Çarşamba, Mart 31, 2010

referandum işleri

Neden gerçekleri herkes biliyor da söyleyemiyor, herşey öyleydi böyleydi lafları ile yapılıyor.
Hayır kimse gerçekleri söylemiyor, belki henüz tüm kaleler fethedilemediğinden böyle söylemek işe geliyor
Yani düşünüyorum Devlet Bakanı Hükümet sözcüsü ocak ayında diyor ki "anayasa değişikliği bu dönemde olmıyacak" e peki diyorsunuz, o arada birden bire referandumu düzenleyen kanunda değişiklik yapılıyor ve 120 günden 60 güne indiriliyor referandumun yapılma zamanı. Biraz aklı olanlar "hmm diyor gene birşeyler geliyor", sonra birden bire yeni anayasa paketi ortaya atılıyor.
Yahu kardeşim neden açık açık demiyorsunuz "kardeşim biz anayasayı istediğimiz gibi değiştireceğiz, bunun için de önce bize uymayan referandum madesini değiştireceğiz" hayır demiyorlar....
Yani ben bana yalan söylenmiş gibi hissediyorum. Bırak hissetmeyi biliyorum...
Aslında ben bile yalan söylüyorum, ben en başından bunları olacağını anlayacak yeterli basit bir akıl düzeyine sahibim...

Bir de şu konuya gıcık oluyorum eğer anayasadaki değişime karşıysam hemen bana şu yafta yapıştırılıyor, ne kadar anti-demoktatsın, sen askerlerin anayasasını mı istiyorsun.
Salak değilim elbette istemiyorum elbette bazı değişiklikler istiyorum ama bunu en geniş bir mütabakatla yapılmasını istiyorum gerçekten de demokratik olmasını istiyorum. Ortada tek bir partinin desteklediği paket var yahu.....
Eminim ki şu anda hükümet etmekte olan ve paketin tek sahibi bulnan partinin pek çok milletvekili bile tam olarak bilmiyordur ne olduğunu ama partinin başkanının emrine göre gidip hiç düşünmeden oy vereceklerdir ne kadar demoktaik ise.....

Asıl bir başka referandum faciasını ne zaman yaşayacağız biliyor musunuz, Cumhurbaşkanı seçiminde malumunuz daha önceki bir referandum ile artık cumhurbaşkanını halk seçeçecek demekki halkın %51 oyu ile dçilen cumhurbaşkanı olacak bu durumda seçilen kişi iktidar olan partiden bile fazla oy almış olacak... O zaman seçilen kişi hükümetler üstü bir vasıf kazanacak ve şimdiki gibi sembolik biri olmayacak haydi bakalım al başına derdi

Salı, Mart 30, 2010

ortaya karışık

Telaşlı AKP Anayasası tasarısı meclise gönderildi, her kesimce belli ki, bu anayasanın temel amacı AKP'yi kollamak ve kurtarmak, yeni seçilecek Cumhurbaşkanı'na ( kim olacağı malum ) daha geniş yetkiler vermek, arada da nane şekeri kabilinden maddeler var. Ufukta, referandum var referandumda red oyu çıkarsa bu defa gene standart hep bildiğimiz mağdur edebiyatı başlayacak ağlanacak sızlanacak biz istedik ama yapmadılaaaar ühhüüüüü denecek araya bir de başörtü tadı kattın mı tam bir seçim organizasyonu. Hayırlı işler....

Artık FB-GS maçları yapılmasın nasıl olsa her maçı FB kazanıyor bari sinirimiz bozulmaz... Şaka tabi bir Galatasaray'lı olarak Fener'lileri tebrik ederim.

