Cuma, Ağustos 22, 2008

Tatil güzeldir.3

Devam edelim,

Pazar akşamı Didoş ve Efetto istanbul' a gitmek üzere ayrıldılar, Oysa alışmıştık onlara, neyse gene gideriz birlikte tabiki.

Pazar akşamı, küçük Başak' ı da alıp gene Yaya'ya gittik keyigli bir yemek tedik, sonra Otto'da kahve içelim dedik. Akşam saatlerinde neredeyse fırtına vardı ki, bunu limana girmeye çalışıp başaramayan teknelerden de anlamak mümkündü. O gece, Otto'dan otoparka yüyrken rüzgardan zorlandık adeta tayfun gibiydi. Pazartesi günü, haydi değişiklik yapalım hem de denizini severiz diye Ilıca plajına gitmeye karar verdik. Hava hafif esintili olmasına rağmen güneş vardı. Bomboş Ilıca yollarında otoparka girdik ve yürüyerek plaja giderken yüzümüze vuran rüzgarın, deniz kıyısında fırtınaya dönüşmüş olduğunu gördük, bu durumda Ilıca plajı haya olduğundan, gene kadim dost Babylon'a gittik.

Belirgin olmayan planımıza göre pazartesi günü Bodrum'a gtmek vardı ama mesafe yakın olduğu için, saat 19:00 gibi Babylon'dan çıktık. Bodrum'da klacağımız yer belli değildi ama nedense aklımızda bir Bitez ismi vardı.

3 Saatlik eyifli bir sürüşle Bodrum'a vasıl olduk doğruca Bitez' gittik. şöyle bir bakınalım deken Sevgili'nin üniversite can arkadaşı Zeynep'e rastladık. Ayaküstü sohbet ve yarın görüşelim faslından sonra, Bitez'den pek keyif almadığımızı düşüneren Bodrum merkeze gidelim, orada arkadaşımız Zafer bize bire yer bulur dedik...

Bodrum merkeze doğru giderken kıyamet kopmaya başladı, inanılmaz bir kalabalık her yerden adeta fışkırıyordu. Zar zor Halikarnasın aşağısındaki okulun otopart olmuş bahçesine arabayı koyduk, Otopark görevlisi o kadar ciddi ve efendiydi ki onun bu olkulun müdürü bile olabileceğini düşündük.

Mahşeri kalabalığı hayretler içinde süzerek meşhur caddeye gitmeye çalıştık, etrafta tonlarca jöleli saçları ile göğsüne kadar açık yakalı adamlar, neredeyse çıplak kadınlar, herkes sarhoş, kesif bir ter kokusu ve her yerden akan döner yağları ile sahne adeta bir korku filmi gibiydi. Göz gözü görmeyen, en ufak nezaketini dahi yitirmiş insan kalabalığı, kurtulmak mümkün değil..... Aman tanrım..... Bodrum..... sana ne oldu..... kötü bir "kötü" şehir kopyası olmuşsun.... hiç bir özelliğin ve güzelliğin kalmamış..... bitmişsin, kaliten ise nakıs olmuş yazık sana çok yazık. Sen gördüğümde hissettiğim, çok yakın bir arkadaşımın ölmüne duyacağım bir duygu oldu. vah vah ne yazık.... Bodrum'a ait düşüncelerimi ayrıca anlatacağım.

Neyse bu duyguşar içinde Hadigari'nin girişinde gümüş satmakta olan sevgili Zafer' bulduk, biraz hoşbeşten sonra nerede kalalım dedik, bize o cıvarda bir yer önerdi aman dedik, sağol biz kaçalım... ve gerçekten de kaçtık, Bodrum'dan kaçtık....

Mereye diyeceksiniz, hasbel kader o gün sabah Cumhuriyet Gazetesinde, Türkbükü'nde bir feng shui oteli okumuştum adı Lemon Tree, resmi de vardı ve acaba burada mı kalsak demiştik, sonra amaaan Türkbükü'nde kalınır mı ? deyip vazgeçmiştik tam gaz oraya yöneldik buarada saat te epey geç olmuştu.....

Bu kısımda resim yok, arkası yarın

6 yorum:

Tanya's dedi ki...

Ah canım Turkbuku..Gerçek Bodrum bize o kadar uzaklaşmış ki..çok keyif aldım ben mecburen Turkbukunun kalabalığından bile....Lemon Treeden de..iskeleden de..ama bir daha Bodrum mu desene bi bana hehehe..

Ersin dedi ki...

sevgili Türkbükü'ne kıhlarken denize düşen yılana sarılır misali kaldık
gerçekten de hem lemon tree hem iskele güzeldi. Bodum'un en güzel şeyi dönüşü olmuş

Taylan Sezginer dedi ki...

gezin gezin imrendirin...ama önümüzdeki ay christiana'da ben sizi imrendireceğim:)))

Ersin dedi ki...

ooo tamam bartonun, sen keyiflen biz razıyız imrenmeye
hahha

Verda dedi ki...

Bodrum Modrum... Tatil şahane...Ama Tanya'nın blogunda da belirttim. Sizler şahane....

Ersin dedi ki...

Verda'cığım sağolasın çok özledik bir ara görüşelim al sevgiliyi de gel yahu