Cuma, Kasım 30, 2007

ve biraz daha "gene resimler"

Dayanamadım, gar resimlerine bugün gene devam ediyorum, zannederim bu kadar yeter :)


Bu bir hamal, kolundaki arma paha biçilmez değerde, bizdeki taksi plakaları gibi


Her çeşit kıyafet mevcutturrr.


Bu da milleti korur ( saçlar hep en iyi şekilde taranır)

Çarşamba, Kasım 28, 2007

Biraz daha resimler

üç tane daha sevdiğim gar resimi koyayım dedim,



Tren gelecek az kaldı, ama uyku daha tatlı.....


Evet hayat güzel....


Yazısız

Pazartesi, Kasım 26, 2007

Gene resimler...

Eh bugün gene Hindistan'dan sevdiğim üç resim bakalım beğenecek misiniz...



Makinist abimiz Kadillağını öne park etmiş :)


Garda şıklıkkkkk


Ne güzel dalmış düşüncelere

Bu günlük bu kadar arkası var, kalın sağlıcakla.....


Cumartesi, Kasım 24, 2007

ortaya karışık


Bugün öğretmenler günü, en başta Başöğretmen Atatürk'ün, onun yolunda yürüyen aydınlık öğretmenlerimizin ve bize hayatımızın her anında birşey öğreten herşeyin öğretmenler günü kutlu olsun.

Dün de söylediğim gibi bugün "hiç birşey almama" günü, elbette ki sembolik bişey ama bugün en azında alışveriş yapsak bile bir kere düşünelim gerçekten ihtiyacımız var mı ? diye. Gerisi herkesin kendi bileceği iş, kasmanın nanası yok, Zaten içimizde varsa birşeyler kasmadan da yapıyorsunuz.

Yemek yapmakta çok mahir değilimdir, zaten pek te fazla mutfaklara girip yemek yapmaları da sevmem. Oysa yemeği ve değişik güzel tadları pek severim ve de genişçe düşünür bu konuda kendimi sınırlandırmam...
Yapmada başarılı olduğum bir lezzet Gravlaks.... pek severim işte dün hazır olan Gravlaks'ımdan bir iki resim,Sevgili balık sevmiyor ama en azından şarapta yardımcı oldu biz Alara ile yuttuk pek te güzeldi. Sevgili de bize şahane salata yaptı ve başka bir sürü şey....

Herkese iyi hafta sonlarııı...
ı

Cuma, Kasım 23, 2007

B.N.D.

Dostlar,

Yarın 24 Kasım önemli bir gün, biliyorsunuz değil mi?
Bilmiyor musunuz? a.a.a.a.a.
Hakikaten mi ?

Neden bilmiyorsunuz, biliyor musunuz? ( bilenleri tenzih ederim :)
Çünkü him bir medya organında yayınlanmıyor........
Çünkü bu ilanı hiç bir yayın organı, hiç bir türli almıyor, ( geçen sene CNN almış bi tek bu sene o da yok.


Yarın "BUY NOTHING DAY" yani " HİÇ BİŞEY ALMAMA GÜNÜ" toplumun bu derce vahşice tüketime yönlendirildiği bir ortamda acaba hangi medya organı bunu yayımlar, tabii ki hiç biri.

Dostlar, shopping mall' larda ( bilhassa amerikancasını yazıyorum artık herkes amerikalı ya) alıksı bir ifade ile koşuşturup ne alsam allahım diye gezdiğiniz anları hatırlayın.... hatta reklamı da var ya "alsam alsam ne alsam" diye....... bir an durun aldığnız veya almayı düşündüğünüz şeye bir bakın acaba ihtiyacınız var mı? İyi düşünün ..... çok iyi.... birileri sizi güdüyor , alın diye gidip deli gibi alıyorsunuz bazen hiç mi hiç gerek olmadan, iyi düşünün....

Size fakir edebiyatı yapmıyorum sakın öyle anlamayın, ama iyi düşünün acaba ihtiyacınız var mı????