Dün gece geç saatlerde uykum kaçtı TV'yi açtım zapladım biraz H/T kanalında bir zatı konuşurken gördüm, ses de kısık olduğunda ne konuştuğu anlaşılmıyordu, bu zatın bıyıkları seyreltilmiş uzun sakalı, başında da garip bir şapkası vardı, allah allah dedim herhalde bir ortodoks rahibi, sakalları ise mormonlara benziyor, sesi açtım, zat kadınların iz bırakılmadan nasıl kötekleneeğini yani onlara nasıl dayak atılacağını bahsetmekteydi. Peşinde ahahli olan hocaefendilerden biri... Hmmm durum anlaşıldı, reyting uğruna neler yapılıyor programı sunan şahıs ise hocam hocam diye sorular soruyor aslında yüzünde müstehzi ( alaycı) bir ifade de var ama gene de hocam hacaaam diye soruyor...neyse. Bu hocaefendi ekibine göre zaten kadın ikinci sınıf vatandaş, erkeğin arkasından yürüyen, mirastan hak alması arızalı, gerektiğinde de iz bırakmadan dövülebilen biri .... neyse yahu ben ne bilirim susayım oturayım...

Skandallarıyla gündemden düşmeyen İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, bu kez de Libya lideri Muammer Kaddafi'nin elini öptü. Geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'ne katılan tek Avrupalı lider olan Berlusconi'nin, Kaddafi'nin elini öptüğü görüntüler internete düşünce, İtalyan basını çılgına döndü. Şimdi ülkede "Kaddafi Papa mı ki Berlusconi elini öptü?" tartışmaları başladı.
Hahhhaaaayt bayıldım yahu hep bizimkiler fırça mı yiyecek fellahtan, biraz da İtalyan'lar el öpsün.... ( yok yok bizimkilerin arası iyi arkadaşla, baksanıza Libya bize vize'yi kaldırdı ohh ne güzel .. haa bu arada Yunanistan'a da bir ülke vize kaldırdı biliyor muydunuz neresi mi Amerika...)

Dünyanın en büyük atom altı parçacık çarpıştırıcısı olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısıyla yapılacak büyük deney için İsviçre'nin Cenevre kentinde bu sabah çalışmalar başladı. Deneyin başlamasının ardından bir hata sinyali alınması üzerine sistemler durduruldu. Yahu millet nelerle uğraşıyor biz nelerle ... neymiş, "kadınlar iz bırakmadan nasıl dövülürmüş"
Böyle devam edelim çok iyidir...

İyi haftalar hepinize

Pazartesi, Mart 29, 2010

Hap gibi Anayasa

Başbakan, Anayasa paketinin madde madde değil de, bir bütün halinde referanduma götürülmesi konusunda, "Tek tek oylama referandum mantığına aykırı" açıklamasında bulundu. Başbakan, paketin milletin huzuruna hazır olarak getirildiğini, "hap" gibi sunulduğunu söyledi.
Ne mantıksız düşünceler sahibi olanlar var, olur mu öyle her birini ayrı ayrı oylamak,
Birbiri ile alakalı olmayan bir sürü şeyi, bir defa da oylayacaksın ki mantıklı bir davranış sergile ey vatandaş...
Yani komprime hap şeklinde el değmemiş paketlerde halka arzedilmiş durumda seni yapacağın tek şey var o hapı yut....

Cuma, Mart 26, 2010

bir basın duyurusu

Dostum, Buket Uzuner'in bir basın duyurusunu paylaişmak istedim

BASIN DUYURUSU


BUKET UZUNER SANSÜRE KARŞI AÇTIĞI 1 TL’lik DAVAYI KAZANDI.YAZAR: ”SANSÜR HER SİYASİ GÖRÜŞE HAYIRSIZ VE UĞURSUZDUR!” dedi.


Buket Uzuner THY SKYLIFE Dergisi tarafından kendisine ısmarlanan MODA konulu dosya yazısının derginin Haziran 2009 sayısında bir paragrafının sansürlenerek kesildiğini okur mektupları ve Modalılar’ın tepkileri nedeniyle öğrendi. Bir semt monografisi olarak incelediği Moda’nın ‘iskele kafesine konan içki yasağının yüzlerce yıllık İstanbul hoşgörüsüne yakışmadığını ‘yazdığı paragrafın kendisinden habersiz kesilmesi nedeniyle kendisinin bu yasaktan habersiz olduğunu düşünen okurlar tarafından tepkiyle karşılanması üzerine SKYLIFE Dergi editörü de bu sansürü doğruladı.


