Salı, Ekim 16, 2007

Gene "Nutuk",

Dostlarım,

Geçen gün, Sevgili ile kitapçıdaydık, pek severim kitapçıları, hepsini almak isterim ne de güzeldir binbir bilgi, binbir felsefe. Benim birden aklıma Büyük Atatürk' ün "Nutuk"unu almak geldi, yıllar önce üç cilt olarak almıştım, fakat taşınmalar sırasında pekçok şeyle birlikte biryerlere koydum ve de uzundur bulamıyordum.

Hemen gözümüzün önünde birkaç alternatif duruyordu, tek cilt olanını seçtim sevgili de bana aldı. yıllarca okuduğum bu temel esere yeniden kavuşmuştum. Hemen ofiste yanıbaşıma koydum. Derhal de başlayıp hemen size oradan da notlar çıkartmaya ve de yazmaya başladım.

Bugün ise Cumhuriyet gazetesinde okuduğum bir haber beni keyiflendirdi. Atatürk, Nutuk'u CHP'nin 2. Büyük Kongresi'nde 15 ekim 1927 de okumaya başlamış. Ben de 12 ekimde 2007 de tekrar almışım. Herşey ne güzel oturdu.

Gene gazeteden okuduğum bilgilere göre, Gazi'nin bu sunumu 36 saat 33 dakika sürmüş.toplam beş günde tamamlanmıştır. Okunması sırasında, tüm dünyanın kulağı buralardaymış, özellikle o Kurtuluş Savaşı'mız ile yendiğimiz, işgal devletlerinin alçileri her geçen gün acaba yarın ne diyecek diye bekleşir olmuşlar.

Atatürk, Nutuk'u eski Çankaya köşkünde yazmış. Zamanın Çankaya Köşkü dediğimiz ise, basit bir "bağevi". Eski bir ev üç oda bir salondan ibaret, damı akıyor, akan yerlere leğenler konuyor ve Büyük Önder, akmayan yerde yazıyor yazılarını. O insan ki istese tüm dünya emrine amade o sıralarda, ama kimseye el açmıyor. O insan ki, istese ve dese ki "padişah olacağım" kimse ses çıkaramıyacak. Oysa o, halkının emrinde bir lider olarak, 1919-1927 arası yaptığı savaşımın adeta hesabını verirken, ileride olabilecekleri öngörüyor ve dersler veriyor. Üç buçuk Galata bankerinden aldığı borçlarla saraylar yaptıran son dönem osmanlı padişahlarının halini düşününüz.

Dostlar, devlet ikbali ile kişisel ve ailesel güç elde edilmez. Maalesef bu tip devlet adamlarının şimdilik sonuncusu 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer idi, devletin en üst görevini sürdürdüğü sırada evladını evlendirdi, o gün Köşk'te hiç debdebesi olmayan bir tören düzenlendi, takı törenleri vesaire yapılmadı. O güne ait tüm masraflar, mesaiye kalan memurların fazla mesaisinden, Köşk'te o gün için harcanan elektriğin parasına kadar, bizzat Sayın Sezer tarafından ödendi. Bir de son günlerde yaşananlara bakınız. 30 evladımız ölmüş, ortada davulzurna düğün, takıların yarısı şehitlere bağışlanacakmış. Kimbilir belki ben yalnış düşünüyorum. Her neyse, herkez evladının mürüvvetini görmek ister ama. Devletin başındakilere özellikle sadelik ve alçak gönüllülük yakışır diye düşünüyorum.

Herneyse dönelim Nutuk'a, bu tarihi belgeyi yazdırırken Atatürk neredeyse hiç uyumamış, yalnızca notları tutanlar arada nöbetleşerek devam etmişler, büyük heyecanla. Atatürk bu dönemde, bir de kalp spazmı geçirmiş ama hemen devam etmiş çalışmalarına.

Nutuk, bence devlet tarfından, okul açılışlarında öğrencilere bedava dağıtılmalı, heyhat nerede ? üstelik belki Nutuk'tan haberi olan gençlik bile bırakılmamaya çalışılıyor. Son derece somut, net, ispat edilmiş bir geçmişi ders almak varken, nasıl soyut olgularla uğraştırılıyor. Yazık!..

Nutuk, ya da Söylev ile ilgili bir yazı dizisini Yrd.Doç.Dr Orhan Çekiç, Cumhuriyet gazetesinde yazıyor, tavsiye ederim bugün dahil alınız devamını da okuyunuz.

Ayrıca http://www.nutuk.org sitesine girerek okuyabilirsiniz.

Umarıum okursunuz, belki diyeceksiniz ki okumuştum, bir daha okuyunuz ve durumumuzun ne olduğunu daha iyi görünüz o halde şimdiden iyi okumalar

8 yorum:

Tanya's dedi ki...