Şöyle hiç bir şey almadan, almayı bile düşünmeden geçirin yarını ve size dayatılan tüketme hırsına ve onu size dayatanlara nanik yapın. Ne kadar keyifli hissedeceksiniz kendinizi ne kadar hafif ve özgür zafer ile ellerinizi havaya kaldırın, aldıramadınız diye, kaldırın mağrurca güçlüce, birey olduğunuzun, koyun olmadığınızın tam farkında olarak. Kendinize güvenerek aslanlar gibi.. Bir deneyin ne olur, haydi yenilmeyin. Ucunda avrupa şampiyonasına katılmak yok ama, kendini güçlü, çoook güçlü hissetmek var. Garanti ediyorum.

Ve lütfen bugünün ne olduğunu herkese yayın.
Teşekkür ederim....

Not: bu günü bana hatırlatan Açık Radyo'ya özellikle Sevgili Ömer Madra ve Sevgili Avi Haligua ya çok teşekkür ederim, sağolun ve hep olun.....

Perşembe, Kasım 22, 2007

renk cümbüşü

Bu günkü menümüz, politika ve muhalefet değil, geçtiğimiz Hindistan gezimizde teleobjektifimize yakalanan bazı anlar, ben çok seviyorum, bakalım siz de sevecek misiniz ?
lütfen resimlere sanatsal yaklaşımlarla bakmayın, ben ne fotograf sanatçısıyım ne de öyle bir amacım var, aklıma gelen yerde basarım deklanşöre, üstelik bunlar dijital kamera ile çekilmiş resimler değil.......



beğendiyseniz, arkası yarın....

Çarşamba, Kasım 21, 2007

taşyapı kuleleri


Arkadaşlar boş yere karşı çıkalım falan demişim.....

Bir hafta öncesinde duvar çitleri sökülmekte olan yerin bir bölümüne temel atılmış, diğer vahşetin diğer kısımlarda çok derin oalcağını tahmin ettiğim temel çukuru kazılmakta bile, çığırmak boş, bir yeşillik, havaalma vahamız daha gitti. Geçmiş olsun, bunu başaranların umarım keyfi de cebi de dolmuştur.

Belediye Başkanı için daha önce huysuzlanmıştım, onları geri alıyorum, ciddi bir savaş verdiğini ben araştırarark buldum, ama maalesef herkes araştırmadığı için bilmeyecek, işin garibi bu sabah "burada ne oluyor" diye sorduğum semt sakinlerinin bir kısmının cevabının safça yüksekçe bir inşaat olsa olsa şu yandakile gibidir dedikleri oldu, bilginize sunayım yandaki dediklerinin biri 16 kat ve diğeri 18 kat ve gene her yerden görünürler.

Geçmiş olsun, gitti gider, tasası bize düşer.

Olsun, cebimiz para dolsun, gerisi hiç önemli değil. Neyse benim yapacak birşeyim yok. Bu kadar....
Yukarıda burj el arapvari iki iğrençlik abidesinin resimlerini görmektesiniz. Bu bölgenin hayatını ne şekilde etkileyeceğini asrtık siz düşünün.
Bu arada sabah dinlediğim bir haber programında, Suudi Arabistan elçisi günah çıkartıyordu efendim, bayraklarında kuran ayeti olduğu için yarıya inmezmiş bu nedenle 1o kasımda yarıya indirmemişler, efendim kral da Gül beyi havaalanında karşılamış ( yalaaaan), neden Atatürk'ü ziyaret etmediğinden bahis yok, ama diyor ki " göreceksiniz milyarlarca dolarlık yatırımlar yapacağııız, acaip paralar göndereceğizzz, zaten bu araplar bizim kara kaşımızı kara gözümüzü çok sever ondan yatırım yapacaklar. Yalaaaan, kimbilir bunlara hangi arazilerimiz, mallarımız mülkerlimiz vaat edildi yahu. Yatırım mı yooo koskoca bir yalan, buna iktisatta yatırım denmiyor.
Neyse hadi canınızı sıkmıyayım
İyi haftalar.