Buket Uzuner, düşünce ve yazma özgürlüğü ile ilgili bu sansür olayına dikkat çekmek için ANKARA 4. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’ nde Av.Abdullah EGELİ vasıtasıyla açtığı 1TL’lik tazminat davasini 15.03.2010 Tarihinde kazanmış olup, Moda yazısı kararın kesinleşmesini takip eden 3 aylık bir tarihte sansürsüz olarak SKYLIFE dergisinde ve online olarak www.skylife.com sanal dergisinde yayımlanacaktır.

Perşembe, Mart 25, 2010

Gene anayasa meseleleri

Bir sürü maddenin birbiri ardına koyulup helsinin bir defada oylanması tabiricaiz ise şark kurnazlığı çağrışımı yapıyor.

Bir bakana demişler ki böyle olması ( o çok sözünü ettikleri) Venedik kriterlerine uymuyor,

Bakan da demiş ki ( mealen) "Haklısınız ama yemekte de sadece patates veya domates olmaz karıştırılırsa lezzetli olur".

Bu nasıl bir ifade anlamak mümkün değil, yani bu kadar basitmidir, bir devletin geleceğini etkileyecek ve de onun temel sözleşmesi olan anayasadan bahsetmek.....

Muhterem Başbakan' da diyor ki size "üçgün mühlet gelin katılın, yoksa meclise getiririm , herhalde bu girişim ileride "üç gün" anayasası, ya da "patates domates anayasası" olarak adlandırılacak..

Şimdi anayasa değişiklik paketi hazırlayan hükümet, uzlaşı sağlanamaz ve değişiklik Meclis'te kabul edilmezse, paketi referanduma götürecek. Velakin hükümet paketin madde madde değil, bir bütün halinde oylanmasını istiyor.

Venedik Komisyonu'nun 2006 tarihli Referandumlarda İyi Uygulamalar Kılavuzu'nun 30. maddesi ise, hükümetin bu kararına karşı bir uyarı niteliğinde.

Madde şöyle:

- "İçerik birliği" özgür oy iradesinin daha da önemli bir gerekliliğidir. Seçmenler, aralarında bir bağ olmayan farklı sorulara aynı anda oy vermek zorunda bırakılmamalıdır. 

- Seçmenin sorulardan birini desteklerken bir başkasına karşı olabileceği dikkate alınmalıdır. 

- Bir metinde yapılacak değişiklik, çok sayıda farklı unsuru kapsıyorsa, halka bir dizi soru sorulmalıdır. Ancak, özellikle anayasa gibi bir metnin tümden değiştirilmesi, tabiidir ki, sadece birbiriyle bağlantılı unsurlarla ilişkili olamaz. Dolayısıyla bu durumda, içerik birliği gerekliliği geçerli olmaz. 

- Bir metnin, bir dizi bölümünü içeren, kökten değişikliği tümden değiştirmeye eş sayılabilir; ama bu, farklı bölümlerin ayrı ayrı halk oyuna sunulamayacağı anlamına gelmez."

haydi hayırlısı, bakalım işine gelinde  Avrupa da  gelmeyince ne ola..... 

Çarşamba, Mart 24, 2010

Anayasa meseleleri

1982 kasım ayıydı, heyecanlıydım, 25 yaşındaydım, öğrenci olaylarının ayyuka çıktığı dönemde üniversite okumuş, 12 eylülü yaşamıştım, Anayasa oylamasında sandık kurulunda görevliydim.

Anayasa ile ilgili pek çok yorumlar duymuş dinlemiştim.

Neyse oylama yapıldı bitti bizim sandıktan 2 hayır oyu çıktı.... Sırtımıza asker silah falan dayamamıştı.... Gidilip oy verilmişti ve netice olarak 1.626.431         (%8.63) hayır oyuna karşılık 17.215.559 ( %91.37) evet oyu ile kabul edilmişti büyük bir ekseriyet kabul etmişti yani.... İlginçti herkes bu anayasanın olumsuz taraflarını da bilmesine rağmen sonuç böyleydi.

Hani bu günkü bazı siyasetçilerin söylemine uygun olarak halkın "milli irade" o gün öyle tecelli etmişti....

Askeri anayasa olarak adlandırılan bu metin üzerinde de pek çok değişiklikler yapıldı.