Ne güzel tesadüf etti zaman..gerci tesadüf diye bir şey yok ya..

Sezer'in depdebesiz düğününü ve de Köşk bütcesinden artırdıklarını iade etmesi ne kadar hoş ise, yeni cumhurbaşkanının düğünü bir o kadar feci..ne olur ki toplanan altınları versen kolu kanadı kırık şehit ailelerine...kocalarını.. babalarını..ağabeylerini geri veremedikten sonra..

Sybella dedi ki...

Yazık sadece yazık...Ya düzeltmeye çalışmalıyız bişeyler yapıp ya da ekmeğini bile kendi alan yöneticilerin bulunduğu ülkelere gitmeliyiz...Ben umutsuzum artık..

Ersin dedi ki...

Haklısın sevgili, maalesef bir gecekondu kültürüdür gidiyor. Bu kişilere Hz Ömer adaletini hatırlatmak geliyor içimden, aslında çok da iyi bilmeleri lazım, Hz Ömer öyle biriydi ki devlet kesesinden bir mum bile yakmamıştı. Her halde çok iyi bilmeleri lazım ama bilmiyorlar, olmuyor, işler kitaplarda yazıldığı gibi gitmiyor, suyun başına geçince Ömer adaleti falan kalmıyor.

Sybella, neden gidelim yahu, nereye gidelim, adam zaten "beğenmiyorsan git" diye. Hayır gitmeyeceğiz sybellam kalacağız, mücadele edeceğiz ve Atatürk'ün kurduğu bu demokratik, laik, sosyal devlette, akılla, bilgi ile, pozitif ilimle yürüyerek, ortaçağ zihniyetinin önunde olacağız hep. Bizim alnımız açık, omayanlar düşünsün. O nedenle sen asla umutsuz olma, bildiğimiz yolda yürüyelim.
Bugün gene yazacağım okursunuz bir ara.

Verda dedi ki...

Ben bu konuda Sybella ile hemfikirim...Aklıma kendi önem verdiğim değerler, ahlak konuları geliyor...Hiçbiri bu düzendekilere uymuyor...İnsanların diğer canlılara (sokak köpekleri gibi) yaptıkları geliyor, taksi şöforleri, kaba insanlar, kuralsız yaşayan mafya kılıklı herifler, İbrahim Tatlıses kültürü olan tipler, boş zamanlarında altınlar pırlantalar içinde oyun oynayan kadınlar, devlet dairelerinde işin düşerse yaşayacakların, Allah korusun yolumuz düşerse devlet hastaneleri, iki kuruş kazık sokmayan çalışan o masum görünürlü ama bi o kadar da tacizci olan mahallenin bakkalları, başlı başına kapıcılar...ay neler de neler..

Kendi kendini kandırmaya çalışan bir toplum... Türkün türkten başka dostu yoktur felsefesi... Türke türk de dost değil ki anasını satayım...

Ben bu dünyaya mücadele etmeye mi geldim. Kendi hayat mücadelem kişisel mücadelem varken, niye bu insanlarla mücadele edeyim...Yok ben karamsarım... Her bilmem kaç senede bir ülke kurtarmaya , mevcut durumu eleştirip eskileri ve eski zamanların kıymetini konuşmaya, her seferinde bu ülkeyi bizler kurtarırız haydi ayaklanalım demekten sıkıldım :) Ben güzel bir filmi, gittiğimiz o orijinal tiyatroyu tartışmak konuşmak istiyorum. Ya da kız kulesinde ki atmosferi konuşmayı seviyorum...

Verda dedi ki...

Amma acaip yazmışım..hahahaha

Anlatamadım aslında demek istediğimi.. Eeee artık tamamını buz gibi şarap yudumlarken konuşmak istiyorum...

Ersin dedi ki...

Verdacım ya,aslında insan olarak tabii ki de haklısın, elbette ki yaşadığın memlekette en iyisinin sana sunulmasını istersin, ancak memleketimiz budur, kaçmak mümkün ve bence kolaydır da, ama kalmak gereklidir ve o yere getirmek gereklidir, dedelerimiz, babalarımız çok rahatlıkla gidebilirdi gitmemişlerdir kalmışlar ve örnek olmuşlardır ben ce biz de kalmalı örnek olmalıyız, bunu yapacak bizleriz, yoksa çok ararız bu memleketi beğenerek gittiğimiz bir ülkede ikinci sınıf bir mülteci oalrak yaşarken.

Verda dedi ki...

Mülteciyim ben... :))))

Ersin dedi ki...

hayır hayır memleketimizde paşa gibi yaşayacağız birinci sınıf vatandaş olarak hiç mülteci olmak yok