Pazartesi, Kasım 19, 2007

Göztepe Meteoroloji arsası

Heygidi heyy , çocukluğumun ve ilk gençliğimin, Meteoroloji top sahası, daha sonraların tamamı çevrilip meteoroloji olarak kullanılan, son kalmış yeşil alanlardan biri. Çocukluğumda merakla atılan meteoroloji balonlarının üssü.... sen de vahşi kapitalizmin adi pençelerine yenik düştün, hem de sırtımıza, böğrümüze hiç acımadan saplanmış bir pala gibi duracak, iki bina ile... hem de emsali olmayan haklar ile verilmiş izin ile hem de izni veren sosyal demokrat belediye ile.

Ailem 1870 ten beri burada oturur, son 50 yılında ben de dahilim, adresini doğduğundan beri değiştirmemiş biri olarak, çok iyi bilirim buraları, bilfiğim, an azında son 40 yıldır bir veya iki çıkmaz sokağı tamamlamanın dışında hiç bir yeni yol yapılmadığıdır. Yalnızca bizlerden istimlak edilen arsalarımızın yanındaki 3-5 metrele ile kaldırımların genişletildiğidir. şunu merak ederim, bu lanet olası 49 katlı dört binanın her katında kaç daire vardır.
toplam 200 kat en azında 4 daire olmalı bir katta, demek ki yaklaşık 800 daire bu gibi pahallı inşaatlarda daire başına en az 2 otomobil olsa yaklaşık 1600 yeni araç demek bizim mahalleye... Şu anda zaten gidiş geliş imkansız gibi. Onca milletin atık suyu ve kullanım suyu..... vaz geçtim tamamen kapanacak ufuk ve gökyüzü.... İçimden gelmiyor demek ama lanet olsun... Bu toprak bizim, kime nasıl satıyorsunuz be... Oldu olacak özgürlük parkını, göztepe parkını, okulları da satın, hatta bizleri de satın onu da yaparsınız şüphem yok.... Sat devletin malını ki, para olsun, böylece japon ev kadınları yüksek faizli devlet bonosu alsın, sen de faiz borçlarını bu sattıklarınla öde, borçlarına yetişeme, ana parayı düşünme, onu başka bir iktidar kriz yaşayarak öder, gene bizden çıkar, yağma hasanın böreği. ama kara göründü beyler... Sizi Allah bile kurtaramıyacak.

Sizi gidi açgözlüler, sizi Allah'a havale ediyorum o hakkınızdan gelir, zira bizde size verecek para yok. Resmen aciziz yahu aciz... Bir kişi de buna dur diyemedi, bir iki palavra dava açılmış bu kadar.

ayrıca değerli Dostlarım, Göztepe'ye cami konusunda cami konusunda o derece duyarlı olan semt sakinleri nerede, cami için vızır vızır vızırdadınız da şimdi neredesiniz. Ne oldu bir camiden tırsan kitleler, şu yapılacak olan bin defa beter, neredesiniz. Yoksunuz, demek derdiniz yalnızca cami ile, biliyorum ki aynı yere cami yapılacak olsa gene vırlardınız. Nerede sivil toplum örgütleri, nerede hızlı avıkatlar, neredesin emekli albayım... Tüüüh yazıklar olsun.

Konu ile ilgili haber şöyle: Belediyeye ait kadıköy gazetesinden... Birde başında Belediye başkanının ağlak sözleri var, gözlerim yaşardı, hadi canım artık inanmak yok sana bay başkan, zaten ne olduğunu son 29 ekim törenlerinde gördük, eskiden Göztepe ışıklarda konuşmalar yapar çatapat patlatırdın, hiç görünmedin bu sene oralarda utandın mı bizden. Biz seni biliriz mert bir adamdın be hey sen de mi tırstın bunlardan...bir daha ki seçimde AKEPE den aday olursun muhakkak ta seçilirsin.

