Ufff amma da uzattım, bugün bitireyim,
Evet arkamıza bakmadan Bodrum'dan ayrılmıştık, iki buçuk saat süren keyifli bir sürüş ile önce Seferihisar kavşağına geldik oradan, ilçeyi geçip, Teos-Sığacık kavşağından girdik, dar bir yoldan bu beldeye ulaştık, girişteki manzara şöyle idi, solun sonuna doğru ( belli ki orada deniz vardı) bir lunapark, etrafta çeşitli çay bahçeleri, içleri tıka basa dolu, her çaybahçesine bir çarşaf gerilmiş millet İzmir tabiri ile çiğdem ( ki bu ay çekirdeği oluyor) çitleyerek projeksiyondan yayınlanan maç vs. izliyor, aman yahu hani bixe anlatılan sessiz sakin balıkçı köyü, hani balığımızı alıp pişirtmek için lokantaya gidecektik.
Allah allah deyip biza tarif edilen, ufak şirin ama sade otele seğirttik, Burada bize yer de şükür ki yer de ayırtılmıştı , işaret üzerine bir yoldan sola saptık ve tepeye doğru tırmandık, bahis mevzuu otele geldiğimizde dışarıdan gördüğümüz manzara şöyleydi, otel girişinde yeşil ışıklı bir akvaryum, loş ve keyifsiz bir giriş kenarda şişeler, yukarıda oda camlarından sarkan çarşaflar, in cin top oynuyor, belliki bir manzarası var o da aşağıdaki gürültü patırtıli lunapark'a bakıyor.
Otele giden yol birkaç metre ileride, çıkmaza dönüşerek bitti. Bir an durduk, birbirimiee baktık ve burada kalmamızın imkansızlığını birbirimizin önce gözlerinden daha sonra da sözlerinden anladık, derhal geri manevra ile orayı terk ettik. Az ileriden gelemeyeceğimizi söyleyerek rezervasyonumuızu iptal ettirdik, biraz geç oldu ama neyse....
Hemen canım Sarı Köşk'te Hasan'cığımızı aradık sağolsun o kalabalkıkta bir sözümüzle yeri o saate kadar tutmuştu, hemen geliyoruz dedik.
Yarım saat sonra taşını toprağını seveyim dediğimiz Alaçatı'ya ulaştık. Hemen duş, hemen sokak, hemen Orta Kahve, Burada Ece ve erkek arkadaşına rastladık hemen keyifli bir sohbet bol dedikodu. Sonrasında tertemiz odamızda serin bir uyku.....
Ertesi gün nefis ve çok özlediğimiz kahvaltımızı yapıp doğruca Babylon'a, ne keyif, zira dünya windsurf yarışması var önce kumsala yerleşip sonra yürüyerek burundan dönüp Otto'yu geçip şampiyonanın yapıldığı bölgeye yürüdük, anlamasak ta biraz seyrettik pek güzeldi.
Burada kaldığımız perşembe-cuma Babylon'da idik, güzel bir sürprizle blog dostlarımız Tubik ve Cenk ile tanıştık, pek keyifli bir zaman geçirdik, mojitolar bize eşlik etti. Sevgili, sınıf arkadaşı Aygül ve Korkut ile karşılaştı, güzel sohbetler oldu.
Ancak cuma günü Babylon'artık çok kalabalık olmaya başlamıştı. Biz de cumartesi ve pazarı iki koy ötede, 1970'lerden kalma gibi görünen Mehmet Kuyu Plaj'ında geçirdik. Gayet güzeldi maksimum 20 şezlong, orada da bir Hasan bulduk, bize biralar, Kumrular, kahveler, kolalar getirdi. komik rakkamlar ile pek keyifli birbirine saygılı insanlar arasında bulunduk.
Bir tatsızdı, çarşamba, perşembe ve cuma günü yer olmasına rağmen cumartesi akşamı Sarı Köşk'te yer yoktu, Hasan tüm uğrasılarına rağmen cıvarda da yer bulamamıştı, bir de akşam üstleri denizden sonra bir gecelik yer aramaya başladık, fakat nereye sorsak, yüzlerinde geniş ve alaycı ifadeli otel, motel,pansiyon sahipleri yarafından "ah maalesef hiç yer yok" cümlesi ile karşılaştık, hatta bir otelde alelacele yırtılmış bir kartona "yer yok" yazmışlardı. Ne yapalım arabada uyuruz demeye hatta ah bir çadırımız olsa Sarı Köşkün bahçesine kursak ( ki her iki durumda ikimizin de hiç sevdiği haller değildir) demeye bile başladık. Bu hallerde ike Dalyan Köy yolunda bir otelde yer buılduk adını vermeyeceğim. her neyse cumartesi de burada kaldık, gece 3 te geldik ve sabah 9 da acilen terkettik. Sevgili ile bunu da gırgıra alarak keyfimizi bozmadık tabi ki
Elbette bir gece Alaçatı girişindeki Yusuf Ustada istediğimiz gibi bol bol ve bin çeşit tencere yemeğini keyifle ve çoooook makul fiatlarla yedik. Anladığım, Alaçatı içinde maddi manevi daralanların akıllıca geldikleri şahane bir yer.
Son gece de ise sevgili Kiki ve Erhan blogcu dostlarımız ile karşılaşıp, daha doğru tanışıp, keyifli bir gece daha geçirdik.
