Salı, Ağustos 19, 2008

Tatil güzeldir 2

Eveeet bugün ve birkaç gün size tatilden bahsedeyim aslında resimleri de koyacaktım ama makinamım şarjı bitmiş yarın onlardan da koyarım.

Efendim, tatilin ilk bölümü şöyleydi.

Biricik Sevgili, Şahidim Didoş ve bendeniz, üç ahbap çavuş olarak, saat 15:00 gibi Yalova'dan yola başladık, keyifli bir sürüş ile 20:30 da bizim tatilimizin ilk durağı olan Alaçatı'ya vardık, daha önce de kaldığımız bize çok keyif veren Sarı Köşk' e giriş yaptık.

Sarı Köşk, üzerinde ismi yazılı olmayan genellikle de müdavimlerin kaldığı bir aile işletmesi. Bulgaristan göçmeni olan aile bizleri her zaman olduğu gibi sakız gibi tertemiz, çarşafları, havluları, bakımlı ama iddiasız klimalı odaları ve mükemmel ev sahipliği ile karşıladı.
Otel konukları ile doğrudan ilgilenen sevgili Hasan bizlere her zamanki geniş gülen yüzü ile hemen odalarımızı gösterdi, yeni evlenmiş olduğu eşi de takınım diğer üyeleri gibi orayı benimsemiş ve sanki kırk yıldır oradaymişçasına sıcak ve ilgili idi.

Sevgili Efetto, Çeşme'ye bizden önce gelmiş kendini Otto'ya atmış ve deniz keyfini yapmış olarak bizimle aynı saatlerde minik otelimize geldi. Ben doğruca arka bahçedeki havuza giderek yol yorgunluğunu hemen üzerimden attım.

Tabii ki hemen toparlanıp keyifli bir dörtlü olarak kendimizi sokağa attık, Sarı Köşk, Alaçatı hengamesinden hem uzak hem de çok yakın, yürüyerek 5 dakikada kendinizi kalabalığın içinde buluyorsunuz.

İlk gece doğruca YAYA'ya gittik, işletmesini dostlarımız Ayşegül ve Sermet'in yaptığı Yaya, geçen seneden daha da iyi bir işletme olmuş artık rüştünü tam olarak ispat etmiş. Efetto'nun " yahu sanki Şamdan ahalisini buraya koyuvermişler" dediği gibi düzgün bir müşteri topluluğu var, elbette rezervasyon yapılması şart, bar hemen girişte ve gayet iyi çalışıyor, barmaid gerek tavrı ve gerek hazırladığı içkiler bakımından mükemmel, yemek ise daha aşağıya doğru uzunca bir dikdörtgen olan bahçede. Biz şanslı olarak, sahiplerini tanımamızdan istifade etmeden arkalarda da olsa bir masa bulduk yerleştik.

Şarap ve yemeklerimizi sipariş ettik, servis idare eder, belki biraz daha iyi olabilir. Yemekleri gayet lezzetli, aynı dükkan sahiplerinin istanbul'da işlettikleri ve müdavimi olduğumuz Caddebostan barlar sokağındaki Evce'de ( yanlız burada yiyebilirsiniz isim hakları da onlara aittir) Tutmaç, ta İstanbul'dan buraya getiriliyor şanslı iseniz ve kaldı ise yiyebiliyorsunuz ( ben Caddebostan'da sevgili Didem'in güzel sunuşu ile yenen tutmaçları tercih ederim hem burada sebzelisi de var). Ben özellikle asma yaprağına sarılı ızgara edilmiş peynire bayıldım, ama diğerleri de gayet güzeldi...

Bar kısmında güzel müzik çalışnıyor, DJ ve seçimler iyi, yemekten sonra bar bölümünden doğru sokağa çıkışınız, burada bulunan ayaküstü kalabalığı nedeni ile biraz zor ama gene de bence Alaçatı'nın köy içindeki en iyisi. Burada liseden sınıf arkadaşım Serdar'ın da Yaya'nın ortağı olduğunu gördüm selamlaştık.