Meteoroloji’nin arazisini kat karşılığı Taş Yapı aldı...
Göztepe'de bulunan Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün yerine inşa edilecek lüks konut projesi için 23 Ağustos 2004’te açılan kat karşılığı ihaleyi kazanan Taşyapı, 200-300 metrekarelik 288 adet konut için yüzde 60 pay vermeyi taahhüt etti. Ayrıca firma, Kartal’da, Hazine'nin gösterdiği alana da Meteoroloji için ayrı bir Bölge Müdürlüğü binası inşa edecek. Meteoroloji arsası toplam 44 bin 738 metrekare, ancak bu arsanın 25 bin 400 metrekaresi yol, yeşil alan ve sosyal-kültürel tesise ayrıldı. Yani geriye inşaat yapmak için net 19 bin 338 metrekare arsa kalıyor. Fakat inşaat alanını, Kadıköy’deki 2,07’lik emsal değeriyle yani 19 bin 338 metrekareyi değil, 44 bin 738 metrekarelik brüt alanı çarparak hesapladılar. Oturma alanını ise kalan 19 bin 338 metrekare ile çarparak buldular. İnşaat alanı brüt alan üzerinden hesaplandığı için ortaya 156 metre yükseklikte binalar ve büyük bir inşaat alanı çıkıyor. Sonuçta 113 bin 644 metrekare konut alanı ve 35 bin 540 metrekare otopark alanıyla birlikte toplam 149 bin 788 metrekare, inşaat alanı belirlendi. İstanbul’un en yüksek kuleleri olan İş Bankası binaları bile Meteoroloji İstasyonu’nun arazisine Taş Yapı’nın yapacağı 49 katlı binaların yanında küçük kalacak. Arazinin çevresinde en yüksek binalar 12 katlı.

Artık bizim oralarda kuzeyden rüzgar esmeyecek, Özgürlük parkına güneş gelmeyecek hiç, arkada kalan binalar güzeş görmeyecek, lodosu hiç hissetmeyecekler. Martılar şaşıraak bizim oralarda, kuzeye bakıp yağmurun gelip gelmediğini öğrenemeyeceğiz biz, Gökyüzümüzü satın aldılar. Bizi sattılar, bizi sattılar....

Cuma, Kasım 16, 2007

Meydaaan !!!!

Bir şehri şehir yapan temel ögelerin başında meydanlar gelir. Paris'i, Londra'yı, Roma'yı ne bileyim, bırakın oraları, yanı başımızda, Bükreş'i, Sofya'yı, canım Selanik'i, Atina'yı meydansız düşünebilirmisiniz ?????....

Elbette meydan bir kültür işidir, imsanların toplandığı karşılaştığı yerlerdir. Sosyal alandır. Oysa bizde meydanlar sıklıkla, eski Roma, Bizans şehirlerinde görülür, muhakkak vardır o şehrin agorası. daha sonra Osmanlı zamanında nedense bayram meydanları, selamlık meydanları falan vardır ama gene de vardır. Genelde osmanlı döneminde meydan adı verilen bu toprak alanlar, erkeklerin gezindiği yerlerdir, arada peçeli kadınlar da gezinir, katibim durumları falan olur :).

Cumhuriyet döneminde ise sosyal devlet olmanın önemine binaen,meydanlara önem verilmiştir, İstanbul'da Taksim meydanı, Beyazıt meydanı, Aksaray meydanı, hatta Kadıköy meydancığı düzenlenmiş ve şehir hayatına girmiştir.

Daha sonra özellikle 70'li yılardan sonra meydan kültürümüz, geniş köyden şehre geliş ve o zamanın anarşi ortamında adeta istenmeyen yerler haline gelimiştir. Neredeyse yasaklı bölgeler haline getirilmiştir.

Her geçen gün meydanlarımız yokolmakta dahası var olanlar da birer zevksizlik abidesi haline getirilmektedir. Ne yazık, şehrin en önemli sosyal noktalarından biri böylece köreltilmiştir.

Bunun en zevksiz örneklerinden biri de Taksim meydanı yahu bir kere otobüs garımıdır, meydanmıdır belli değil, Ciddi bir otobüs terörü esmekte, kaldırımlar, belediyenin ve halk otobüsü tabir edilen ve şoförleri, kendilerinin hala minibüs kullandıklarını zannettiği tamamen başıboş oluşumun park ve işgal alanlarıdır. Zavallı cumhuriyet anıtı bir köşede "itilip bırakılmıştır" bir beton, asflat ve paket taş karışımı boşluk ve tam bir çirkinlik örneğidir.