Şimdi bir partinin anayasası hazırlanıyor, hiç bir tartışma yapılmadan telaşla büyük bir aceleyle, biz yaptık oldu ile, toplumsal bir uzlaşı aranmadan üstelik tulum olarak geçirilmek istenerek......
o zaman muhtemelen eğer geçerse bu yasa bu defa da parti adı anılarak  falan filan anayasası olarak anılacak.

Maddeleri üzerinde konuşmak bile istemiyorum, bana deniyor ki ya hepsine oy vereceksin ya da hepsine yani alık bir halde oy vereceğim, parti taraftarıysam zaten bunlar ne dese doğrudur ne me lazım cehennemlik falan olmıyayım diye hiç düşünmeden basacağım evet oyunu, statüko diye adlandırdıkları "laik, sosyal hukuk devletine " gıcıksam gene hiç düşünmeden hatta maddeleri şrdelemeden gene evet diyeceğim.

Ya da bana bir grup maddeyi dayatıyorlar bazılarına belki evet desem de hayır diyeceklerim de çok diyeceğim.

Böyle bir dayatma olur mu ?

Daha çok konuşacağız çok....

Pazartesi, Mart 22, 2010

Anayasa meselesi

Siyasal Bilimler mezunuyum ben, bol bol anayasa dersi okudum, Mümtaz Soysal'dan, Erdoğan Teziç'ten daha nice nice önemli hocadan.
Öğrendiğimiz, anayasanın devletin temel sözleşmesi olduğudur.
Garipsediğim konu şu oldu, geçen gün İçişleri bakanı dedi ki, "anayasa paketinin için de sürprizler var, ama onları sonra söyleyeceğiz" .... Allah allaaaah yahu bir devletin bu denli temel meselesi olan bir konuda sürpriz olur mu ? Anayasa bir toplum sözleşmesidir hacım, partilerin seçim bildirgesi değil... Öyle sürpriz falan olmaz...
Bakıyorum anayasa değişikliğinin temel maksadı HSYK'nın yapılandırılmasını düzenlemekten ibaret...Ya da ben garibe öyle geliyor. tabi büyüklerimiz daha iyi bilir ama sanki geri kalan lâfı güzaftan ibaret...
Mesela aklıma ilk geliveren şunlar yok anayasa pakedinde:

Anayasa ve seçim yasasında yapılacak değişiklik ile ülke seçim barajın  kaldırılması (%10 gibi komik bir sınır dünyada yok) 

Partilerin hazine yardımlarından adil biçimde yararlanmaları sağlanması. 

Anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nda değişiklik yapılarak antidemokratik sınırlamalar kaldırılması  Partilerin kapatılması

Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu kriterleri çerçevesinde düzenlenmesi.

Milletvekilliği dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılarak TBMM siyasi etik yasası çıkarılması. 

 Kadınların eşit siyasi temsiline imkân verecek anayasal düzenlemeler yapılması

Kimbilir şu fakirin aklına geliveren bu maddelere daha neler eklenerek, bu 12 eylül anayasasının çağdaş bir demokrasi yönünde değiştirilebilmesi temin edilir...
Ama durum o değil galiba.
Bizde bazı şeyler şapkadan tavşan çıkarma edasıyla yürür yani "hat trick" belki hükümet seçimde de "hat trick" yapar toplumsal uzlaşı ile değil de gene oy aldım istediğimi yaparım tavrı ile arzu ettiği  anayasıyı geçirir...
Milletim allah rahatlık versin sen "yemekteyiz", " aşk-ı memnu", "izdivaç" izle, araya karışık değişik gündemlerle de haberleri seyret, sonra pufidi kandil , tumba yatak, allah rahatlık versin... 

Pazartesi, Mart 15, 2010

iki yıl..... daha nice yıl..... iyi ki

Biz iki yıl önce hiç bir karşılık ve koşul olmadan, yanlızca birbirimizi çok sevmenin, aşkımızın verdiği güç ile evet demiştik, 
 Hala birbirimize aşığız, bir de Aliş bekliyoruz yolda....
Her halimiz ile birbirimizi kabullenmeye her halimizden sevgi çıkartmaya, söz söylemeden önce anlamaya, düşüncelere, sözlere, eylemlere sevgi katmaya devam etmekteyiz devam da edeceğiz....
İyi ki birbirimizi bulduk, iyi ki sevgili olduk, iyi ki "bir" olduk....     daha nice yıllara....
iyi ki... iyi ki....

