Çarşamba, Temmuz 29, 2009

ada vapuru yandan çarklı

Ben yandan çarklı vapura bindim........

Sevgili 08.50 ile gitti her çarşamba yaptığım gibi arkasından bakakaldım. Daha sonra eski tabirle mutada inkıyaben Yılmaz'ın kahvesine yollandım. Malum haftada bir günü emeklilik hazırlığı bu ihtiyarın....Gene de bu çarşambaları tembellik etmek bana okuldan kaçmış hissi veriyor yanlış anlaşılmasın, keyif te gene de bir hafif karın ağrısı var...

Bendeniz, yarım asırlık Çiftehavuz'larlıyım, daha önceleri babamların yazlığı olan bu topraktaki ilk köşkümüz 1870'lerde yapılmış. Bir hayli zaman geçmiş. Benim çocukluğumda ve ilk gençliğimde, Çiftehavuzlar'ın bağlı bulunduğu Göztepe çok güzel ve naif cami ve şık bir tren istasyonunun etrafında toplanmış ortsından yol geçen karşılıklı dükkanlardan ve onun cıvarındaki ahşap ve kâgir evlerden oluşurdu.

Şükür ki istasyon yerinde duruyor biraz rengi değişti ama idare eder. ami ise biraz kılıkdeğiştirdi. O naif ve güzel cami, şık ve kendisi ile uyumlu minaresinin yıkılması yerine yapılan anlamsız uzunlukta minaresi ve yapılan uyumsuz ekleri ile bence güzelliğini kaybetti, ama eski binaya bakarak gene de nasıl olduğu tahmin edilir. Göztepe ile bizim evin bulunduğu yerin arası epey bir mesafe olmasına rağmen o kadar boştu ki, camiden hoparlörsüz olarak okunan ezan bizim evden duyulurdu. Müezzinin ezan okurken şerefe de bulunur ve elini kulağına koyarak bir kaç dairesel tur atıp ezan okur, bu arada bize ters yüne gittiğinde ses azalırdı. Bu ses hele kış aylarında kar yağdığında derinleşir insana huzur verirdi.

Neyse efendim, o zamanlarda, aradıklarımızın çoğu Göztepe'de bulunmazdı, hatta rahmetli bahçıvanımız Ali Ağa Göztepe'ye Körtepe derdi.....bu nedenle alışveriş için Kadıköye gidilirdi, aaaa yanlış söyledim affedin "Kadıköyü'ne inilirdi". Avrupa yakasına geçmek ise "İstanbul'a gitmekti" ve çok önemli bir işti.....

Vapur vazgeçilmez ulaşım aracıydı elbette, tabii ki nadiren de olsa araba ile geçilecekse arabalı vapura binilirdi Üsküdar'dan. Harem pek tercih edilmez burayı daha ziyade kamyon ve burunlu otobüsler kullanırdı. Üsküdar'dan kalkan vapur Kabataş' a giderdi, seferler sık sık yapılmasına rağmen, sıralar olurdu. ( bir süre de Paşabahçe şu anda yerini hatırlayamadığım bir boğaz iskelesi arasında da arabalı vapur seferleri olmuştu .... keşke gene olsa)

İşte burada bir "Karamürsel" vapuru vardı, dizaynı son derece ince ve zarifti, diğerlerine benzemeyen bir ufak köprüsü ve kaptan köşkü vardı. İşte bu vapur son yandan çarklı vapurdu. Daha önce var olan bir yandan çarklı vapurun makina ve çarkları takılmış ve İstanbul'da yapılmıştı. Ben yandan çarklı vapura arabalı vapur bile olsa çok bindim :)

Herşeyi başkaydı, çarklardan çıkan deniz sesi ve deniz kokusu değişik olurdu.

Bilirmisiniz? o zamanın tüm vapurları hep şahsiyetli olmuştur, şimdikiler gibi seri üretim değillerdi. Seslerini düdüklerini bilirdim, hatta bazılarının kaptanları bile bilinirdi. Değişik isimleri hala kalmıştı boğaz vapurları boğazlılarca isimlerinden ziyade yanlarında yazan numaraları ile anılırdı, 74 numara Altınkum, 68 numara Güzelhisar ve en şıklarından Halas, hepsi yokoldu, Halas'ı Koç'lar aldı, İstinye'de kıçtankara duruyor ama eski Halas değil, en azından yokolmadı.

Daha küçük olanları vardı, Eminönü- Salacak hattında çalışırdı Kocataş gibi bunlar daha sonra bacaları kısaltılarak Haliç'te çalıştı

Büyükleri vardı, Suvat ve Ülev, Karaköy ile Haydarpaşa arasında çalışırlardı, işte siyah beyaz Türk filmlerinde, Anadolu'dan İstanbul'a yeni gelenler, Haydarpaşa'dan karşıya doğru baktıklarında sağ yan taraftaki iskelde bulunan güzel burunlu vapurlar...