Bir kenarda , yıkılsın mı yıkılmasınmı diye düşünülen AKM vardır, ben AKM'yi hep nostaljik bir hatıra ile severim ve yıkılmasını istemem, ama aslınmda yeri tamamen yalnıştır bu muhteşem meydanı dünyada eşi benzeri olmayan boğaz manzarasından berlin duvarı gibi ayırmıştır. (gene de yıkılmamalıdır tabi). Tatsız, zevksiz bir boşluk arada ne idüğü belirsiz çoğu cam duvarlı metro inişleri ( çoğu plastik şeritlerle kapalı) her zaman bir inşaat hali ile bitmeyen bir şantiye, hep değiştirilecek gibi eğreti bir hal, yahu meydanlar, şehrin hafızasıdır. Orası herkezin bildiği bir yerdir ve de insan orada evinde gibidir, Ama anlaşılan bizden istenen böyle şehir hafızası yaratmamamız böylece her an rant temin edilmesidir. Belediyelerin iyi yaptığı şeyleri parti farkı gözetmeksizin beğeniriz, neticede bize hizmettir ama meydanlarımız hele Taksim meydanı bir hezimet.

Perşembe, Kasım 15, 2007

Keyifli bir yemek .......



Sevgili Çinçun geldi dün bize, alış verişini yapmış, dağıldı mutfağa, yemek pişirdi, içine sevgisini kattı.
Deniz'de geldi genç ve temiz enerjisi ile, yemek (paella) şahaneydi, sohbet keyifliydi, zaman nasıl da geçti bilemedik.

Teşekkürler Çincunumuz .... Hep mutlu ol ve öyle kal..

Çarşamba, Kasım 14, 2007

günler....



Tabii memleketimizdeki olumsuzluklara rağmen, hayat sürüyor, mümkün olduğunca keyif almaya çalışarak,

VAPIANO.....

seviyoruz burayı, genelde herşey iyi ama özellikle tavsiye bir menü :
Dört peynirli pizza ( hiiiiç et yok)
Hardal-roka soslu, yeşillikler dolu bir salata
Merlot şarap.


Haaaa iki kişiyseniz, bunlardan birer porsiyon isteyin zira iki kişiye gayet kafi geliyor...


SABAH YÜRÜYÜŞLERİ .....




Böyle bir karar aldık, sevgili ile, ne de iyi ettik artık erkenden kalkıyoruz, fırlıyoruz dışarı, bazen yağmur altında bazen bugünkü gibi pırıl pırıl hava ile yürüyoruz, güzel şehrimin, güzel kadıköyün kıyısında, her ne kadar, sahilin tabii dokusu değiştirilmiş olsa da güzel bir eserdir bu sahil yolu ve yürüyüş alanları. Bu bakımdan Badrettin Dalan'ı sevgi ile anmak lazım. Ayrıca şu andaki Büyükşehir Belediyesi, mükemmel bir iş çıkartarak, bu sahili güzelleştirdi yaz-kış keyifle istifade edilecek hale getirdi. Teşekkür etmek lazım. İşte yürüyüşü devam ettirirken bir yandan da buralara konulmış olan spor gereçlerinden de faydalanıyoruz. Arada ayakta yoga asanalarımızı da uyguluyoruz. Daha sonrasında kah cadde üzerinde bir kahve, ya da bir simiti paylaşarak eve dönüş. Bolca su, tertemiz hava İnsan kendişni daha da sağlıklı hissediyor, biraz uykudan feragat te olsa çok keyifli...

Sokaklar ...... çok severiz yahu....

Salı, Kasım 13, 2007

Misafir

10 kasım gününü milletçe, büyük bir özlemle Ata'mızı anarak geçirdik, O güne herkez çok önem verdi. Belli mihraklar hariç elbette.