Cuma, Mart 12, 2010

Abdülcanbaz

60 lı yılların ikinci yarısıydı, Abim sıklıkla Bursa'ya giderdi.
Bir defasında garip bir obje getirmişti, çok ince ferforje neredeyse vesikalık resim benzeri bir karikatür....
Duvara aslılabilen yaklaşık 30 x 30 cm gibi bir şey.
Çok ilginç gelmişti 8-9 yaşlarındaki bana....
"Nedir bu" dedim, "Abdülcanbaz " dedi..... daha da garip üstelik acaip bir de isim.
İyice anlamadığımı düşünmüş olacak ki, bir iki gün sonra bir Abdülcanbaz macera kitabı getirerek daha da iyi anlamamı sağladı ( abim örnek vererek öğretirdi, Che Guavera, Aziz Nesin, Sergio Aragones ve daha pek çok yazar çizeri bana hep abim öğretmiştir pek çok şeyle beraber. Asla politik davranışları öne geçen biri değildi her zaman çok iyi bir entellektüel olmuş, çok çok okumuş ve fikirlerini sıkıca savunmuştur, çok iyi bilir ve de bildirir mesela dün de muhteşem Chris Botti'yi tedris ettik kendisinden uzun ve sağlıklı yaşasın)

Neyse efendim, ilk kitabı okuyunca o yaşta olmama rağmen kafamda bazı oluşumlar başladı, belki herşeyi tam ve net oturtamadım ama çok şeyleri öğrendim. Tabii hemen en kısa zamanda harçlıklarımı biriktirip diğer maceraları da aldım.
60 lı yılları sonu ve 70 yıllar boyunca bol bol ve çok kıymetli  fikir kitapları basılırdı, hem de tahminlerin çok ötesinde, meğer ne kadar güzelmiş.....

Turhan Selçuk, muhteşem bir sanatçı son derece farklı bir çizer, büyük bir demokrat, ahlaklı ve dürüst bir insandı. Yılmadan fikirlerini çizdi.
Çizdiği her karikatür duvarlara asılası kıymetli bir sanat eseriydi, üstelik beher karikatürde adeta bir makale okumuş gibi olurdu insan. Dolu dolu nalına mıhına.....

Şimdi Abdülcanbaz öksüz bizler ise mahrum ve mahzun kaldık. En ihtiyacımız olduğu zamanlarda bir aydınımız daha yitti üstelik onlardan zaten çok çok az kalmışken.....

Ben bildiğim gibi söyliyeyim yolu ışık olsun.... 

Bu arada Abim göz ameliyatı oldu, gene hayatı ti ye alarak şimdi gayet iyi dün tek gözlü yakışıklı bir korsan gibiydi.
Not: Abi bak bu defa sağa sola dokunmadım :)

Not : resmi Cumhuriyet'ten kopyaladım eğer uygun bulunmazsa hemen silerim

Çarşamba, Mart 03, 2010

Bilimin gerçek sahipleri

Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş yıldönümü töreninde konuştu.
 "Gerçek bilim adamlarının, gerçek aydınların, münevverlerin boş bıraktığı alanların, 'medya vaizleri' tarafından doldurulduğunu ve soru işaretlerinin hızla çoğaldığını da müşahede ediyoruz. Ben onun için siz değerli kardeşlerimden, lütfen bizi medya vaizlerinden kurtarın. Bunu istirham ediyorum" dedi.

Lahavele vela kuvvete, ve minel garaip

 Huuuu hanım hanım, çocuğu önce İmam Hatibe oradan da İlahiyata veriyoruz, böylece gerçek bilim adamı ve münevver insan olur, yok fizik mühendisliği yok bilgisayar mühendisliği, yok atom mühendisliği, ya da gemi veya inşaat mühendisliği, doktor, araştırmacı ya da öyle tırışkadan bilim adamı falan olmasın sakın istirham ediyorum gerçek bilim adamı olsun ve de gazete, köşe yazısı falan okumasın, sakın ola da yazar falan olmalara zinhar kalkmasın.