Daha sonra ver elini NAR, müzik güzel ve ortan iyi, idi burada da bir miktar kaldık Didoş'un kendini iyi hissetmemesi nedeni ile ilerleyen saatlerde otelimize geri döndük. Bizim oda bahçeye bakan bir verandata sahip olduğundan ben hemen sevgili ve kendime Jack Daniels'i koyup laptoptan da güzel bir lounge müziği yaparak geceyi biraz daha uzattım.

Ertesi sabah, Sarı Köşk'ün mükellef kahvaltısı bizi beklemekteydi, Kremler mi istersiniz, sigara börekleri mi, pişiler mi, her türlü peynir, çeşit çeşit omlet, daha neler neler hepsi ev yapımı ve taptaze sıcacık ve de elbette Hasan'ın güler yüzü. Muftakta annesi ve kardeşi bıkıp usanmadan masaları donatıp duruyorlar.

Daha sonra sevgili ile doğruca Alaçatı plajında Babylon' a gittik biz Babylon'u İstanbul'da da Alaçatıda'da severiz. kalabalıkta olsa yerimizi bulup dev yastıklara kendimizi attık, sonra dooooğruca deniz, koka kola reklamındaki gibi "bırrrrrrrr" ama keyifli tertemiz. Yanlız biraz kalabalık. Daha sonra ekibimiz Didoş ve Efetto'nun da katılımı ile tamamlandı, Efetto her zamanki gibi bol bol Wakeboard yaptı bize de seyretmek düştü....

Akşam için Efetto'nun önerisi ile LANGUSTA'ya gittik, bu salaş lokantada muhteşem pişmiş deniz mahsülleri, zeytinyağlı mezeler ve böcek yedik, kahveleri ikram edilen sakız likörü ile içtik. Langusta, tam eski usul ege lokantası, herşeyi mutfaktan kendiniz seçiyorsunuz, biraz da ağırdan alarak getiriyorlar, dükkan sahibi herşeyi takip ediyor ve geç saatte döndük.

Daha sonraki iki günümüz de bu minval üzerine keyifle sürdü, pazar akşamı Efetto ve Didoş İstanbul' a geri döndüler.

Devamı yarın....

6 yorum:

Sebnem'den dedi ki...

hocam ne güzel yazmışsın..bayıldım..harika bir tatil olmuş..
hasanların hepsinin yüzünde kocaman sıcak bir gülümseme mi olur?
umarım bir gün beraber yolumuz düşer oralara...
keyifli keyifli

Ersin dedi ki...

şebocum sağol, daha yazacaklarım var bir kaç gün :)
Hakikaten de senin Hasan gibi bu Hasan da gepgeniş gülen bir yüze sahipti. Umarım en kısa zamanda hep birlikte de tatilleşiriz.....

Tanya's dedi ki...

Sevgili,

Ay yastıklar olsa yayılsak yine..brr desek..efetto süper wakeboard yapsa..hmh..geldik buralara geri..

Coook

Ersin dedi ki...

Sevgili Az kaldı 10 gün sonra kısacık ta olsa gene oradayız bol bol yatıp yuvarlanıur bırrr derizzz

Ersin dedi ki...

haaa bu arada bu defa efettoları gene kandıralım

Bir Hayat Dolusu dedi ki...

Sarı köşk güzel bir yere benziyor.. Ancak denize girmek için başka bir yere gitme olayı bizim tatillerimi hep tek düze yapmıştır. Biz kuzusu ile birlikte otellere gideriz. Kuzusunun deyimi ile "malak gibi" yatarız. Deniz otele sıfır olmalı...Çünkü denize girip hemen tekrar yatmalıyız. Ve hep Antalya'ya gideriz. Çünkü kuzusu çok üşür. Pilajda bile örtünür. Side ve Belek bizim sıcak denizlerimizdir. Ege'de kuzusu denize giremiyor....brrrrr olayı...