Biliyor musunuz ? O gün, bizim eski bir eyaletimizdeki bir kabilenin şimdiki reisi geldi Yurdumuz'a. İngilizlerle ortaklaşarak Osmanlı subaylarını bıçaklayan, daha sonra petrolün yürü ya kulum demesi ile palazlanan bir kabilenin reisi, artık ona kral diyorlar. O gün geldi bilerek seçerek O gün, O gün ki biz O Gün'ü çocuklarımıza isim olarak vermişiz, öyle bir gün.
O gün bu kişi, bizim büyük Atatürk'ümüzü ziyatet etmedi, hem de o gün.........

Kral'ı Atatürk'ün koltuğunda şimdi otuıran kişi hiç görülmemiş bir protokol hareketi ile havaalanında uçaktan karşıladı ayağına gidip. Sonra Bu kralı, geldiği için barları alçıpan ile örülmüş otelinde ziyarete gitti Reisicumhur ve Başvekil. Ortada kral, ortada keilme-i tevdihli yeşil bayrak bir yanında bizimkilerden biri öbür yanında diğeri, Ortada ne Atatürk resmi var haa bir de kenarda kalmış bir Türk Bayrağı.

Acaba bu kral İngiltere'ye gittiğinde Kraliçe, uçaktamı karşılıyor yada Almanya'ya gittiğinde cumhurbaşkanı.Mümkün mü???????

Bu hareket Türk Vatandaşı olarak bana yapılmış büyük bir hakarettir, yazıklar olsun. Zannederim ölüm günün de büyük Atatürk'ün kemikleri sızlamıştır.

Cumartesi, Kasım 10, 2007

10 kasım


Büyük Öğretmen'im, fizik alemden, ışık aleme geçişinin bir yıldönümü daha, seni, minnetle, sevgiyle, saygıyla, anıyor ve her geçen gün daha çok özlüyoruz

Cuma, Kasım 09, 2007

Bağdat Cad.

Dün güzel bir yağmur vardı, akşam dışarılara çıkmayı severiz ya, dedik ki, şöyle bir çıkalım, hem yağmurda yürüyelim, hem de bir yerde oturalım bir kadeh bişey içelim sohbet edelim dedik.

Fikir şahane, zaten evde oturup kokuşmayı sevmiyoruz, zaten cadde pek sevdiğimiz bir yer...
Giyinip çıktık yağmurun altına keyifle yürüdük, ve bu arada gayet iyi bildiğimiz caddede şöyle oturacak bir yer aradık.

Evet bol miktarde kahveci dükkanı var, gene bolca muhallebici, tostçu, hamburgerci, pizzacı, restoran, ( artık eskisi gibi kebapçı kalmadı), tavukçu. her şey var da, şöyle kafayı dinleyebilecek, müziği deli gib bağırmayan, sakince barına oturup iki kadeh şarap içecek hiç biyer yok. Yok ya... Kirpi diye bir yer açılmış bir apartmanın arkasında, oraya seğirttik, kapıdan girerken görünecek bi yerde süs için konulmuş iki acaip içki şişesi, altında ise, ( vallahi yalan değil) eski iş hanlarında çay ocaklarındaki gibi bir ocak ve üzerinde de çaydanlık duruyordu, yahu girişte daha, kapıdan baktık zaten müzik de sonuna kadar açık zuppada zuppada çalıyordu. Yani konuşmak mümkün değil komik bi hal.

Bulamadık neticeten öyle sakince oturacak bir yer amaaaaan ne tasa yürüdük deli gibi yağan yağmurun altına I' singing in the rain timsali. uzun uzun canım sevgili ile.

Perşembe, Kasım 08, 2007

bir ve iki numaralı Lady'lerimiz.



Benden duymuş olmayın ama, iki numara, bir numarayı çok kıskanıyormuş hatta görüşmüyormuş bile deniyor, e tabi ya sen o kadar uğraş uğraş sonra, bi Kayseri'li arkadan gelip öne geçsin hemde önümüzdeki 7 veya 5+5 sene, aman yahu olacak şey mi ?
Bak şimdi, iki numaraya sıra gelene kadar gün olur devran değişirse, allah muhafaza, laikler falan iktidar olursa ya bi daha sıra gelmezse breh breh breh, e kim olsa bozulur.