Pazar günü denizi ve güneşi dibine kadar sömürüp saaat 7 de yola çıkarak keyifle evimizew döndük. Canım sevgili ile yapılan herşey gibi bu tatil de çok keyifliydi ne mutlu...
Ve senteeeeeeezzzz
1- Türk erkeklerinin tamamına Billabong sponsor olmuş, hepsinde neredeyse bila istisna bir surf mayosu....( şükürkü bende yok ---- yalaan var ama çok nadiren giyiyorum) çoğunluğu göbekli ve poposu yere yakın olan yurdum adamları komik hallerde geziniyorlardı. Kardeşim adam gibi mayo giysenize deli misiniz ( bu duruma en çok A Ka Pe liler seviniyordum zira neredeyse haşema haline gelmiş bu mayolar...
2- Bodrum artık hayallerde kalmış bir güzellik, hiç bir zevki kalmamış, asla gidilersi değil vah vah
3- Türkbükü zaten kötüydü daha da feci olmuş.
4- gene de Türkbükü'nde Lemon Tree çok keyifli.
5- Sığacık'ı bize tavsiye edenler ya çok aşıktı yada çok sarhoş
6- Tatil için Türkiye, bence hem çok pahallı hem de çok avam, bu paraya uçak dahil nerede isterseniz aslanlar gibi keyifli tatil yaparsınız. Tadı da damağınızda kalır, çok uzağa gitmeye lüzum yok, dilim varmıyor ama Ege'nin karşı kıyısı şahane .
7- Alaçatı gene de iyidir, tavsiyelerimiz, Yaya, Sarı Köşk, Orta kahve, Nar, Kalamata, Yusuf Usta, 15 Eylül kıraathanesi, ayrıca Çeşme'de Langusta, Ilıca'da kumrucu Şevki ve daha birçok.
Alaçatı'da İstanbul'da görmediğiniz dostlarınıza rastlayabilirsiniz.
8- siz siz olun tatilinizi önceden planlayın ve asla bilmediğiniz ve hatta acaip tavsiyelerde pek şirin olarak adlandırılan yerlerde kalmayın.
9- Dönüşte muhakkak feribot biletinizi almış olun, Yalova - İzmit arası gece yarısı ve hatta sabaha karşı bile adeta cehennem.
10- Hiç sevmediğim, ve dinlemediğim, şarkıcı Serdar Ortaç, gene yapacağını yapmış, ritmi diğer şarkılarının çoğundan farklı olmaya ve başkaca sözlerini bilmediğimiz gayet kıro şarkısı "hayaaaaat beni neden yoruyosuuuuun" isimli komedyasını yurdum insanına vede hatta bize ezberletti. valla tebrik ederim bu millete bu layık.
Tüm resimler yarın
Hello world!
5 yıl önce
11 yorum:
Ersin abi,
Bizin Alacati'ya ilk ziyaretimizdi ve ben gercekten cok ama cok begendim. Genel bir country tarzi var sokaklarda. Bana cok yeniydi hersey ve muthis hoslandim.
Sizlere rastlamis olmaktan da ayrica mutluyuz.
Ha bu arada, Serdar Ortac ile ilgili fikirlerim tamamen ayni. Amator de olsa muzikle ugrasan ve muzigin her turlu turunu zevkle dinlenyen ben, genis de bir muzik hafizasına sahibimdir, ovunmus gibi oldum ama. Ne zaman Serdar Ortac'ın yeni bir sarkisini duysam bana baska bir sarkıyı anımsatıyor. Ve ben her seferinde bu adamin bu sekilde para kazanmasina ve bir gencligi külliyen kandırabilmesine inanamıyorum.
Neyse. Bu ayri bir blog konusu.
Bir de link vereyim bununla alakalı.
http://tubikcenk.blogspot.com/2007/12/abi-alttan-da-bir-dpts-verdik-mi.html
Saygılarımla.
Selam
Ne bekliyorsun ki bu gençliğe bu müzik, herkez layığını dinliyor. gerçekten de tam bir blog konusu ikimiz de yazalım,
görüşmek üzere sevgiler
sığacıkı size tavsiye edenler lunaparkı nereden bilsin:(((
Sevgili,
Billabong sponsorluğundaki türk erkekleri de süper haha..
Alaçatı yine bizi yanıltmadı ya..süper güzel de bir tatil geçirdik..bak Cenkte gelmiş seni ziyaret etmiş..
Huzurlarınızdan" hayaaaattt beni neden yoruyosuuuuun" diye ayrılıyorum..
süper tespitler:)
yahu sevgili aman ne iyi ettik. keyif oldu.
Ececiğim, tesbitler çok daha fazlaydı ama unuttum pek çoğunu aklımda hep keyifli kısımlar kaldı
Bartonum,
Sığacık her türlü hali ile bize uymadı bu bizim acizane şahsi kanaatimiz. Elbette lunaparktan, çay bahçesinde çekirdek çitlemekten, daha ziyade kumburgaz tipi ortamlardan zevk alanlar da vardır. Bu bir tercih meselesi ve bizimki doğrudur demek de abest olur, keyif alan keyfiyle gitsin güzel memleketimin Sığacık'ına elbette...
Vallahi biraz daha dolaşsanız tüm blogger dünyası ile tanışacakmışsınız.
Ne güzel karşılaşmalar oluyor..çok mutluyuz..
Yorum Gönder