Pazartesi, Temmuz 21, 2008

günlük notlar


Geçtiğimiz pazar günü, boğaz maratonu vardı, bir yazım hatası ( artık böyle diyeyim de ) ben giremedim, sevgili de içindeki mercimek kafa yüzünden giremedi. Katılan arkadaşlarımızla beraber oradaydık. Çok hoşuma gitti hem organizasyon hem katılanlar, orada gerçekten de keyif duydum, güzel şehrimle gururlandım. Seneye sevgili ile ben de katılacak bu keyfi yaşayacağız.
Aynı gün yaşadığım bir olay da bana biraz garip geldi. Maraton tüm hızı ile devam ederken biz de :( kahvaltı yapmak üzere House Cafe'ye ( ortaköy) gittik oldum olası House Cafe'leri severim, burada minik bir sezenişte bulunacağım, nefis bir pazar sabahı saat 10:00 cıvarlarında gittiğimiz için ortaköyde denizin dibinde oturamadık House Cafe'de zira o sırada bomboşl olan bu bölüm ancak 11:00 de açılıyormuş, yukarıda oturabildik, neden ki ?????
11:00 de gelen müşteri başka biri mi? daha fazla mı para bırakır, nedir anlamak mümkün değil.
Neyse masalar bildiğiniz gibi birbirine yakın, yanıöızdaki masa ile bizim aramızda kalacak şekilde adı görünmeyecek gibi katlanmış bir gazete duruyordu, eğilip oturan beye bu gazetenin kendisinin mi olduğunu sordum, hayır buyrun dedi, teşekkür ettim gazeteyi aldım, adını görünce gayrı ihtiyari bizim tarafa dönerken aaa bu imam gazetesi ben bunu okumam deyip yerine koydum, Yandaki bey "yoo dedi o bizden değil ,şu grubun", "iyi ya dedim o grupta onlardan değilmi, hatta gurubun başındaki kişi şu kişinin oğlu değil mi, bu nedenle okumuyorum " dedim, "çok ön yargılısınız" dedi ben de, " hayır dedim bu bir önyargı değil kendimce protesto ediyorum" işte burada vurucu sözü etti karşımdaki, " ama sizi kimse duymuyor" "olsun dedim ben kendimce tatmin oluyorum" ... "o zaman şunu okuyun" dedi, kendince karşıt olduğunu düşündüğü bence aynı düzenin başka görünümlü versiyonu olan bir başka gazeteyi uzatarak; geldiğim nokta şu demek ki hangi gazeteyi okumayacağımı hafif yüksek sesle bile belirtmem birilerini rahatsız edebilip, hiç tanımadığı insana müdahale ettirebiliyor. Demek geldiğimiz nokta bu. Ben gençken bazı gazeteleri elinde taşıma gafletinde bulunanlar (sağcı-solcu faketmez) vurulurdu. Umarım bir daha o günlere dönmeyiz. Umarım, umarım....

Yazar Nedim Gürsel'in soruşturmaya tabi tutulması hala bana enteresan geliyor. Elbette herhangi bir kimse ve gruba hakaret içeriyorsa diyecek lafım yok, zaten adalete aksetmiş bir konu bir şey söyleyemeyiz... Ama biz, bir de şuradan bakalım, mesela bazı camilerde, hocalar cemaate açık konuşmalarında, kendilerince mümin olmayanlar için, mesela başka bazı dinler, içki içenler, başı açık olanlar vs vs gibiler için açıkça "sapıklık, sapkınlar" vs gibi yakıştırmalar yapıyorlar, işte mümin sınıfına giremeyenler bunu dinleyip hatta kaydedip deseler ki şu arkadaş bizi açıkça sapkınlıkla itham ediyor o zaman imam arkadaş hakkında soruşturma olur mu, eh nede olsa sapkınlık olarak nitelenen davranışlar da toplumun belirli bir bölümünün inancı yada yaşam tarzı olabilir, üstelik hiç bir zararı dokunmayan fiillerdir.......

Demokrasi işte sesli düşündüm herhalde bana bişey olmaz bu yazıdan dolayı. Neyse bence herkez rahatça konuşmalı düşünmeli yazmalı açık hakaret içermedikçe de kimse bundan nem kapmamalı, zaten insanın belirli bir inancı varsa başkaları onu hiç ilgilendirmez kendi kendine bildiğini savunur ve yaşar, başkalarını mecbur etmedikçe de kimseye bir zararı olmaz.

Hepinize güzel mutlu, başarılı, keyifli, aşk dolu bir hafta olsun...

7 yorum:

Tanya's dedi ki...

Sevgili,

Hep dediğin gibi aslında birileri sesini cıkarabilirse ses coğalacaktır...bizim elimizden gelende sanırım sesin coğalmasını sağlamak..

Çoook

Ersin dedi ki...

Sevgili sesimizi çoğaltmanın tek yöntemi büyük Önder Atatürk gibi kendimize tam güveni olabilmektir. Ben iç sesimizin gücüne inanıyorum, ve o ses gerçekten de gürleyecektir, sakin olalım ve infiale kapılmadan bekleyelim bu memleket büyüktür, elbette ki politik alanda bir gelişim olacak ve en azından iyi bir muhalefet ve demokrasi içinde medeni ülke olma yolunda ilerlememiş yarım kalmayacaktır. Atatürk ilkelerinin de başında bu gelmekte

Taylan Sezginer dedi ki...

hocam,yavaş yavaş kazandaki istakozlar gibi oluyoruz...maalesef,maalesef...

Ersin dedi ki...

BArtoncuğum hiç üzülme, hiç öyle olmayacağız... gönlünü ferah tut

Verda dedi ki...

Bence sesin gayet de iyi çıkmış...Daha ne? Onu bile söyleyemiyebilirdin!!!! İyi ettin... Hata etmiş herif sesini duyurmuyorsun diyerek. Ona duyurmuşun ya...

Seneye double maraton - önce boğaz sonra avrasya!!!

Sebnem'den dedi ki...

hocam...bizler ve sen sesini gayet iyi duyuran vatandaşlarız..onlar sağırsa biz ne yapalım..

Ersin dedi ki...

verdacım, şembencim
evet efendice sesimizi duyurmaktan başka bir çaremiz yok