Ha bu arada gazeteden iki fotograf çektim Hürriyet gazetesinde biri birinci diğeri ikinci sayfadaydı, birinci birinci, ikinci ise ikici sayfadaydı, ha yanlarındaki medeni hanımlar kim mi, biri Suriye'nin diğeri Azebaycan'ın, başkan ve başbakan hanımları.

Yahu erkek halimle bana battı bir de hanımlar siz bakın, Sayın First Lady'mizin kıyafetine, ben bişey söylemiyeyim, derdim bu defa sıkmabaş falan da değil, Türkiye'nin temsil edilmesi. Acaba yanılıyormuyum, bari sizkler birşey deyin de yanlışımı düzelteyim . Zannederim bu hanımefendi pembe köşkü de döşeyecekmiş. Üstelik rakkam da 30 milyon New Turkish Lira ( hamdolsun artık onuda ingilizce söylüyorum, hamdolsun, amerika izin veriyorda internetimiz falan bile var, hamdolsun, hamdolsun.)

Salı, Kasım 06, 2007

Bir mükemmel insan,

Yoga aşramının yanında kapı komşumuz bir, sevgili dostum, mükemmel insandan bahsetmek istiyorum. Aslında kendi konusunda Türkiye'nin tanıdığı biri. Dr Arı Balcı. Kendisini sevgiye, muhabbete, saygıya, sağlığa adamış bir gönül ve bilim adamı.

Konvasiyonel tıp bakımından kendisi nörologdur, ancak uzun yıllar önca akupunktura merak salmış, bu konuda eğitimler almış geliştirmiş ve bir, üstad olmuştur.
doktorumuz gerçekte, sevginin üstadıdır, her şeye önce tertemiz sevgisi ile başlar, onun karşısında kendinizi asla "müşteri" hissetmezsiniz.


Sizi dinler ve sonra muhteşem analizler yapar, neticesinde, yaşayan bir tedavi uygular. Tedavi yöntemleri her ne kadar geleneksel tarzda ise de o bunun içine bilimi, fenni, tam anmalıyla uygular.

Hemen hissedersiniz ve kendinizi babaya teslim eder gibi bırakırsınız, o sizi hamur gibi işler ve olabilecek maksimum faydayı verir. Sizi asla gereksiz yere çağırmaz, bilirsiniz ki gerek var ise oraya gdiyor ve muhakkak hemen faydasını da görüyorsunuzdur.

Muayenehanesi, Türkiye'nin her yerinden gelen insanlar ile doludur, herkese asla fark gözetmeksizin hizmet eder, ettiği hizmetti ve kendini asla yüceltmez o derece mütevazıdır. Her zaman ben birşey yapmıyorum siz kendiniz yapıyorsunuz der.

Ud çalar, muayenehanenin bir köşesinde kendini medite ettiği udu ve notaları durur. Sevgi ve paylaşım insanıdır, herşeyi ğaylaşır, bedenini bile hiç düşünmeden paylaşarak, böbreğini, hiç kıymeti eşine vermiş ve " 3o küsur yıl önce ben ona kalbimi verdim, böbrek nedir ki"

Bir derdiniz olduğunda hiç çekinmeden gidebilirsiniz.

Pazartesi, Kasım 05, 2007

Bin teşekkür sevgili

Merhaba,

Muhteşem bir haftasonu yaşadık, çok şükür. Sevgilim doğum günümü gene mest olunası bir festivale dönüştürdü. Sürpriz hediyelerden biri olan Sumahan konaklaması vardı. Muhteşem bir yer, canım İstanbul, canım boğaz ve benim bunları ne kadar sevdiğimi bilen sevgili, dışarıda yemek yeme keyfimize keyif katmak için, uzuuun bir program yaparak, Sumahan'da yer ayırtmış.
Muhteşem bir yer, resimlerde görebiliyorsunuz belki ama imkan olup içinde yaşamak lazım. Gerçekten çok başarılı bir mekan, öncelikle otelin hiç bir yerinde Amerikanize/Arap debdebeler, gereksiz süsler, ya da şiş kebap-rakı sentezi yok. Odalar aslında oldukça minimalist ve modern döşenmiş, şömineniz de var üstelik. Standart odaların banyo dahil her yerinden denizi görmeniz mümkün, zaten deniz bir kaç metre uzağınızda. Sükunet tam, hiç bir rahatsızlık verici ses seda yok.