Haaaa laf dinleyen bir gazete sahibi olursa sorun yok.
Liberal demokrat ve dahi münevver olur globalleşen dünyaya "ılımlı" olarak ayak uydurur. 

Hadi bakim. Sinirlendirmeyin adamı hmmmmm! 

 

Salı, Mart 02, 2010

Rakkamlar

Son yıllarda özellikle son iktidar döneminde uygulanan borsa, faiz ve rant odaklı politikalar olumsuz meyvalarını vermeye devam etmekte.

Tarıma verilen desteğin neredeyse tamamen ortadan kalkması ile özellikle tarım alanında gelir kaybı ve işsizlik büyük ölçüde arttı.

İflaslar, şirket kapatmalar, sanayide işsizlik had safhaya çıktı.

2002 yılında litresini 1 dolara aldığımız benzin bu gün 3.6 dolara kadar ulaştı, eh ne yapalım arabanla dolaşma deme bu artışlar sana ekmek, su, et, sebze vs fiatları ile dönüyor.

Millet kredi kartına yüklenip geleceğine borçlandı ve limitleri doldurdu şimdi daha da çok daraldı.

Bugün yayımlanan resmi rakkamlara basitçe bakarsak:

Kentteki işsizlik oranı %17 ye
Genç nüfusta işsizlik ranı %25 cıvarına ulaşmış düşünebiliyor musunuz? her dört gençten biri işsiz, yanlız işsiz değil iş bulma umudunu da yitirmiş vaziyette.

Yurdumuzda resmi sayılara göre yaklaşık 3.5 milyon işsiz var
2009 yılında işsiz sayısı 860.000 kişi daha artmış.
gene 2009 yılında tarım dışında çalışan  155.000 ve sanayi sektöründe 311.000  kişi işsiz kalmış.
Genç işsiz sayısı 1.126.000 kişi yahu......

Düşünebiliyor musunuz ? 2001 yılı  krizinden sonra %9.6 olan işsiz oranı %14 olmuş.... Vah ki vah...
Rakkamlar çok acıklı TUİK e göre 2009 yılında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 820 TL.

Asgari ücretin ne olduğu malum, unutulmamalıdır ki yurdumuzda 15.000.000 kişi asgari ücretle çalışıyor ve de asgari ücretten vergi alınıyor.

Bir de merkezi devlet borcu var 2002 ye göre bu borç ikiye katlanmış, daha açık söylemek gerekirse 80 yılda yapılan borç 8 yılda ikiye katlanmış.

Şimdi halk, tutuklanan Tarkan markan, Yetenek sizsiniz, behlül, evlendirme daha nelerle "uyu yavrum uyu....uyutayım seni" ile sus pus

Zaten ortada o kadar çok adını anmak istemediğim gündem var ki, içine konmuş olduğu tencere de pişen kurbağa misali millet.

Hiç bir şeye gerek yok, hukuksuzluğa, demokrasi dışına taşmaya kanunsuzluğa gerek yok... Bakalım kuzu milletimin "seçim"deki kararı ne olacak..

Pazartesi, Mart 01, 2010

aklımdakiler

hem muktedir hem de mazlum ve mağdur olmak
ne kadar olmayacak gibi geliyor insana
ama bazıları hem iktidar hem mazlum
hem de mağdur olabiliyor üstelik
birileri bunu yutuyor
anlayamıyorum.

gerçek bir demokrat
yazarların ne yazacağını patronların
onlara söylemesini  emreder mi?
yahu demokrat kardeşler neredesiniz
neden tepki yok onu da bilemedim



binlerce karşı imza kampanyasına,na
teknelerin olumsuzluğu
ve allah korusun yakında
çok tatsız kazaların olabileceğine rağmen
İDO adalara hala vapur yerine
motor kaldırıyor

Tekel işçilerine verilen süre
yarın doluyor
heyecan had safhada
bugün eylemin 77. günü

Hayret Fenerin yenildiği bir hafta
Galatasaray maç kazandı

118 18 mi 118 80 mi?

Herkese iyi haftalar