İngiltere'den yeni gelmiş vapurlar vardı yepyeni pırıl pırıl, kocaman bacalı, diğerlerine göre transatlantik gibi, Turan Emeksiz, İnkılap, Kanlıca ve benzerleri. 1959 Glasgow yapısıydılar, kazanları kömürle değil fuel oil ile ısıtılırdı. Yanaşırken denizi "Kanlıca yoğurdu" gibi bembeyaz ederlerdi. Baştaraflarındai bölüm ikinci mevki- buranın oturakları tahta pardon formika idi- orta taraf 1.sınıf oturaklar yastıklı, kıç taraf ise lüsk mevki idi, rahat iskemleler, palto pardesi askıları. Ufak ve şık masaları, masalarda çekmeli sigara tablaları bulunurdu. Çok şık ve keyifliydiler, diğerlerinin yapında transatlantik gibi dururlardı. Eski Kadıköy iskelesine yanaştıklarında heybetli bacaları Altıyol'dan görülürdü...Yokoldular, veda bile edemedik, süslenip bir veda seferi bile esirgendi onlardan, yılların emeği, bir anda bir talimatla bitiverdi sanki hiç yokmuşlar gibi. Belediyeye geçince denizle alakası olmayan işletme kafaları hoyratça atıverdi onları bir yanaBir iki tanesi , Mudanya ve Yalova gibi yerlerde yüzer lokanta oluyor ama artık o eski halleri yok.

Filhakika, en prestijlileri, Adalar- Yalova seferlerini yapan bahçe tipi namı ile maruf, üç kızkardeş Dolmabahçe, Fenerbahçe ve Paşabahçe idi, dizel makinalı, inanılmaz güzel siluetli üç destansı vapur. Dolmabahçe ve Fenerbahçe, ingiliz yapısı iki kızkardeşti, uzaktan aynı gibi durur ancak bacalarında çok dikkat ederseniz görebileceğiniz bir boyama farkı ayırdettiridi birbirlerinden. Adeta bir yat gibiydiler, bana sanki, Savarona'nın yolcu vapuru haliymiş gibi gelirlerdi küçükken. Paşabahçe ise İtalyan yapısı ve daha sert görünümlüydü. Orta bölümlerinde bambu koltuk-masa takımları olduğunu çok iyi hatırlıyorum, hele o üst terasları, şık bacaları, muhteşem burunları.......
Dolmabahçe bir motor arızası ile gittiği tersaneden çıkamadı ve hurdaya ayrıldı, Fenerbahçe'yi ise bu sene kaybettik, çok şükür ki koç müzesinde aslına uygun şekilde muhafaza edilmekte. Rivayet o ki Paşabahçe de bu sene yaz bitiminde seferden alınacakmış. Canım Paşabahçe hala hiç bir vapur senin kadar güzel yarmıyor denizleri. Hiçbirinin silueti senin kadar güzel değil.... Umarım sökülmez, müze olur en azından gözümüzün önünde olursun...( bu arada iyi insanın lafının üzerine gelişi gibi, Paşabahçe iskelemize yanaşıyor şu anda, çok yaşa Paşabahçe).....

Efendim size sabah kahvenizin yanına bir acizane yazı, birkaç eski hatıra, sabah-ı şerifler hayrolsun efendim, bendeniz müsaadenizi rica ediyorum, önce elektrik idaresine bilahare de pazara uğrayacağım, Allah ömürler versin....

Hamiş: Gemiler söküldüğünde jilet olmaz, hurdalar tasnif edilir saç hurdaların bir kısmı saç olarak diper kısmı ise eritilmek üzere izabe ocaklarına satılır. ( ne de olsa eski bir gemi sökümcüdür bu fakir).

12 yorum:

Tanya's dedi ki...

Ne güzel anlattın eski vapur keyiflerini..güzel bilgilerle birlikte.

Deniz işletmelerinin belediyelere geçmesi ile birlikte bir takım tuhafıklar da olmaya başladı..

Yeni vapurların isimlerinin önündeki ŞH, sanmaki Şehir Hatları..1851 de Osmanlı tarafından kurulan Şirketi Hayriye'te atıfta bulunmakta..ve bunu hoşluk olarak nitelendirmekte belediye..

Otomatik acılır kapanır kapıları... ABye uyuma dahil safety first sebebiyle yapıldı..rüzgara yüzümüzü veremeyelim..iskelede bekleyen sevgilimize el sallayamayalım diye herhalde...ha AB bizi istiyor mu..o cok başka bir konu..

Güzelyalı'daki vapuru gördük..tesadüfen..nedendir bilinmez..emekli vapurlara bir jubile yapmak gelmez akıllarına..halbuki kemen herkesin bir anısı vardır vapurlarda..nazlı edalarıyla..

Tanya's dedi ki...

Sevgili birde unutmadan..Allah sana da uzun ömürler versin..bol keyif versin...

Adsız dedi ki...

Ersin Bey,
Belki inanmayacaksınız ama yazınızda bahsettiğiniz vapurlardan Suvat'ı dün Bodrum Yalıkavak Marina'da gördüm. Marina'nın en ucunda karaya çıkarılmış duruyordu. Yalıkavak Marina'nın sahibi Cefi Kamhi, lise yıllarında okula giderken bindiği Suvat'ı satın almış ve marinasına koymuş.. Dekor amaçlı kullanılsa da çok güzel görünüyordu. Yazınızı okuyunca paylaşmak istedim..
Arzu

zeya dedi ki...

son arabalı vapur saatine koş koş yapılırdı İstanbula inildiyse.