Aslında içeri giriyor be hiç çıkmak istemiyorsunuz. Keyifle manzaraya doyamayarak konaklıyorsunuz. Söminenizi yakıyorlar, daha sonra size odunlarınız veriyorlar, keyifle devam ediyorsunuz. Odaya yemek servisi, oldukça sade ama güzel, otelin lobi ve oturma mekanları, sade ve çok huzurlu her yerde manzara ön planda. Kahvaltı ise gene o keyifsiz açık büfe değil, önünüz getiriyorlar, ayrıca, sınırsızca fırınlanmış simit ve kaşar getiriyorlar.
ortalıkta bir sürü personel yok, hepsi güleryüzlü ve keyifli.

Muhteşem bir keyif yaşadık, inanın ayrılmak istemedik, içimiz sevgi ve huzurla doldu. (Maşallah tık tık tık.....)
Canım sevgili, daha bitmeyen bu muhteşem sürprizlerin, bana verdiğin o muhteşem değer ve sevgilim olduğun için binlerce şükür. Sana ne kadar teşekkür etsem yeterli olmaz. Her zaman sevgi ve gülerek içinin tertemizliğini yansıtan güzel gözlerin, sevgiyi en iyi şekilde hissettiren tavrın ve sözlerin için tüm kalbim ve sevgimle bin teşekkür. İyi ki varsın, hep yanımda ol... Sağlıkla ve mutlulukla daha çok yıllar. Eeeeeee sırada senin doğum günün var, şimdiden beni bir düşünce aldı ama keyif düşüncesi. Herşeyin en iyisine layıksın.

Tabi bu kadar da değil daha sonrasında, bir mini parti verdik, sevgilim, kızlarım, okay ve oktay ve de barton fink vardı. Azıp kudurduk sabaha kadar güle oynaya vakit geçirdik, güzel sohbetler, müzikler, hatta danslar yaptık yiyecekleri silip süpürdük. Sabah ise nispeten yorgun ama hala keyifliydik. Sağolun hepiniz...

Sağol can sevgili Sağol.....

Hepiniz sevgiyle kalın...

Perşembe, Kasım 01, 2007

Gene Metin Zakoğlu

Dostlar,

Dün gene Metin Zakoğlu Tiyatrosu'nun, Erenköy'de bir apartmanın arka bahçesindeki bir müştemilattan ibaret olan, içinden ağaç geçen, ufakça bir ev salonu büyüklüğündeki, Kulis Sanatevi'ndeydik sevgili ile. Evimize de yakın olan bu keyifli mekana, sanki bir dostu ziyarete gider gibi gidiyoruz. Keyifle evde oturur gibi ağırlanıyor, şarabımızı içerken, muzip Metin Zakoğlu ve diğer arkadaşlarının keyifli oyunlarını, stand upları seyrediyor, zevkle doluyoruz.


Gitmemiş olan herkese tavsiye ederim, unutmayın Metin Zakoğlu, "bir delinin hatıra defteri" isimli oyunu Genco Erkal'ın teslim ettiği bir genç sanatçı. Orada sanat için Don Kişot'luk yapıyor. Bence muhakkak destek olalıyız bu sanat emekçisine.

Bu gibi mekanlar, aynı zamanda hicvin, dolayısı ile demokratik muhalefetin de vücut bulduğu yerlerdir. Oyunlar, genelde komedi ve hiciv içeriyor, orada karşınızda kendinizi bulduğunuz oyunları görüyorsunuz. Zorlamasız, abartısız her oyunda yeni şeyler katılmış interaktif oyunlar izliyorsunuz bazen oyunun içine katılmış buluyorsunuz kendinizi.
Biz çok seviyoruz hepinize de tavsiye ederiz.

Detaylar için adres www.metinzakoglu.com