midir? bizim ayan beyan gördüğümüz bazılarına göre de gizli ajandanız bu mudur.... Böyle bir hitap tam bir bölücülük değil midir? sen kutlama muhterem Vekil'im ayrıca istemeyen de kutlamak zorunda değil, ama kutlayandan sana ne? vah vah....ne büyük hoşgörüsüzlük...

Din üzerinden siyaset  neden?

Yoksa adını Meclis çalışmalarında hiç duymadığımız bu vekil hanımefendi,  acaba kendisini Başbakana ve bölgedeki seçmenlerine seçim yılında böyle mi hatırlatıyor?

İkincisi konuşma yaptığın kent  Hristiyan bir nüfusun müslümanlar ile huzur içinde yaşadığı yer onlar da şu sıralarda noeli kutluyorlar dolayısı ile katoliklere göre bu 24' ü ya da ortodokslara göre 5-6 ocak bayram günleri onlar da bayramlarını yapacaklar. Acaba bu vekil hangi ilden seçildiğini unutuyor mu ?

Bazıları, isterlerse yılbaşını kutlayacak, dinsel hiç bir anlamı yok, sadece bir takvimsel köşe başını kutluyorlar, özden kaçmakla ne alakası var, yoksa miladi takvime de mi karşısınız? .... Siz  Bayan Vekil, yılbaşı kutlaması dinsel bir kutlama değil bunu bilmiyor musunuz?

Sonra alternatif yılbaşı neden? neyin alternatifi ve neden? bu ayrışma çabası neden? adı neden alternatif ne oluyor yahu? Neden milleti birbirine düşürüyorsunuz ? .... Yazık....Hiç gerek yoktu... Ama haklısınız seçim yılına girdik artık her şey mübah... Tıpkı bir Bakan'ın, Cübbeli Ahmet Efendi ile resim çektirip onun cemmatine göz kırplası gibi...

Dileyen Kuran-ı Kerim'ini istediği zaman okur, Allah kabul etsin, kimin okuduğu da kendi bileceği meseledir, Allah ile kul arasında bir konudur,  reklam vasıtası değildir diye düşünüyorum... Dinsellikle hiç alakası olmayarak bir takvim dönümünde de isteyen de kutlama yapar, havai fişeği atar ağaç süsler ( ağaç süslemek Türk'lerin şaman olduğu zamanlarda da mevcuttur) .... Bu kadar basit, öz ile falan alakası yok. Eğer öz konusuna gelirsek iş çok karmaşık olur ki içinden çıkılamaz...

Neyse Vekil hanım, seçim yılında kendinizden bahsettirdiniz bakınız neredeyse tüm ülke sizin adınızı duydu, gerçekten de reklamın kötüsü olmaz....