Kadıköy tek alışveriş cennetiydi illa Türkmen'den okul alışveriş yapılırdı.

Vapur sesleri bizim evden bile duyulurdu.

İstasyon ve tren anıları hiç bitmez hala bitmez.

Ne güzel bir yazı olmuş bu. Ayy bir de aklıma geldi. Patlayan tanker vardı çok anlatıldığı için mi yoksa gerçekten mi hatırladığımı bilmediğim alevleriyle

Ersin dedi ki...

Canım sevgili,
ellerindeki herşeyi kendi hayat görüşlerine yontmakta olan bir ikitdar ve onun belediyelerinden daha nasıl bir anlayış beklersi.
Şirket-i hayriye, evet aten dikkat et arabalı vapurlardan birinin adı da RTE, yahu daha yaşayan bir insanın adı böyle verilir mi, bir kaç sene sonra iktidar değişir, o geminin de adı değişir, verilen adlar, topluma tamamen malolmuş kişiler olmalıdır, bu kişi hakkında toplumun tamamında konsensüs olmalıdır, mesela RTE, çok mükemmel bir insan da olabilir ama şu ana kadar maksimum toplumun %47.5 u kadar yer almıştır bire başka deyişle %52.5 tasvişp etmemiştir. neyse, maksadım kimseyi karalamak değil varsın öyle olsun ne diyelim bu da bizim görüşümüz.
canım sevgili sağlıklı sevgili uzun bir ömür olsun seninle birlikte...

Ersin dedi ki...

Arzu hanım,
Veriğiniz bilgiler için çok teşekkürler, bunu duymuştum, ama demekki gerçekten de varmış böyle birşey, en azından gemi yokolmadı. çok teşekkürler....

Ersin dedi ki...

zeyacığım, hakikatende arabalı vapurlara yetişme durumu vardı, ki biz şu anda adaya yetişmek için aynı koşuşturmaları yapmaktayız.
Evet patlayan tankerİndependenta... 1979 yılıdı, o sıralar iş yerim tünel geçidi iş hanında olduğundan vapurla geçerdim karşıya, bir muddet, kadıköy vapur seferleri iptal edilmişti. bayağı büyük bir tehlike atlatılmıştı....
vallahi ben kadıköy çarşısına indiğimizde hala keyif alıyorum...

Kirpikteki Gözyaşı dedi ki...

Ne demek nacizane!!!Ersin Bey lütfen her çarşamba bu tarz yazılar yazın! O kadar zevkle ve imrenerek okuyorum ki...GErçek İstanbul'u yaşayan şanslı insanlardansınız...Deniz işletmeleri İDO'ya geçerken çok üzüldüm ben...Buruldum...Vapurların eski tadı yok sanki...Yıllar önce Karaköy'den Kadıköy'e geçerken bindiğim vapurun arka kısmında farklı sandalyeler, koltuklar vardı. İlk başta ne olduğunu anlayamamıştım sonra görevlinin ücret aldığını görünce oranın lüks kamara olduğunu anladım:)En kısa zamanda Paşabahçe'ye binmek dileğiyle mutlu haftasonları!...

Ersin dedi ki...

teşekkürler Kirkpikteki gözyaşı, mümkün olduğunca yazmaya paylaşmaya çalışacağı..
Muhakka binin paşabahçe vapuruna, zira o bir dönemin sonu...

Unknown dedi ki...

Ersin Beycigim,
Yazinizla tesadufen karsilastim.
Geceyi epey gecmis bir saatte Bodrumdan Istanbula vapur ile nasil vasil olurum deyyup da gavur icadini kurcalarken.
ZatiAliinizin o pek muhterem bilgileri beni 30 yil once Akademide resim tahsiline giderken sabahlari omuzuma dokunarak beni uyandiran gemicinin korkak kizgin gozleri ile tekrar bulusturdu.
Aksamlari da eve donerken cebimdeki son meteligi illaki 1. mevkii koltuklarina verirdim.Kalamisa yuruyecegimi bilsem bile buna kimse mani olamazdi.Benim Erikanin ing. klavye olmasindan dolayi surchi lisanimi affediniz efendim.Ati i zemanda yazilarinizi teakip edebilmek icin biraz tarih calismam gerekecek. Beyhudaar olunuz efendim.
Sari sacli mavi gozlu

Ersin dedi ki...

Sevgili reyyan
Artik mevcut olmayan ve bir
daha hic olmayacak ve son demlerini belki hasbel kader yakaladigimiz bizim istanbul'umuz ozlem o degil mi yoksa vapurlar bahane sevgi ve selamlarimla

Unknown dedi ki...

Ersincim yazin hakkindaki hayranligimi dile getirmek uzere eski istanbul kulturune ozlemle sana yazdim.Yazilarinin devamini bekleyecegim.Sevgiler

Sari sacli mavi gozlu
Ayrica bu rumuzu cok sevdim.